Translation of "Sadece" in Korean

0.012 sec.

Examples of using "Sadece" in a sentence and their korean translations:

Sadece tekrar deneyin.

그저 다시 일어나면 돼요.

Sadece üç ilaçla

단 세 가지 약으로

sadece bir anlığına,

무언가를 빛에 비춰볼거야.

Neden karbondioksit sadece

왜 이 깊이 묻혀있는

Sadece sessizlik vardı.

그저 다들 조용했죠.

Onlar sadece meşgul.

사실 엄청 바쁘죠.

O sadece korktu.

단지 두려웠죠.

Sadece savunma yapıyorum,

저는 간청할 뿐입니다.

sadece iyi hissettiriyordu.

제가 정상인임을 느끼게 해줬죠.

sadece harika değil,

놀라울 뿐만 아니라

sadece görebildiğimiz evrende.

적어도 눈으로 식별가능한 우주 공간에서

Sadece bir yol.

길만 있을 뿐이죠.

Sadece üyelerini seçebilirlerdi

국민들은 구성원을 선출 할 수있는 선택권 밖에 없었습니다

Abartılı hareketler yapıyorum sadece.

잠깐 연극적 움직임을 취해봤습니다.

sadece durup bana baktılar.

저를 빤히 쳐다만 보더군요.

Sadece hayatınız söz konusuysa.

목숨이 달려 있을 때만 하세요

sadece sahip olduğum sürece,

잠시 동안이든.

Bu sadece bir armağandı.

그저 선물이었죠.

Sadece komediyi kırmak değildi.

제 요지는 단순히 코미디를 깨부수는 것이 아니라 코미디를

çünkü sadece internete bağlanarak

인터넷에 연결하기만 해도

Bölge sadece hasta değil,

그 지역이 병든 것뿐만 아니라

Bu sadece yanlış değil.

그건 단지 잘못되었을 뿐이 아니라는 겁니다.

Bu sadece suçlar için.

오직 범죄를 대상으로 했죠.

Daha sadece 31 yaşındaydım.

당시 저는 고작 31살이었습니다.

Ve sadece hastanelerde bulaşan

또한 항생 물질 내성이 있는 슈퍼버그의 위협도 받지 않아요.

Henüz sadece sınava hazırlanıyorlar,

그냥 수학 시험에 대한 준비를 하는 것입니다.

Bu sadece fabrikalarda değil

단지 공장에만 해당되는 것은 아닙니다.

Sadece fiziksel dünyayı değil,

그 로봇은 물리적인 공간을 차지하고 있을 뿐만 아니라

"sadece yürümeye devam etmeliyim."

하지만 지금은 계속 이 길을 따라 걸어야만 해요.

Artık sadece plastik değil.

그저 단순한 플라스틱이 아닙니다.

Sadece geceleri otlamaya çıkarlar.

‎밤에만 풀을 뜯으러 나옵니다

...mezarlıklarda sadece ölümle karşılaşılmaz.

‎이곳의 공동묘지에는 ‎죽음만 있는 게 아닙니다

Artık sadece... Baksanıza, kötüleşiyor.

더 나빠지고만 있어요

sadece her odada değil,

도처의 모든 골목마다 기후 활동가가 필요합니다.

Üstelik sadece 3 yaşındayken.

차이는 세살이면 나타났습니다.

Ve sadece İspanya'da değil ...

스페인에서뿐만 아니라

İş sadece insan eseri;

일이란 머리에서 나오는 것이다.

Sadece donuk bir beyaz.

‎하얗게 질려 있었죠

Fakat sadece bir tane varsa, o zaman sadece akşamdan yıkayın."

그런데 하나만 가지고 있다면 매일 밤마다 세탁하세요."

O zamanlar sadece bir çocuktum.

당시 저는 어린 아이였습니다.

Sadece insanlara, sürece saygılı olmalısınız

그냥 사람들과 그 과정을 존중해야하며

Çünkü dil sadece bir araçsa

언어가 그저 도구에 불과하다면,

Veya sadece sosyal medyayı trolleyen,

단지 소셜 미디어를 통해 괴롭히는 것이든,

Sadece bilinçli olarak farkında değilsiniz.

의식적인 노력없이도 자전거를 탈 수 있으니까요.

Sadece tek bir düğmeye basılarak.

버튼 하나만 누르면 됩니다.

Sadece 10 metre ilerimizde, bakın.

겨우 12m 정도 거리예요 저쪽을 보세요

Üçler kuralı sadece işimde değil

세 개의 규칙은 제 코미디언으로서의 기교에서 중요할 뿐만 아니라

Sadece uykunuz geldiğinde yatağa dönün,

그런 다음, 잠이 올 때쯤에야 침실로 돌아가세요.

Sadece bu düşünme sürecini hesaplamak

그 생각의 흐름을 표현하는 데에는

Aslında eseri, sadece ''Şömineden çıkan

이 그림을 더 정확히 설명하는 것입니다.

sadece daha fazla makyaj yaptım.

저는 분장을 더 두껍게 했습니다.

Sadece kendi çocuklarımızın atası değil

우리 자녀 뿐만 아니라 전 인류의

Sadece dersi öğrenmekle ilgili değildi,

이건 그냥 과목을 배우는 게 아니었습니다.

Görsel gerçekten de sadece zihninizde.

이 이미지는 사실 여러분 마음 속에만 존재합니다.

sadece Gansu'daki 1000 okuldan biri.

학교 1,000곳 중 하나입니다.

sadece bir çatıdan ibaret değildir.

하나의 지붕에 그치지 않습니다.

sadece tek bir sebebi var:

단 한 가지 이유로 구금되어 있지요.

Sadece binde biri yetişkinliğe erişecek.

‎천 마리 중 오직 한 마리만이 ‎성체로 자라죠

Sadece birkaç özel yerde bulunur.

‎일부 특정 지역에서만 발견되죠

Harvard sadece dört kez kazandı.

하버드는 단 4번 우승했습니다.

Buna sadece okuma testleri değil,

읽기 시험 뿐만 아니라

Bu birçok örnekten sadece biri.

이는 수 많은 사례 중 하나입니다.

Bu sadece arz-talep kuralı.

수요공급의 법칙에 따른 현상이지요.

Diğerleri sadece maaş için çalıştılar.

다른 이들은 그저 월급을 보고 일했던 겁니다.

Ama sonuç sadece hindistan cevizi.

결국엔 그냥 코코넛일 뿐이에요.

Bir şeyin sadece zaman kazandırması

단순히 시간을 절약한다고

Ya sadece o ya sadece ben ya da birlikte, her gün ağladık.

거의 매일 함께 울다 따로 울다 그랬어요.

Sadece bakışları üstlerine çekmek için buradalar.

그저 시선을 잡아 끌 뿐입니다.

Benim için uzay mühendisliği sadece araç.

저에게 있어 우주개발은 저의 수단에 지나지 않습니다

Aslında sadece birilerinin sunduğu hizmetten ibaret.

그건 사실 누군가가 해주는 서비스에 지나지 않습니다

Her şeyi sadece rasyonel yönden görüyordum.

그리고 모든 것을 합리성으로밖에 생각할 수 없었습니다

İster misiniz? Sadece kısa bir meditasyon.

하고 싶으신가요? 그냥 짧은 명상이요.

Saate göre sadece 3 dk kalmış,

시계에 따르면, 저는 3분 남았고

Size sadece video kaydımı göstermeye gelmedim.

그저 제 영상을 보여주려고 여기 나온 게 아닙니다.

Ve sadece işini yapmaya çalışan bizleri

이제 우리 중 마땅히 해야 할 일을 하려는 사람은

Ve amacı sadece sınıfımızın seviyesinde değil,

선생님의 목표가 우리 학년의 독서 수준 이상으로

Vahşi doğada sadece 14.000 pars kaldı.

단 14,000마리만이 야생에 남아 있죠

Ama bu sadece sihirle alakalı değil.

하지만 이건 단순히 마술에서만 일어나는 일은 아닙니다.

Bugün, sizinle sadece üç strateji paylaşacağım.

오늘 여러분께 세 가지 방법을 보여드리고자 합니다.

Doğru şeyi yapanlar sadece sondajcılar değildi.

석유 탐사가들만 그런 것이 아니었습니다.

Unutmayın, bunu sadece çaresiz kaldığınızda deneyin.

잊지 마세요 식량이 절실히 필요할 때만 이 방법을 써야 합니다

Ve ayı tarafından sadece yarısı sindirilmiş.

곰이 반만 소화시켰죠

Sadece doğru olmamakla kalmıyor, tehlikeli de

그것은 사실이 아니며, 위험합니다.

Bu sadece kendi kendine yeterliliğin yalanıydı.

그것이 바로 자기만족의 거짓입니다.

Bu noktadan sonra, sadece kötüye gidiyor.

이외의 현상들은 더 심하죠.

Diğer milyonlarca yıldızdan sadece bir tanesi.

수백만 개의 별 중 하나일 뿐이라는 거죠.

Bu onların sadece örnek alabileceği değil,

이런 유산은 대대로 모범이 될 뿐 아니라,

Sadece o sözcükleri söyleyebilmek yıllarımı aldı.

하지만 이것을 입 밖에 내기까진 많은 시간이 걸렸습니다.

Sadece düşüncelerine dayanarak ailemi tutuklarlar mıydı?

그분들의 뇌가 보여주는 것을 바탕으로 이란 정부가 그분들을 체포했을까요?

Sadece ağartılmış Honduras Maunu'nun bir parçası.

온두라스 마호가니 나무를 표백한 것이죠.

Ve sadece farklı bir görüş duymayın,

그리고 그 이야기를 흘려듣지말고

Ve bu sadece basit bir gülümsemeydi

간단하게 미소를 짓거나,

Sadece iyi olduğunu bildiğiniz yere gidin.

그냥 이미 아는 곳에 가는 게 좋습니다.

Tabii ki bu sadece sınıflarda olmuyor.

물론 교실에서만 일어나는 일이 아닙니다.

çünkü insanlardan etkilenen sivrisinekler sadece dişiler.

인간에게 다가오는 모기는 암컷뿐이기 때문이죠.

Sadece birkaç ay ömrümün kaldığını öğrenmek,

살 수 있는 날이 이제 몇 개월 뿐 아니라는 사실은

Kırsal kesimlerde sadece kendilerini sefil yoksulluktan

시골에는 노인들만 남아

Iyileşme sadece "o insanlar" için değil.

치유가 "그 사람들"뿐만을 아니라,