Translation of "Zamanı" in Chinese

0.014 sec.

Examples of using "Zamanı" in a sentence and their chinese translations:

Kalkma zamanı.

该起床了。

Konuşma zamanı.

到談話的時間了。

Gitme zamanı.

- 該走了。
- 是該離開的時候了。

- Şimdi öğlen yemeği zamanı.
- Öğle yemeği zamanı.

午餐時間到了。

Akşam yemeği zamanı.

吃晚飯的時間到了。

Zamanı israf etmeyin.

不要浪費時間。

Şimdi eylem zamanı.

现在是行动的时候了。

Tom'un zamanı yok.

汤姆没有时间。

Günaydın, Kalkma zamanı.

早安。是該醒來的時候了。

Yaklaşık akşam yemeği zamanı.

快到晚飯時間了。

Şimdi beraber çalışma zamanı.

現在是我們團結合作的時候了!

Şimdi banyo yapma zamanı.

是时候洗个澡了。

Kapıyı kapatma zamanı geldi.

是关门的时候了。

Öğle yemeği yeme zamanı.

午餐時間到了。

Neredeyse Tom'un gitme zamanı.

汤姆快该走了。

Yatağa yatmanın zamanı geldi.

你早该睡了。

Biraz iş yaptırma zamanı.

到了做點事的時候了。

Şimdi harekete geçme zamanı.

现在是行动的时候了。

Tom'un çok zamanı olmalı.

汤姆应该有很多时间。

Neredeyse yatma zamanı geldide geçiyor.

差不多是我們就寢的時間了。

Yılın bu zamanı hava sıcaktır.

對一年的這個時候來說,天氣很溫暖。

Bütün söylediği zamanı geldiğinde öğreneceğimizdi.

她只说到时候你们就知道了。

Saç tıraşı olmanın zamanı geldi!

你到了该去理发的时候了。

Kiraz çiçeklerinin en iyi zamanı.

正是樱花最美的时节。

Pekala kızlar, gitme zamanı geldi.

那么,女孩们,是时候出发了。

Sana doğruyu söylemenin zamanı geldi.

現在是我必須告訴你真相的時候了。

JST Japonya Standart Zamanı anlamına gelir.

JST代表日本標準時間。

Tom gitme zamanı olduğunu fark etti.

汤姆意识到该走了。

Eğer yapabilirsen Şimdi cömert olma zamanı.

如果你可以,现在就是慷慨解囊的时候了。

Onun yaşamak için fazla zamanı yok.

- 他剩下的時間已經不多了。
- 他已經時日無多了。

Birlikte pikniğe gittiğimiz zamanı hâlâ hatırlayabiliyorum.

我还记得我和你一起去野餐的时候。

Tom'un raporunu bitirmek için zamanı yoktu.

湯姆沒時間完成報告。

Hayal kurarak bir sürü zamanı boşa harcarım.

我浪費了很多時間作白日夢。

Bu şekilde, çok fazla zamanı boşa harcarız.

這樣的話我們會浪費很多時間。

Yatmanın zamanı geldi de geçti bile. Radyoyu kapat.

你该上床了。把收音机关了。

Saat on bire yakın. Neredeyse yatmaya gitme zamanı.

快11点了。我们该上床睡觉了。

Şimdi gerçekten evlenmek isteyip istemediğine karar verme zamanı.

现在是你决定是不是真要结婚的时候。

Tom'un öğle yemeği yemek için yeterli zamanı yoktu.

湯姆沒時間吃午飯。

Gitme zamanı olduğunu biliyorum ama biraz daha kalmak istiyorum.

我知道該走了,但我想留久一點。

O şarkıyı duyduğumda bana bir çocuk olduğum zamanı hatırlattı.

我聽到那首歌時,它讓我想起了我小的時候。

Okula gitmenin zamanı geldi de geçti bile, değil mi?

你現在該上學去了吧?

Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.

學生的午飯時間是十二點到一點。

Bir gün Fransa'ya gidecek olmam kaçınılmaz. Ben sadece zamanı bilmiyorum.

- 有一天我去法国是无可避免的,我只是不知道何时。
- 我總有一天是必須去法國的,但不知道是何時。

Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

尽管在剑桥学习压力很大,很多学生还是有时间出去玩儿。