Translation of "Bir" in Dutch

0.019 sec.

Examples of using "Bir" in a sentence and their dutch translations:

bir erkekle, bir kadınla,

een man, een vrouw,

Bir soru bir cevaptır.

Een vraag is een antwoord.

Bir köpek bir kediyi ve bir kedi bir fareyi kovalar.

Een hond achtervolgt een kat, en de kat achtervolgt een muis.

Bir yarasa bir kuş değildir ama bir memelidir.

Een vleermuis is geen vogel, maar een zoogdier.

bir TED konferansı, bir performans

een TED-conferentie, voorstellingen,

Cevaplayamadığım bir düşüce, bir soru

één gedachte, een vraag, bleef maar opkomen,

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

- Een ogenblikje.
- Een moment!
- Momentje!
- Een minuut.

Bir pound bir ağırlık birimidir.

Pond is een gewichtseenheid.

Bir kitap bir arkadaşla kıyaslanabilir.

Een boek kan men vergelijken met een vriend.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

- Wacht eventjes.
- Wacht een beetje.
- Wacht een minuut.
- Een moment!
- Een minuut.

Bir "shiitake" bir mantar türüdür.

Een "shiitake" is een soort paddenstoel.

Bir ejderha hayali bir yaratıktır.

- Een draak is een schepsel van fantasie.
- Een draak is een fantasiedier.

Bir karıncayiyen bir domuza benziyor.

Een aardvarken lijkt op een varken.

- Bir şeyler deneyelim!
- Bir deneyelim.

- Laten we iets proberen!
- Laat ons iets proberen.

Bir kelebek olgun bir tırtıldır.

Een vlinder is een volwassen rups.

Bir diş bir implantla değiştirilebilir.

Een tand kan worden vervangen door een implantaat.

Bu bir havalanının bir resmidir.

- Dit is een foto van een luchthaven.
- Dit is een foto van een vliegveld.

Bir kurt bir kurtu ısırmaz.

Een wolf bijt geen wolf.

O bir ökaryotik bir hücre.

Het is een eukaryote cel.

Bir yeğen bir kardeşin oğludur.

Een neef is de zoon van een broer of zus.

- Bir yerde bir lokma kapmaya gidelim.
- Gidip bir yerde bir şeyler atıştıralım.

- Laten we ergens wat te eten halen.
- Laten we ergens een hapje eten halen.

Mary çok güzel bir kadın. Ona bir ölçekle, o bir on bir.

Maria is een zeer mooie vrouw. Op een schaal van een tot tien behaalt ze een elf.

Bir çıngıraklı yılan, bir akrep ve bir tarantula bulacağız.

We jagen op een ratelslang, schorpioen en tarantula.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

Er was eens een oude vrouw op een eilandje.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitaptır.

Dit is een boek.

Ben bir kurt, bir tilki ve bir tavşan gördüm.

Ik zag een wolf, een vos en een konijn.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitap.

- Dit is een boek.
- Dat is een boek.

- Bu bir balık.
- O bir balık.
- Bu bir balıktır.

Dat is een vis.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşardı.

Er was eens een oude koning die op een klein eiland woonde.

On bir kere on bir, yüz yirmi bir eder.

Elf keer elf is honderdeenentwintig.

Bir cumhuriyet başında bir kral ve kraliçe yerine bir başkanı olan bir devlettir.

Een republiek is een land aan het hoofd waarvan niet een koning of een koningin staat, maar een president.

Bir öneri:

Een suggestie:

bir ibadethaneye,

een religieus gebouw,

Bir deneyelim.

Even uitproberen.

Bir nehir!

Een rivier.

Bir tarantula.

Een tarantula.

bir kanıtı.

en van ons vermogen tot creatieve aanpassing.

Bir çoğunuz,

Velen hebben beweerd

bir fikir,

één idee,

Bir dişi.

Een vrouwtje.

Bir oselo.

Een ocelot.

Bir erkek.

Een mannetje.

Bir tuzak.

Een valstrik.

bir kadın,

is binnengebracht door een ambulance,

Saat bir.

Het is één uur.

Bir dene.

Probeer wat.

Bir kayıktayım.

Ik ben in een boot.

Bir dakika...

Een ogenblikje...

Bir görelim.

Laten we eens kijken.

Bir kadın.

- Wat een vrouw.
- Wat een dame.

Bir araba.

Wat een auto.

Bir bisiklet.

- Wat een fiets.
- Wat een motor.

Bir ev.

Wat een huis.

Bir bilgisayar.

Wat een computer.

Bir bakayım.

- Laat zien.
- Laat me even kijken.
- Laat me eens zien.

Bir düşünün.

Denk er eens over na.

Bir dakika.

- Een moment!
- Momentje!

Her bir pedin bir mendil paketi

een pak van 48 supermaxi maandverband,

Her bir kusur, her bir yenilgi

Elk gebrek, elke onvoorziene tegenslag

Olasılık şimdi bir trilyonda bir gezegen,

Eén planeet op een biljoen sterrenstelsels,

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Een jonge pup is het ideale slachtoffer.

Merkez Bir denen bir şey vardı.

Er was iets genaamd Centrum Eén.

Dolayısıyla bir ilişki, bir aşk varsa

Als je een relatie aangaat of verliefd wordt...

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

Aan de ene kant heeft het de wereld verenigd.

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

En je hebt een jong, opgroeiend kind.

Bir maymun yüksek bir ağaca tırmanıyor.

Een aap beklimt een hoge boom.

- Bir daire çizin.
- Bir daire çiz.

Teken een cirkel.

Bir Japon böyle bir şey söylemezdi.

Een Japanner zou zoiets niet gezegd hebben.

Adam bir çakmakla bir sigara yaktı.

De man stak een sigaret op met een aansteker.

Ben bir öğretmenim, bir öğrenci değilim.

Ik ben een leraar, geen student.

- O bir Amerikalı.
- O, bir Amerikalıdır.

Ze is Amerikaanse.

- O bir beyefendi.
- O bir beyefendidir.

Hij is een heer.

Bir köpeğe ve bir kediye sahibiz.

We hebben een hond en een kat.

- O bir DJ.
- O bir DJ'dir.

Hij is een dj.

- O bir öğretmen.
- O bir öğretmendir.

Ze is lerares.

Bir filin uzun bir burnu vardır.

Een olifant heeft een lange neus.

- Aslan bir hayvandır.
- Aslan, bir hayvandır.

Een leeuw is een dier.

O bir oğlan, o bir kız.

Hij is een jongen, zij is een meisje.

Bir köpeğim ve bir kedim var.

Ik heb een hond en een kat.

Bir kedi, bir sandalyenin üstünde uyuyor.

Een kat slaapt op een stoel.

Bir santimetre bir uzunluk ölçüsü birimidir.

Een centimeter is een lengtemaat.

- O, bir gevezedir.
- O bir geveze.

Ze is een kletskous.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.

- Dit is een boek.
- Dat is een boek.

Arada bir ondan bir çağrı alırım.

Ze belt me nu en dan op.

O, bir öğrenciye bir oda kiralıyor.

Ze verhuurt een kamer aan een student.

- Bir mektup okuyorum.
- Bir mektup okudum.

- Ik heb een brief gelezen.
- Ik las een brief.

- İtalya bir yarımada.
- İtalya bir yarımadadır.

Italië is een schiereiland.

Bir insan kurtar. Bir yamyam ye.

Red een mens. Eet een kannibaal op.

Bir bıçak ve bir çatalım var.

Ik heb een mes en een vork.

- Tom bir katil.
- Tom bir katildir.

Tom is een moordenaar.

- Bir hafta olmuş.
- Bir hafta geçmiş.

Het is me het weekje wel geweest.

- Bir karar almıştım.
- Bir karara varmıştım.

Ik had een beslissing genomen.

- Bir gözü kördü.
- Bir gözce kördü.

Hij was blind aan één oog.