Translation of "Zamanı" in Arabic

0.017 sec.

Examples of using "Zamanı" in a sentence and their arabic translations:

Zamanı hatırlamıyor.

ورأت والديها مشنوقين على مروحة السقف.

Karar zamanı!

‫حان وقت اتخاذ القرار!‬

Kalkma zamanı.

حان وقت الإستيقاظ.

Gitme zamanı.

حان وقت الذهاب.

Uzayın zamanı ile Dünya'nın zamanı aynı değildir

إن زمن الفضاء ووقت الأرض ليسا متشابهين

- Şimdi öğlen yemeği zamanı.
- Öğle yemeği zamanı.

- إنه وقت الغداء.
- حان وقت طعام الغداء.

Balık zamanı! Evet.

‫حان وقت أكل السمك!‬ ‫نعم!‬

Yatma zamanı geldi.

‫حان وقت النوم.‬

Biraz dinlenme zamanı.

‫حان وقت الحصول على قسط من الراحة.‬

Arkadaşlar, büyüme zamanı.

حان الوقت لتنمو الناس

Şimdi ölme zamanı.

الآن حان وقت الموت

Günaydın, Kalkma zamanı.

صباح الخير. إنهُ وقت الإستيقاظ.

- Yatağa gitme zamanı.
- Yatma zamanı.
- Yatma vakti geldi.

حان الوقت للنوم.

Çıtayı yükseltmenin zamanı geldi.

حان الوقت لرفع السقف.

Ödevi yapmayı unuttuğu zamanı

وكيف حين نست القيام بواجبها المنزلي

Zaman duvarları boyama zamanı.

هذا هو وقت البدء في طلاء الجدران.

Avrupa'da bilimsel devrim zamanı.

في فترة الثورة العلميّة في أوروبا.

Artık dünyamızı ölçmenin zamanı,

الآن، حان الوقت لسبر أغوار كوكبنا،

Tom zamanı boşa harcıyor.

توم يهدر الوقت.

NASA'nın yeterli zamanı olurdu

سوف ناسا لديها ما يكفي من الوقت

Bu kutlama zamanı değil.

هذا ليس وقت الإحتفال.

İşe geri dönme zamanı.

إنه وقت العودة للعمل.

Bir şey yapma zamanı.

- إنهُ الوقت لِفعل شيئاً ما.
- حان الوقت لفعل شيئاً ما.

Sanırım bir içki zamanı.

أظن أنه الوقت لشرب شيء ما.

Toplum çapında değişiklikler yapma zamanı;

لقد حان الوقت لإجراء تغييرات

Saldırmak için doğru zamanı beklerken

فإنه سيستطيع مشاهدتك أنت وعائلتك وأنتم تأتون وتخرجون من المنزل،

Şimdi bunu yapma zamanı! Tamam.

‫حان وقت التنفيذ!‬ ‫حسناً،‬

Bu harika bir uyanış zamanı.

‫نحن بحاجة لكسر الصمت‬ ‫حول حالة كوكبنا.‬

Yılın bu zamanı... ...somonla beslenir.

‫في هذا الوقت من العام،‬ ‫يعتمد على السلمون كغذاء.‬

Yani herkesin zamanı farklı işliyor

لذا فإن وقت الجميع يعمل بشكل مختلف

Bir tatil yapmamın zamanı geldi.

حان الأوان أن آخذ عطلة.

Kaybedilen zamanı telafi etmen gerekir.

يجب عليك أن تعوض عن الوقت الضائع.

İşte herkesin zamanı birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kendi zamanı içerisinde bir çok şimdisi vardır.

كل شخص يختلف عن الآخر. لذلك هناك الكثير الآن في وقته.

Kendi ailenizden birini kaybettiğiniz zamanı anlatmayın.

لا تبدأ بالتحدث عن الوقت الذي خسرت فيه أحد أفراد عائلتك.

Zaman duvar inşa etme zamanı değil,

هذا ليس وقت بناء الجدران،

Zamanı hızlandırınca ölümcül sırları ortaya çıkıyor.

‫تسريع الوقت يكشف سرها المميت.‬

Zavallı serflerin ağır işi yapma zamanı.

حان الوقت لكي يقوم الأقنان البائسون بالعمل الشاق.

O bu sefer zamanı Bizansa, özellikle

معتمدا بشكل كبير على البيزنطيين ولكن على وجه الخصوص على سلاح الفرسان الثقيل للصرب

Onu gördüğüm ilk zamanı hep hatırlayacağım.

سأتذكر دائما أول مرة رأيتها فيها.

Seni ilk gördüğüm zamanı hiç unutmayacağım.

لن أنس أبدا المرّة الأولى التي رأيتك فيها.

Bu yüzden küçük bir kız olduğum zamanı

ما يجعلني أعود بذاكرتي عندما كنت فتاة صغيرة،

Sence de bundan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi?"

ألا تعتقدين بأنه حان الوقت للاستغناء عنه؟"

Bana hastane odasında onca zamanı geçirmek için

سألني عمّا قمت به لكي أعبرَ كل هذه أوقات الفترة الماضية

Bunun için bir şey yapmanın zamanı geldi.

حان الوقت لفعل شيء حيال هذا.

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

‫لا تجلس فحسب أمام شاشة حاسوبك، ‬ ‫حان وقت اتخاذ القرار.‬

Artık saçlarını kesmenin zamanı geldi de geçiyor.

حان الأوان كي تقص شعرك.

Onun için daha fazla zamanı olmasını diledi.

لقد تََمنت أن يكون لديه وقت أكثر لها.

İç çamaşırını güvenilir bir bıçakla kesip çıkarma zamanı.

‫حان وقت التخلص من السروال الداخلي،‬ ‫بنصل موثوق به.‬

Peki ya zaman? Zamanı saat ile ölçebilir miyiz?

ماذا عن الوقت؟ هل يمكننا قياس الوقت بالساعات؟

Zamanı geldi deyip babasına rest çekip şirketten ayrılıyor

قائلين إنه حان الوقت لراحة والده وترك الشركة

Tom'un işi yaptırmak için kesinlikle yeterli zamanı var.

لا شك أن توم كان لديه وقت كاف لينجز العمل.

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.

‫جزء من البقاء على قيد الحياة ‬ ‫هو أن تعرف متى‬ ‫لا تقوم بمجازفات لا داع لها.‬

Savaş zamanı bu araştırma o kadar başarılı oldu ki

الآن، هذه الدراسة التي حدثت في وقت الحرب اتضح انها ناجحة

şimdi haydi hatırlayalım o günleri. Çünkü artık gülümseme zamanı

الآن دعونا نتذكر تلك الأيام. لأنه حان الوقت للابتسام

Dünya'ya döndüğünde zamanı 0.02 saniye bizden daha ileride yaşıyor

عندما يعود إلى الأرض ، يعيش أمامنا 0.02 ثانية.

Doğru zamanı beklemeli, Bayazid'in birliklerine girip onları yok etmeliydi.

للاندفاع نحو صفوف بايزيد.

Yaklaşan soğuk hava ile birlikte Kartacalı generalin zamanı tükeniyor.

مع اقتراب الطقس البارد، بدأ وقت الجنرال القرطاجي في النفاذ...

O kendisi için onun daha fazla zamanı olmasını diledi.

لقد تمنى أن يكون لديها وقت أكثر لهُ.

Gitme zamanı olduğunu biliyorum ama biraz daha kalmak istiyorum.

أعلم أن وقت الرحيل قد حان و لكنّي أريد البقاء فترة أطول.

Bu Macar turist "Geceyarısı!" der. Eyfel Kulesini ziyaret zamanı.

في منتصف الليل ، قال هذا السائح المجري : انه الوقت المناسب لزيارة برج ايفل .

Tom'ları o daha delikanlıyken ziyaret ettiğimiz zamanı hatırlıyor musun?

أتتذكر المرة التي زرنا فيها توم عندما كان لا يزال مراهقا؟

Testere pullu engerekler, Maharashtra'nın Ratnagiri bölgesinde geçirdiğimiz zamanı aklıma getiriyor.

‫عندما أفكر في الأفاعي الحارية‬ ‫فأتذكر الوقت الذي أمضيناه‬ ‫في مقاطعة "راتنيجيري" في "ماهارسترا".‬

Hepimiz için bilişsel özgürlük hakkında yenilik talep etme zamanı geldi.

لقد حان الوقت لكي ندعو إلى ثورة في حرية الإدراك.

Şimdi ne yapacağız peki? Kira zamanı geliyor evin kirasını nasıl ödeyeceğiz?

اذا ماذا نفعل الان؟ كيف سندفع إيجار المنزل عندما يتعلق الأمر بالإيجار؟

Bu yüzden belki de kendimize karşı daha nazik olmaya başlamanın zamanı gelmiştir,

لذا قد يكون حان الوقت لتبدأ في معاملة نفسك بشكل ألطف،

Ve Osmanlı ordusu sadece birkaç saat uzaklıkta olduğu için savaşa hazırlanma zamanı gelmişti.

بينما كان الجيش العثماني على بعد ساعات فقط، حان وقت الاستعداد للمعركة...