Translation of "Bir" in Polish

0.015 sec.

Examples of using "Bir" in a sentence and their polish translations:

Bir köpek bir kediyi ve bir kedi bir fareyi kovalar.

Pies goni za kotem, a kot za myszą.

Bu bir mucizedir. Bir mucize.

To jest cud.

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

Minutkę.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

Zaczekaj chwilę.

Bir ejderha hayali bir yaratıktır.

Smok to wytwór fantazji.

Bir gölet, küçük bir göldür.

Staw jest małym jeziorem.

Bir yerde bir çocuk ağlıyor.

Gdzieś płacze dziecko.

Bir gül güzel bir çiçektir.

Róża jest pięknym kwiatem.

Bir fincan kahve bir kron.

Filiżanka kawy kosztuje jedną koronę.

Kayan bir yıldız, bir göktaşıdır.

Spadająca gwiazda to płonący meteoryt.

- Bir şeyler deneyelim!
- Bir deneyelim.

Spróbujmy coś.

- Bir kelime seç.
- Bir kelime seçin.
- Bir sözcük seçin.
- Bir sözcük seç.

Wybierz słowo.

Bir çıngıraklı yılan, bir akrep ve bir tarantula bulacağız.

szukamy grzechotnika, skorpiona i ptasznika.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

Pewnego razu na małej wyspie żyła sobie stara kobieta.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitaptır.

To książka.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitap.

To książka.

- Bu bir balık.
- O bir balık.
- Bu bir balıktır.

To jest ryba.

Bir anlamda, böyle bir siyasi harekete bir devrim denilebilir.

W pewnym sensie taki ruch polityczny można nazwać rewolucją.

Bir deneyelim.

testuję,

Bir nehir!

Rzeka!

Bir tarantula.

Jeden ptasznik.

bir fikir,

jeden pomysł,

Bir dişi.

Samica.

Bir oselo.

Ocelota.

Bir erkek.

Samiec.

Bir tuzak.

Pułapka.

bir kadın,

którą przywieziono karetką,

Bir dene.

Spróbuj trochę.

Bir dakika...

Chwileczkę...

Bir düşünün.

Zastanów się nad tym.

Her bir pedin bir mendil paketi

paczkę 48 super-chłonnych podpasek.

Her bir kusur, her bir yenilgi

Każda wada, każda nieprzewidziana przeszkoda

Olasılık şimdi bir trilyonda bir gezegen,

Jedna planeta na bilion galaktyk

Açık bir ev, bir konser salonu

dom otwarty, sala koncertowa

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Młode to najlepsza ofiara.

Merkez Bir denen bir şey vardı.

Było tu coś, co nosiło nazwę Centrum Jeden.

Dolayısıyla bir ilişki, bir aşk varsa

Dlatego wchodząc w związek albo zakochując się,

Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.

I miałem dorastające młode dziecko.

Bir beyefendi böyle bir şey yapmazdı.

Dżentelmen nie zrobiłby czegoś takiego.

- Bir daire çizin.
- Bir daire çiz.

Narysuj okrąg.

Bir Fransızla evli bir kızım var.

Mam córkę, która wyszła za mąż za Francuza.

- O bir DJ.
- O bir DJ'dir.

Jest DJ-em.

- O bir öğretmen.
- O bir öğretmendir.

Ona jest nauczycielką.

Bir filin uzun bir burnu vardır.

Słoń ma długi nos.

- Aslan bir hayvandır.
- Aslan, bir hayvandır.

- Lew jest zwierzęciem.
- Lew to zwierzę.

Bir köpeğim ve bir kedim var.

Mam psa i kota.

"Bitmemiş bir cümle" bitmemiş bir cümledir.

„Niedokończone zdanie” jest zdaniem niedokończonym.

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.

To książka.

O, bir öğrenciye bir oda kiralıyor.

Ona wynajmuje pokój studentowi.

- Bir mektup okuyorum.
- Bir mektup okudum.

Czytałam list.

İyi bir aşçı iyi bir doktordur.

- Dobry kucharz jest dobrym lekarzem.
- Dobra kuchnia jest dobrym lekarzem.

- İtalya bir yarımada.
- İtalya bir yarımadadır.

Włochy to półwysep.

Ayda bir kere bir araya geliriz.

Zbieramy się raz w miesiącu.

Bir çocuk, olgun bir insan değildir.

Dziecko nie jest dorosłą osobą.

- Bir davet almadım.
- Bir çağrı almadım.

- Nie dostałem zaproszenia.
- Nie dostałam zaproszenia.

- Bir şey yap!
- Bir şeyler yap!

Zrób coś!

Bir zamanlar bir astrofizikçi olmak istedim.

Kiedyś chciałem być astrofizykiem.

- O bir doktor.
- O bir doktordur.

On jest doktorem.

- O bir sülün.
- O bir sülündür.

To jest bażant.

- Bir görüşüm var.
- Bir düşüncem var.

Mam swoje zdanie.

Bir öğrenciyken Fransızca bir günlük tuttum.

Kiedy byłem uczniem, prowadziłem pamiętnik po francusku.

- Tom bir doktor.
- Tom bir doktordur.

Tom jest lekarzem.

O, dün bir bir kitap okumadı.

Wczoraj nie czytałem książki.

Bir günlük tutmak iyi bir alışkanlıktır.

Prowadzenie dziennika to dobry zwyczaj.

Bir erkek ve bir bayan görüyorum.

Widzę pana i panią.

Bir an önce bir doktoru görmeliyim.

Muszę od razu iść do lekarza.

- Hayat bir rüya.
- Hayat bir rüyadır.

Życie jest snem.

- Tom bir programcı.
- Tom bir yazılımcı.

Tom jest programistą.

- Bir şeylere tutun.
- Bir yere tutun.

Złap się czegoś.

Davetsiz bir misafir hoş bir sürprizdir.

Niezapowiedziani goście - miła niespodzianka.

- Ben bir girişimciyim.
- Ben bir müteşebbisim.

Jestem przedsiębiorcą.

Bir çocuk bir anneye ihtiyaç duyar.

Dziecko potrzebuje matki.

- Bir şeyler çıkartın!
- Bir şeyler kapın!

Weź się w garść!

Bir arkadaş bulan bir hazine bulur.

Kto znalazł przyjaciela, skarb znalazł.

Bir timsah çok tehlikeli bir hayvandır.

Aligator to bardzo groźne zwierzę.

- Bir kez yeterli.
- Bir kere yeterli.

- Raz starczy.
- Jeden raz wystarczy.

- Bir şey duyuyorum.
- Bir şey işitiyorum.

Coś słyszę.

Bir kilogram bir temel ölçüm birimidir.

Kilogram jest podstawową jednostką miary.

- O bir gazeteci.
- O bir gazetecidir.

Jest dziennikarką.

- Bir sorunumuz var.
- Bir problemimiz var.

Mamy problem.

Bir antilop ve sanırım bir keçinin melezi gibi bir şey

Jest połączeniem antylopy... chyba z kozą,

Bir antilop ve sanırım bir keçinin melezi gibi bir şey,

Jest połączeniem antylopy... chyba z kozą,

Bir pasaport, yabancı bir ülkeye giderken, onsuz gidemeyeceğin bir şeydir.

Paszport jest czymś, bez czego nie możesz się obejść, gdy wybierasz się za granicę.

- Kedi, bir farenin peşinden koştu.
- Bir kedi bir fareyi kovaladı.

Kot upolował mysz.

Eğer popüler bir uygulama oluşturursanız bir gecede bir milyoner olabilirsiniz.

Jeśli stworzysz popularną aplikację, możesz nagle zostać milionerem.

Tuhaf bir adam kaldırımda bir ileri ve bir geri yürüyordu.

Dziwny mężczyzna chodził tam i z powrotem chodnikiem.

- Ben bir astronomum.
- Ben bir gökbilimciyim.
- Ben bir gök bilimciyim.

Jestem astronomem.

- Benim bir sorum var.
- Bir sorum var.
- Bir şey soracağım.

Mam pytanie.

Bir aydın, seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş bir kişidir.

- Intelektualistą jest osoba, która odkryła coś bardziej interesującego od seksu.
- Intelektualista to ktoś, kto odkryl coś znacznie bardziej pociągającego niż seks,

Bir saat önce bir arkadaşla birlikte büyük bir pizza yedim.

Godzinę temu zjedliśmy z kolegą dużą pizzę.

İyi bir cerrah bir kartalın gözüne, bir aslanın kalbine ve bir hanımın eline sahiptir.

Dobry chirurg ma sokoli wzrok, lwie serce i kobiecą dłoń.

- Jim bir avukat değil fakat bir doktordur.
- Jim, bir avukat değil, ama bir doktordur.

- Jim nie jest adwokatem, ale lekarzem.
- Jim nie jest adwokatem, on jest doktorem.

Bütün bir popülasyonun tek bir yerde olması çok büyük bir risk.

Skupienie całej populacji w jednym miejscu to wielkie ryzyko.