Translation of "Gelmediği" in English

Tom gelmediği için şanslısın.

You're lucky Tom didn't come.

O, gelmediği için özür diledi.

He was apologetic for being absent.

Niçin gelmediği hakkında mazeret bildirdi.

He gave an excuse about why he had been absent.

Tom'un gelip gelmediği umurumda değil.

I don't care if Tom comes or not.

Onun gelip gelmediği beni ilgilendirmez.

It makes no difference to me whether he comes or not.

O gelmediği için ben de gitmedim.

Since she didn't come, I didn't go either.

Tom erken gelmediği için özür diledi.

Tom apologized for not coming earlier.

Çocuklar eve gelmediği zaman huzursuz hissetti.

She felt uneasy when the children did not come home.

Tom Mary'yi zamanında gelmediği için azarladı.

Tom scolded Mary for not arriving on time.

Tom'un gelmediği için iyi bir mazereti yoktu.

Tom didn't have a good excuse for not coming.

Mektubun şimdiye kadar gelip gelmediği belli değil.

It is uncertain if the letter ever came or not.

Zamanında gelmediği için Tom Mary'ye özür dilemelidir.

Tom should apologize to Mary for not arriving on time.

Mary partisine gelmediği zaman Tom çok üzgündü.

Tom was very upset when Mary didn't come to his party.

O, niçin gelmediği hakkında bir açıklama yaptı.

He gave an explanation about why he had been absent.

Tom'un toplantıya gelmediği hakkında haklıymışım gibi görünüyor.

It looks like I was right about Tom not showing up for the meeting.

Tom'un bizimle birlikte gelip gelmediği umurumda değil.

- I don't care whether Tom comes with us or not.
- I don't care if Tom comes with us or not.

Mary partisine gelmediği için Tom hayal kırıklığına uğradı.

Tom was disappointed that Mary didn't come to his party.

Mary geleceğini söylediğinde gelmediği zaman Tom biraz endişelendi.

Tom got a little concerned when Mary didn't arrive when she said she would.

Patron, işe zamanında gelmediği için Mike'ın işine son verdi.

The boss gave Mike the ax for not coming to work on time.

Gelmediği için hastanelerin geçici olarak kapatılmak zorunda kalındığı kritik durumlar oldu.

critical enough to close hospitals because workers did not show up.

- Onun buraya gelip gelmediği benim için önemli değil.
- Onun buraya gelip gelmemesi benim için önemli değil.
- Onun buraya gelip gelmemesi beni ilgilendirmiyor.
- Onun buraya gelip gelmemesi umurumda değil.

It doesn't matter to me whether she comes here or not.