Translation of "Harcamayı" in English

Paramı harcamayı bırak.

Stop spending my money.

Biz harcamayı kesmeliyiz.

We must cut spending.

Para harcamayı kes.

Stop wasting money.

Temsilci harcamayı frenleyeceğini söyledi.

The Representative said he will put a brake on spending.

Boşa vakit harcamayı durduralım.

Let's stop wasting time.

Tom'la zaman harcamayı seviyorum.

I love spending time with Tom.

Boşa zaman harcamayı durdurmalısın.

You need to stop wasting time.

Savurgan harcamayı kesmemiz gerekiyor.

We need to cut wasteful spending.

Zamanı boşa harcamayı bırak.

Stop wasting time.

Zamanını boşa harcamayı kes.

Stop wasting your time.

Boşa zaman harcamayı durdurabilir miyiz?

Can we stop wasting time?

Aptalca şeylere para harcamayı durdurun.

Stop spending money on stupid things.

Yaz tatilini nerede harcamayı planlıyorsun?

Where do you plan to spend your summer vacation?

Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.

We reduced our spending during the recession.

Harcamayı kontrol altında tutmamız gerekir.

We need to keep spending under control.

Herkes boşa zaman harcamayı seviyor.

Everybody likes to goof off.

Ne kadar para harcamayı planlıyorsunuz?

How much money do you plan to spend?

İnsanların zamanını boşa harcamayı sevmiyorum.

I don't like wasting people's time.

Elbiselere çok para harcamayı tercih etmiyorum.

I'd rather not spend so much money on clothes.

Buna ne kadar zaman harcamayı planlıyorsun?

How much time do you plan to spend on this?

Daha fazla mühimmatı boşa harcamayı göze alamayız.

We can't afford to waste any more ammunition.

Artık daha fazla zaman harcamayı göze alamam.

I can't afford to waste any more time.

Bir bulmacayı birleştirmeye çalışarak zaman harcamayı seviyorum.

I love to spend time trying to put together a puzzle.

- Zamanımı harcamaya son ver.
- Zamanımı boşa harcamayı bırak.

Stop wasting my time.

Sanırım Tom başka biriyle zaman harcamayı tercih eder.

- I think Tom would rather be spending time with someone else.
- I think that Tom would rather be spending time with someone else.

Tom'la yalnız başıma biraz zaman harcamayı gerçekten istiyorum.

I really want to spend some time alone with Tom.

Leyla, Bay Perfect için bekleyerek zaman harcamayı reddetti.

Layla refused to waste time waiting around for Mr. Perfect.

Zamanı boşa harcamayı bırakalım ve bu işe devam edelim.

Let's stop wasting time and get on with this work.

Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.

Tom seems to prefer spending most of his time alone.

İhtiyacımız olmayan şeylere para harcamayı bırakmazsak, yakında meteliksiz oluruz.

We'll be broke soon if we don't stop spending money on things we don't need.

Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.

Why do you spend most of your spare time with Tatoeba?

Sınavda önce notlarını gözden geçirmek için biraz zaman harcamayı unutma.

Don't forget to spend a little time looking over your notes before the exam.

Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.

- I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
- I doubt Tom planned to spend so much time on that project.

- Ziyan edecek tek kuruşum yok.
- Tek bir yeni boşa harcamayı göze alamam.

I can't afford to waste a single yen.

Bilmeme gerek olmayan bir dili öğrenmeye çalışarak zamanımı boşa harcamayı tercih etmiyorum.

I'd rather not waste my time trying to learn a language that I don't need to know.