Translation of "Küçük" in English

0.015 sec.

Examples of using "Küçük" in a sentence and their english translations:

Böyle küçük küçük, küçük küçük kırsak olmaz mı?

Isn't there such a small little, little little crouch?

Küçük.

It's small.

Küçük şeyler küçük insanları eğlendirir.

Small things amuse small people.

Küçük şeyler küçük zihinleri eğlendirir.

Small things amuse small minds.

Daha sonra onları küçük küçük, küçük küçük üzerilerine koyarak yuvaları inşa ediyorlar

then they build the nests, putting them on small and small

Küçük yoldaş,

The little comrade,

Küçük yalanlar

little lies

Küçük farklılıklara

Small differences

Sadece küçük

just change it in a

Dünya küçük.

The world is small.

Onlar küçük.

They're small.

Sözlük küçük.

The dictionary is small.

Ailem küçük.

My family is small.

Kitap küçük.

- That book is small.
- The book is small.

Çatal küçük.

The fork is small.

Sınıflar küçük.

Classes are small.

Risk küçük.

The risk is small.

Tom küçük.

Tom is small.

Küçük dünya.

Small world.

Kitaplar küçük.

The books are small.

Küçük mü?

Is it small?

Küçük şey küçük akılları memnun eder.

Little thing please little minds.

- Küçük prensesim nerede?
- Hani küçük prensesim?

Where's my little princess?

- Benim odam çok küçük.
- Odam çok küçük.

My room is very small.

- Ev ona küçük gelirdi.
- Evi küçük bulurdu.

He would describe the house as small.

Hızlı küçük çocuk,

The quick little boy,

Sevimli küçük çantası,

His pretty little satchel,

Hızlı küçük ayakları,

His quick little feet,

Küçük başını eğmiş,

His little head tilting,

Bakın, küçük yumurtalar.

Look, the little eggs.

Küçük bir mağara.

Bit of a cave.

Küçük kutumu çıkartacağım.

Get my little pot out.

Küçük bir stüdyoyduk.

we were a mini studio.

Küçük evler yapıyoruz

We build them little houses,

Küçük bir hikâye:

A little quick story here:

Küçük çocuklarım yok.

I don't have young children.

Küçük bir ipucu.

Let me give you a clue!

Bu çok küçük.

It's too small.

Küçük odaya sıkıştırıldık.

We were crowded into the small room.

Bel biraz küçük.

The waist is a little small.

Küçük ada göründü.

The small island came into sight.

Sandalye çok küçük.

The chair is too small.

Küçük kız güzel.

The little girl is beautiful.

Bu ekmek küçük.

This loaf of bread is small.

O çok küçük.

- It is very small.
- It's very small.

Seni küçük hergele!

You little runt!

Küçük kızlar ağlar.

Little girls cry.

Küçük kızlar ağlıyor.

The little girls are crying.

Kitap çok küçük.

The book is very small.

Oda çok küçük.

The room is too small.

Tom çok küçük.

Tom is very petty.

Küçük kızımız büyüyor.

Our little girl is growing up.

Ayakkabılarım çok küçük.

My shoes are too small.

Thomas benden küçük.

Tom is shorter than I am.

Hangi hayvan küçük?

Which animal is small?

Küçük buzdolabı kirli.

The little fridge is dirty.

Seni küçük haylaz!

You little bugger!

Küçük birini kullan.

Use the small one.

Oda oldukça küçük.

The room is rather small.

Küçük çocuk oynuyor.

The little boy plays.

Küçük kız uyur.

The little girl sleeps.

Tokyo'dan daha küçük.

It is smaller than Tokyo.

Küçük bir bedel.

That's a small price to pay.

Küçük farklılıklar var.

There are minor differences.

Küçük kasabaları severim.

I like small towns.

Küçük adımlar atın.

Take small steps.

Senin penisin küçük.

Your penis is small.

Dünya çok küçük.

- The Earth is too small.
- The world is very small.

Küçük ellerim var.

I have small hands.

Tom'u küçük görüyoruz.

We despise Tom.

Küçük çiçek beyaz.

The little flower is white.

Zavallı küçük çocuk!

Poor little boy!

Küçük çocuk kurnaz.

The little boy is crafty.

Küçük çocuk zekidir.

The little boy is clever.

Küçük adımlar atalım.

Let's take small steps.

Bu kitap küçük.

This book is small.

Küçük harfleri okuyamıyorum.

I can't read small letters.

Küçük adam kim?

Who's the little guy?

Oynayalım, küçük kardeşlerim!

Let's play, little bro!

Küçük ayakları var.

She has small feet.