Translation of "Okuyamıyorum" in English

0.009 sec.

Examples of using "Okuyamıyorum" in a sentence and their english translations:

Okuyamıyorum.

- I can't read.
- I'm illiterate.
- I can not read.
- I am illiterate.

Mektubu okuyamıyorum.

I can't read the letter.

Henüz okuyamıyorum.

I can't read yet.

Neredeyse okuyamıyorum.

I can barely read.

Hâlâ okuyamıyorum.

I still can't read.

Yunancayı okuyamıyorum.

I can't read Greek.

Bu talimatları okuyamıyorum.

I can't read these instructions.

Gözlük olmadan okuyamıyorum.

I cannot read without glasses.

Küçük harfleri okuyamıyorum.

I can't read small letters.

Ben müzik okuyamıyorum.

I can't read music.

O işareti okuyamıyorum.

I can't read that sign.

Tom'un yazısını okuyamıyorum.

I can't read Tom's writing.

Çince konuşabiliyorum ama okuyamıyorum.

I can speak Chinese, but I can't read it.

- Gözlüksüz okuyamam.
- Gözlüksüz okuyamıyorum.

- I cannot read without glasses.
- I can't read without glasses.

Onun ifadesiz yüzünü okuyamıyorum.

I can't read her poker face.

- Bunu okuyamam.
- Bunu okuyamıyorum.

I can't read this.

Bu zor metni okuyamıyorum.

I'm unable to read this difficult text.

Onun el yazısını okuyamıyorum.

I can't read his handwriting.

Tom'un el yazısını okuyamıyorum.

I can't read Tom's handwriting.

Onun el yazısı okuyamıyorum.

I can't read her handwriting.

Ben senin el yazını okuyamıyorum.

I can't read your handwriting.

Ben de yazamıyorum ve okuyamıyorum.

- I can neither write nor read.
- I can't write, and I can't read either.

Bazen kendi el yazımı bile okuyamıyorum.

Sometimes I can't even read my own handwriting.

Senin el yazın çok kötü, onu okuyamıyorum.

Your handwriting is very bad, I can't read it.

O kanji çok karmaşık, ben onu okuyamıyorum.

That kanji is so complex, I can't read it.

Konuşup yazmak şöyle dursun, İtalyanca okuyamıyorum bile.

I can't even read Italian, let alone speak or write it.

- El yazım o kadar kötü ki ben bile okuyamıyorum.
- El yazım çok kötü, onu ben bile okuyamıyorum.

My handwriting is so bad, even I can't read it.

Bitişik yazıyı okuyamıyorum, dik yazıyla yazabilir misin lütfen?

I can't read cursive, so could you write in block letters, please?

Kötü görme yeteneğim olduğundan dolayı kağıt kitapları okuyamıyorum.

I can't read paper books because I have bad eyesight.

- Kendi el yazımı okuyamam.
- Kendi el yazımı okuyamıyorum.

I can't read my own handwriting.

Kanadalılar bizim mahallede çalışırken biraz İngilizce öğrendim, ama ben hala bu dilde okuyamıyorum.

I learnt a little English when Canadians worked in our neighborhood, but I still can't read in this language.

- Bu kitap okuyamayacağım kadar çok zor.
- Bu kitap çok zor, ben onu okuyamıyorum.

This book is too difficult for me to read.

"Tom, bunun ne tür yazı olduğunu biliyor musun?" "Muhtemelen Tibetçe, ancak onu birazcık okuyamıyorum."

"Tom, do you know what kind of writing this is?" "Probably Tibetan, but I can't read a bit of it."

- Fransızcayı bırak konuşmayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızcayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.

I can't read French, let alone speak it.

"Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun?" "Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum."

"Tom, do you know what kind of script this is?" "Probably Tibetan, but I can't read a bit of it."