Translation of "Bir" in Chinese

0.014 sec.

Examples of using "Bir" in a sentence and their chinese translations:

Bir yumruk sadece bir yumruktur. Bir tekme sadece bir tekmedir.

出拳就是出拳。出脚就是出脚。

Bir köpek bir kediyi ve bir kedi bir fareyi kovalar.

狗追猫,猫追鼠。

Bir fare çekingen bir yaratıktır.

老鼠是胆小的生物。

Bir şirkette bir yönetici olmalıdır.

我们在任何公司都应该是执行者。

Bir arkadaştan bir mektup aldım.

我收到了朋友的一封信。

Bir ülke tehlikeli bir makinedir.

国家是危险的机器。

Bir ejderha hayali bir yaratıktır.

龍是人幻想出來的動物。

Bu bir havalanının bir resmidir.

這是一張機場的照片。

- Bir şeyler deneyelim!
- Bir deneyelim.

我們試試看!

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.
- O bir kitap.

那是一本書。

- O bir kabustu.
- Tam bir felaketti.
- O bir kâbustu.

那是个噩梦。

Bir dene.

试试吧。

Bir öğrencisin.

- 你是学生。
- 你是學生。
- 您是學生。

Bir deneyelim.

我們試試看!

Bir bakayım.

让我想一想。

Kıstırılmış bir sıçan bir kediyi ısırır.

窮鼠囓狸。

- Bir daire çizin.
- Bir daire çiz.

画一个圈。

- O bir DJ.
- O bir DJ'dir.

他是一个 DJ 。

- O bir öğretmen.
- O bir öğretmendir.

她是女教师。

Bir filin uzun bir burnu vardır.

大象有長鼻子。

Bir köpeğim ve bir kedim var.

我有一隻狗和一隻貓。

- O bir komedyen.
- O bir komedyendir.

他是喜剧演员。

Bir Japon böyle bir şey yapmaz.

日本人不會做這種事。

- Bu bir kitap.
- Bu bir kitaptır.

这是书。

Bir centilmen böyle bir şey yapmazdı.

一个绅士是不会做这种事的。

Bir erkek ve bir kadın var.

有一个男人和一个女人。

- O bir deha.
- O bir dâhi.

他是个天才。

Bir zamanlar bir astrofizikçi olmak istedim.

我曾經想過當個太空物理學家。

- Ben bir çevirmenim.
- Ben bir tercümanım.

我是个翻译。

Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.

笔记本电脑比台式电脑好。

- O bir doktor.
- O bir doktordur.

- 他是医生。
- 他是医生来的。

- Bir görüşüm var.
- Bir düşüncem var.

我有一個意見。

- İtalya bir yarımada.
- İtalya bir yarımadadır.

意大利是一个半岛。

Bir köpek bir kamyon tarafından ezildi.

一条狗被卡车碾过。

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

从前有个美丽的公主。

Bir günlük tutmak iyi bir alışkanlıktır.

寫日記是一個好習慣。

Bir zamanlar bir ağacın içinde kayboldum.

有一次,我在树里迷路了。

O bir at değil, bir eşekti.

那不是隻馬,是隻驢子。

Ben bir torba pirinç bir taşıyorum.

我扛着米袋。

- Bir fabrikada çalışıyoruz.
- Bir fabrikada çalışırız.

我们在一个工厂工作。

- Bir kitap okuyorum.
- Bir kitap okurum.

我看了一本書。

- Bir gün anlayacaksınız.
- Bir gün anlayacaksın.

你有一天會明白。

Bir bilgisayar şimdi mutlak bir ihtiyaçtır.

電腦現在是一個絕對必要的東西了。

Bir kamera almanın bir faydası yok.

帶了相機也用不著。

Bir tavşan, bir kaplumbağa ile yarıştı.

兔子和乌龟赛跑。

Bir İngiliz böyle bir kelime kullanmazdı.

英國人是不會用這樣的字的。

O bir doktor ve bir yazar.

他是一個醫生和一個作家。

- O bir gazeteci.
- O bir gazetecidir.

他是一名记者。

O bir kuyudaki bir kurbağa gibi.

他就像井底之蛙。

- Bu bir ayçiçeği.
- O bir ayçiçeği.

那是一朵向日葵。

- Tom bir Müslüman.
- Tom bir Müsümandır.

汤姆是穆斯林。

- Tom bir robottur.
- Tom bir robot.

汤姆是机器人。

Ben bir oyuncuyum, bir model değil.

我是演员,不是模特。

Bir sabah, pijamalarımla bir fil vurdum.

一天早晨我穿着睡衣射了一头大象

Bir pasaport, yabancı bir ülkeye giderken, onsuz gidemeyeceğin bir şeydir.

去外國旅行不能不帶護照。

Bir dergi bir hikaye hakkında bir gazeteden daha fazla söyleyebilir.

杂志比报纸报导得更深入。

- Benim bir sorum var.
- Bir sorum var.
- Bir şey soracağım.

我有一個問題。

Bir aydın, seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş bir kişidir.

一个知识分子是发现到一种比性行为更有意思的活动的人。

O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.

它长着女人的头、狮子的身体、一双羽翅以及蛇尾巴。

O bir kurşun kalemle bir kağıt parçası üzerine bir daire çizdi.

她用铅笔在纸上画了一个圈。

- Onun bir piyanist olan bir kızı var.
- Piyanist bir kızı var.

她有一个钢琴家女儿。

Bir sigara içenle öpüşmek bir kül tablasını yalamak gibi bir şeydir.

亲吻一个抽烟的人就像在舔烟灰缸。

O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.

与其说她是我的朋友,不如说她只是一个我认识的人。

Bir şirketin yönetimi bir şirketin mülkiyetinden farklıdır.

- 管理一間公司和擁有一間公司是不能相提並論的兩回事。
- 管理一家公司和擁有一家公司是捷然不同的。

- Ben bir kabus gördüm.
- Bir kâbus gördüm.

我做噩梦了。

- Bir çatal eksik.
- Bir tane çatal eksik.

少一把叉子。

Bir ihtimal fazladan bir sözlüğün var mı?

您碰巧有一本額外的英文字典嗎?

Herhangi bir yerde bir telefon var mı?

哪里有电话机?

O bir yazar, bununla beraber bir siyasetçidir.

他是作家,還是政治人物。

- Benim bir önerim var.
- Bir teklifim var.

我有個提案。

- O garip bir kişilik.
- Tuhaf bir kişilik.

他的性情古怪。

Bir kedinin bir köpeğin peşinden koştuğunu gördüm.

我见一只猫追着狗跑。

- Bir köpeğim var.
- Benim bir köpeğim var.

我有一条狗。

Bir ülkeyi yönetmek kolay bir iş değildir.

- 统治一个国家不是一件简单的工作。
- 统治一个国家不是一个简单活。

- Benim bir evim var.
- Bir evim var.

我有一个家。

Ben bir kediyim. Henüz bir adım yok.

我是一只猫。我还没有名字。

Bana bir dondurma alırsan seni bir öperim.

如果你買給我冰淇淋,我就親你一下。

Bir futbol takımı on bir kişiden oluşur.

一个足球队由十一个球员组成。

O bir öğretmen değil ama bir doktor.

他不是老師,而是醫生。

Ben bir doktor değil fakat bir öğretmenim.

我不是医生,我是老师。

- Ben bir dünya vatandaşıyım.
- Bir dünya vatandaşıyım.

我是世界公民。

O bir dergi okurken bir sandalyeye oturdu.

她坐在椅子上讀雜誌。

- O harika bir fikir.
- Harika bir fikir.

這是一個好主意。

- Ben bir elma yedim.
- Bir elma yedim.

我吃了一個蘋果。

- İyi bir fikir.
- Bu iyi bir düşünce.

这是个好主意。

- Bir maymun gibi görünüyorsun.
- Bir maymuna benziyorsun.

你看着像猴。

Akıllı bir adam böyle bir şey söylemezdi.

一个聪明人不会说这种话。

- Benim bir sorum var.
- Bir sorum var.

我有一個問題。

- Benim bir sözlüğüm var.
- Bir sözlüğüm var.

- 我有词典。
- 我有個字典。
- 我有一個字典。

Duvarda bir şapka ve bir ceket vardı.

墙上挂着一顶帽子和一件大衣。

- Bir öğretmendim.
- Ben bir öğretmendim.
- Ben öğretmendim.

我当过老师。

Böyle bir davranış bir kazaya neden olabilir.

这种行为可能造成意外。

- O bir mektup yazdı.
- Bir mektup yazdı.

他写了一封信。