Translation of "Bir" in Italian

0.105 sec.

Examples of using "Bir" in a sentence and their italian translations:

bir erkekle, bir kadınla,

un uomo, una donna,

Bir cümle bir cümledir.

- Una frase è una frase.
- Una sentenza è una sentenza.

Bir söz bir borçtur.

Una promessa è un debito.

Kolayca bir çiçeğin, bir koyunun, bir ağacın

Si appropriò con facilità di un fiore,

Bir köpek bir kediyi ve bir kedi bir fareyi kovalar.

Un cane corre dietro a un gatto e il gatto corre dietro a un topo.

Bir beyaz bir kız ve bir Arap kız.

Un bambina bianca e una bambina araba.

Bir yarasa bir kuş değildir ama bir memelidir.

Un pipistrello non è un uccello, ma un mammifero.

Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.

Un quartetto ha un membro in più rispetto a un trio.

bir TED konferansı, bir performans

una conferenza TED, una performance

Bir yıldan kısa bir sürede,

In meno di un anno,

Cevaplayamadığım bir düşüce, bir soru

uno in particolare, una domanda, continuava a tornarmi in mente,

Bu bir mucizedir. Bir mucize.

Questo è un miracolo. È un miracolo.

Bir başarısızlığı bir başkası izledi.

Un fallimento seguì l'altro.

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

Solo un minuto.

Bir keresinde bir panda gördüm.

- Ho visto un panda una volta.
- Io ho visto un panda una volta.
- Vidi un panda una volta.
- Io vidi un panda una volta.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

- Aspetta un minuto.
- Aspettate un minuto.
- Aspetti un minuto.

Benim bir amcam bir doktordur.

- Uno dei miei zii è dottore.
- Uno dei miei zii è un dottore.

Bir ileri bir geri yürüyordu.

Camminava avanti e indietro.

Bir ülke tehlikeli bir makinedir.

Un paese è una macchina pericolosa.

Bir arabanın bir direksiyonu var.

Una macchina ha un volante.

Bir zamanlar bir ördek öldürdüm.

- Ho ucciso un'anatra una volta.
- Io ho ucciso un'anatra una volta.

Bir bayrak, ulusun bir sembolüdür.

Una bandiera è un simbolo del popolo.

Bir karıncayiyen bir domuza benziyor.

Un oritteropo assomiglia a un maiale.

- Bir şeyler deneyelim!
- Bir deneyelim.

Proviamo qualcosa!

Bir kedim bir köpeğim var.

- Possiedo un gatto e un cane.
- Io possiedo un gatto e un cane.

Bir hayata bir bedel koyamazsınız.

Non si può dare un prezzo a una vita.

Bir zamanlar bir panda gördüm.

- Ho visto un panda una volta.
- Io ho visto un panda una volta.

Bir yerde bir çocuk ağlıyor.

Da qualche parte un bambino sta piangendo.

Bir kelebek olgun bir tırtıldır.

Una farfalla è un bruco maturo.

Bir köpeğim bir kedim var.

- Possiedo un cane e un gatto.
- Io possiedo un cane e un gatto.

Bir gül güzel bir çiçektir.

La rosa è un bel fiore.

Bir artı bir iki yapar.

Uno più uno fa due.

Bu bir havalanının bir resmidir.

- Questa è una foto di un aeroporto.
- Questa è una fotografia di un aeroporto.

Bir bilgisayar modern bir cihazdır.

Il computer è uno strumento moderno.

Bir kurt bir kurtu ısırmaz.

Cane non mangia cane.

Bir fincan kahve bir kron.

Una tazza di caffè costa una corona.

Ben bir zamanlar bir mahkumdum.

- Una volta ero un prigioniero.
- Una volta ero una prigioniera.

- Bir zamanlar bir yıldız kayması gördüm.
- Bir defasında bir yıldız kayması gördüm.

Una volta ho visto una stella cadente.

Bir bardak şarap, bir bira, bir portakal suyu ve bir sütlü kahve.

Un bicchiere di vino, una birra, un succo d'arancia e un caffèlatte.

- Üyeler bir bir garip hikayelerini anlattı.
- Üyeler bir bir enteresan hikayelerini anlattı.

Uno ad uno, i membri ci hanno detto della loro strana esperienza.

Bir çıngıraklı yılan, bir akrep ve bir tarantula bulacağız.

Stiamo cercando un serpente a sonagli, uno scorpione e una tarantola.

Kötü bir gün için bir kenara bir şey koymalısın.

Dovresti portarti qualcosa per proteggerti in una giornata di pioggia.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitaptır.

È un libro.

Ben bir kurt, bir tilki ve bir tavşan gördüm.

- Ho visto un lupo, una volpe e un coniglio.
- Vidi un lupo, una volpe e un coniglio.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitap.

Quello è un libro.

- O bir kabustu.
- Tam bir felaketti.
- O bir kâbustu.

Era un incubo.

- Bu bir balık.
- O bir balık.
- Bu bir balıktır.

- Questo è un pesce.
- È un pesce.

Bir bir şehirde yaşıyorum, ancak ailem bir köyde yaşıyordu.

Io vivo in città, ma i miei genitori vivevano in campagna.

- Tom bir oşinograftır.
- Tom bir denizbilimcidir.
- Tom bir oseanograftır.

Tom è un oceanografo.

Bir ananas suyu, bir limonlu çay, bir bira ve bir bardak kırmızı şarap.

Un succo d'ananas, un tè al limone, una birra e un bicchiere di vino rosso.

- Bir ara bir içki için buluşmalıyız.
- Bir ara içki için bir araya gelmeliyiz.

- Dobbiamo andare a bere qualcosa assieme qualche volta.
- Noi dobbiamo andare a bere qualcosa assieme qualche volta.

Bir öneri:

Un suggerimento:

Bir linç.

A un linciaggio.

bir ibadethaneye,

a un luogo di culto,

Bir deneyelim.

Faccio una prova.

Bir nehir!

Un fiume!

Bir tarantula.

Una tarantola.

bir kanıtı.

e della nostra capacità di adattarci con creatività.

Bir çoğunuz,

in molti dicono

bir fikir,

un'idea,

Bir dişi.

Una femmina.

Bir oselo.

È un ocelot.

Bir erkek.

Un maschio.

Bir tuzak.

Una trappola.

Bir iş.

Un lavoro.

Bir öğrencisin.

- È uno studente.
- Sei uno studente.
- Tu sei uno studente.
- Lei è uno studente.

Bir bakalım.

- Vediamolo.
- Vediamola.

Bir kütüphanedeyiz.

- Siamo in una biblioteca.
- Noi siamo in una biblioteca.

Bir dene.

- Provane un po'.
- Provatene un po'.
- Ne provi un po'.

Bir kayıktayım.

- Sono su una barca.
- Io sono su una barca.

Bir dakika...

Solo un momento...

Bir görelim.

Vediamo.

Bir kadın.

Qualche donna.

Bir araba.

Qualche macchina.

Bir bisiklet.

Qualche bicicletta.

Bir ev.

Qualche casa.

Bir bilgisayar.

Qualche computer.

Saat bir.

È l'una.

Bir bakayım.

- Fammi vedere.
- Fatemi vedere.
- Mi faccia vedere.

Bir düşünün.

Pensaci.

Her bir pedin bir mendil paketi

il pacco da 48 maxi assorbenti,

Her bir kusur, her bir yenilgi

Ogni imperfezione, ogni ostacolo imprevisto

Olasılık şimdi bir trilyonda bir gezegen,

Un pianeta in un trilione di galassie,

Açık bir ev, bir konser salonu

un'open house, una sala da concerto

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Un cucciolo è la vittima ideale.

Bir annenin bir sözü aklıma geliyor:

Ricordo che una madre disse:

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

E hai un bambino che sta crescendo.

Bir beyefendi böyle bir şey söylemez.

Un gentiluomo non direbbe una cosa del genere.

Bir beyefendi böyle bir şey yapmazdı.

Un gentiluomo non farebbe mai una cosa del genere.

Bir arabanın bir direksiyon simidi vardır.

- Una macchina ha un volante.
- Un'auto ha un volante.
- Un'automobile ha un volante.

Bir takım on bir kişiden oluşur.

Una squadra è composta da undici giocatori.

- Bir daire çizin.
- Bir daire çiz.

- Disegna un cerchio.
- Disegnate un cerchio.
- Disegni un cerchio.

Londra'daki bir arkadaşımdan bir mektup aldım.

- Ho ricevuto una lettera da un mio amico a Londra.
- Io ho ricevuto una lettera da un mio amico a Londra.
- Ho ricevuto una lettera da una mia amica a Londra.
- Io ho ricevuto una lettera da una mia amica a Londra.

Bir Fransızla evli bir kızım var.

Ho una figlia che è sposata a un francese.