Translation of "Bildiği" in English

0.019 sec.

Examples of using "Bildiği" in a sentence and their english translations:

- Cevabı bildiği kesindir.
- Cevabı bildiği belli.

It is clear that he knows the answer.

Cevabı bildiği kesindir.

It is clear that he knows the answer.

çünkü sonuçlarını bildiği için

because he knows the consequences

Herkesin bildiği cümleler var.

There are sentences which everybody knows.

Onun sırrı bildiği söyleniyor.

- It is said that he knows the secret.
- It's said that he knows the secret.
- They say that he knows the secret.

Bildiği için geri gelmedi.

He didn't come back because he knows.

Buraya taşıyabileceklerini bildiği zaman oluyor.

their celebrations, their questions, and their concerns.

Vardır her halde bir bildiği

In any case, he knows

Tom'a bildiği her şeyi öğrettim.

I taught Tom everything he knows.

Tom'un ne yaptığını bildiği açık.

- It's obvious that Tom knows what he's doing.
- It's obvious Tom knows what he's doing.

Bu hepimizin bildiği bir konu.

It's a subject we all know.

Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.

So far as he was concerned, things were going well.

Ve adaletin burada sağlanacağını bildiği yer.

and know that justice will be served there.

Bütün dünyanın sevdiği, tanıdığı ve bildiği

The world loves, knows and knows

Picasso herkesin bildiği ünlü bir sanatçıdır.

Picasso is a famous artist whom everyone knows.

Bu, kadınların zaten bildiği bir şey.

It's a thing women already know.

Muhtemelen hepinizin bildiği gibi, Ben Maria'yım.

As all of you probably know, I'm Maria.

Tom Mary'ye bildiği her şeyi anlattı.

Tom has told Mary everything he knows.

Fransızca Tom'un bildiği tek yabancı dildir.

- French is the only foreign language that Tom knows.
- French is the only foreign language Tom knows.

Bildiği her şeyi ona ben öğrettim.

I taught him everything he knows.

Tom'un konuşmayı bildiği tek dil Fransızcadır.

The only language Tom knows how to speak is French.

O, ona bildiği her şeyi öğretti.

She taught him everything she knew.

Tom bildiği her şeyi Mary'ye söyleyemedi.

Tom couldn't tell Mary everything he knew.

Tom bildiği her şeyi polise anlattı.

- Tom told the police everything he knew.
- Tom told the police everything that he knew.

Fadıl bildiği her şeyi Leyla'ya öğretti.

Fadil taught Layla everything he knew.

Dan'in bildiği tek yabancı dil İtalyancaydı.

Italian was the only foreign language Dan knew.

İtalyanca, Dan'in bildiği tek yabancı dildi.

Italian was the only foreign language that Dan knew.

Tom Mary'ye zaten bildiği şeyleri anlattı.

Tom told Mary things she already knew.

Leyla bildiği her şeyi polise anlattı.

Layla told police everything that she knew.

Mary'nin burada bildiği tek kişi Tom'dur.

Tom is the only person Mary knows here.

Sami bildiği her şeyi Leyla'ya öğretti.

Sami taught Layla everything he knew.

Sami bildiği her şeyi Leyla'ya anlattı.

Sami told Layla everything he knew.

Tom bunu kendi bildiği şekilde yaptı.

Tom did it his own way.

Tom en iyi bildiği şekilde yaptı.

Tom did the best he knew how.

Hepimizin bildiği bir şey de var Batman

there is something we all know Batman

O herkesin bildiği gibi, o bir dahidir.

As everyone knows, he is a genius.

Çoğu insanın bildiği bir takım yıldızı Büyükayı'dır.

One constellation that most people know is the Big Dipper.

Herkesin bildiği gibi hava, gazların bir karışımıdır.

As everyone knows, air is a mixture of gases.

Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.

Art is the most intense mode of individualism that the world has known.

Bu hikaye herkesin bildiği ünlü bir tanedir.

That story is a famous one that everyone knows.

Onun İspanya hakkında çok şey bildiği söyleniyor.

He is said to know a lot about Spain.

Onun bildiği her şeyi ona ben öğrettim.

I taught her everything she knows.

Tom'un Fransızca bildiği hususunda hiçbir fikrim yoktu.

- I had no idea Tom knew French.
- I had no idea that Tom knew French.

Tom'un Mary hakkında bildiği tüm şey buydu.

That was all Tom knew about Mary.

İki insanın bildiği bir sır, sır değildir.

A secret that two people know is not a secret.

şimdi erkeklerin bildiği bir oyun var 9 aylık

now there is a game that men know 9 months old

Ben, bildiği her şeyi avukata anlatmaya karar verdi.

Ben decided to tell the lawyer everything he knew.

Tom olanlar hakkında bildiği her şeyi Mary'ye anlattı.

Tom told Mary everything he knew about what had happened.

Tom, cevabını zaten bildiği soruları sık sık sorar.

Tom often asks questions he already knows the answers to.

Tom'un Çin dominosu oynamayı bildiği çok uzak ihtimal.

It's very unlikely Tom knows how to play mahjong.

Onun en iyi bildiği şey, arkasını dönüp gitmektir.

Leaving behind is the best thing she does.

Tom'a bildiği her şeyi Mary'ye söylemesine izin verilmedi.

Tom wasn't allowed to tell Mary everything he knew.

Tom'un bildiği her şeyi Mary'ye söylemesine izin verilmedi.

- Tom was not permitted to tell Mary everything he knew.
- Tom wasn't permitted to tell Mary everything he knew.

Tom mesele hakkında bildiği her şeyi Mary'ye söyledi.

Tom has told Mary all he knows about the matter.

Tom'un cevabı bildiği hakkında aklımda hiç şüphe yoktu.

- There was no doubt in my mind that Tom knew the answer.
- There was no doubt in my mind Tom knew the answer.

Tom'un bildiği kadarıyla, Mary John'la birlikte Boston'da olabilirdi.

For all Tom knew, Mary might be in Boston with John.

Tom balıkçılıkla ilgili bildiği her şeyi Mary'ye öğretti.

Tom taught Mary everything he knew about fishing.

Tom, Mary'ye durum hakkında bildiği her şeyi anlatacak.

Tom is going to tell Mary everything he knows about the situation.

Sami'ye develer hakkında bildiği her şeyi Leyla öğretti.

Layla taught Sami everything he knows about camels.

Tom Mary'nin zaten ne yapacağını bildiği için şaşırdı.

- Tom was surprised that Mary already knew what to do.
- Tom was surprised Mary already knew what to do.

Sami'nin İslam hakkında yanlış bildiği çok şey var.

Sami has so many misconceptions about Islam.

Ancak dehası, iyi bildiği gibi, ordu komutanlığı için değil

But his genius was for staff  work and administration,  

Ve Norveçlilerin bildiği ilk şey yaklaşan silahların parıltısını görmekti.

the first thing the Norwegians knew about it was seeing the glint of weapons approaching.

Tom'la Fransızca konuşmak zorundayım. Onun bildiği tek dil bu.

I have to speak to Tom in French. It's the only language he knows.

Ne de olsa kadın olmak da onun bildiği tek şeydir.

because being a female is all she's ever known.

Herkesin bildiği gibi sert olan askerleri onu sevmekten çok saygı

Notoriously tough, his troops  respected rather than loved him,  

Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

As everyone knows, today is a very significant day for us.

Problem bilgisayarların insanların zaten bildiği çok basit şeyleri bilmemeleri ve

The problem is that there are lots of very simple things that humans know,

Jane onun Kyoto hakkında bildiği kadar çok Nara hakkında bilmiyor.

Jane doesn't know as much about Nara as she does about Kyoto.

Tonlama herkesin bildiği gibi yabancı dilin kazanması zor bir parçasıdır.

Intonation is a notoriously difficult part of a foreign language to acquire.

Tom Mary'nin daha önceden ne yapacağını bildiği için şaşkın değildi.

- Tom wasn't surprised that Mary already knew what to do.
- Tom wasn't surprised Mary already knew what to do.

Tom Maria'nın aç olduğunu bildiği halde ona yemek ikram etmedi.

Tom knew that Mary was hungry, but he didn't offer her anything to eat.

Tom hatalı olduğunu bildiği zaman bile hatalı olduğunu asla kabul etmez.

Tom never admits he's wrong even when he knows he is.

O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

She took me under her wing and taught me everything she knew.

O beni kanatlarının altına aldı ve bildiği her şeyi bana öğretti.

She took me under her wing and taught me everything she knows.

Memlüklerin,Moğolların büyük ordusu karşısında neredeyse imkansız şartlar altında olduğunu bildiği halde

Although he admitted that the Mamluks faced impossible odds against the vast Mongol army,

...ve onun planı arazi yapısını bildiği yol olan geldiği yoldan geri dönmekti.

and his plan was to come back the way he came, where he already knew the lay of the land.

Bundan başka olarak, hepimizin bildiği gibi, petrol dünya genelinde islam yanlısı kampanya

Further, as we all know, oil has contributed to the funding of pro-Islamic campaigns all

O her şeyi okumayı sever ve o, Kuran'ı bildiği bütün dillerde okudu.

She likes to read everything, and she read the Quran in all the languages she knows.

Tom yapmaması gerektiğini bildiği bir şeyi yapması için Mary'yi ikna etmeye çalıştı.

Tom tried to persuade Mary to do something she knew she shouldn't do.

Ama artık bilindiği şekliyle 'Demir Mareşal', adamlarını ileride olduğunu bildiği şeyler için kurtarıyordu.

But the ‘Iron Marshal’, as he was now known,  was saving his men for what he knew lay ahead.

Birçok kişi o dili bildiği için senin de onu öğrenmen gerektiğini düşünüyor musun?

You think that because many people know that language, you should learn it too?

Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.

Herkesin bildiği gibi Christopher Columbus, Amerika'yı en son keşfeden olduğu için sonraki kuşaklar tarafından onurlandırıldı.

Christopher Columbus, as everyone knows, is honored by posterity because he was the last to discover America.

Sadece biri senden daha yaşlı olduğu için, bu onların senden daha çok bildiği anlamına gelmez.

Just because someone is older than you, it doesn't mean that they know more than you.

Ama aynı zamanda kinini de asla unutmadı, herkesin bildiği gibi kısa sürede kaynaştı ve bir hakareti algılamada hızlıydı.

But he also never forgot a grudge, was notoriously  short-fused and quick to perceive an insult.

- Avustralyalı tarihi hakkında Tom'un bildiği kadar çok bilen biriyle asla tanışmadım.
- Avustralya tarihini Tom kadar bilen birine hiç rastlamadım.

I've never met anyone who knows as much about Australian history as Tom does.