Translation of "Açıklamak" in English

0.010 sec.

Examples of using "Açıklamak" in a sentence and their english translations:

Açıklamak istiyorum.

I want to explain.

Bunu açıklamak zor.

It's tough to explain.

Açıklamak kolay değil.

- It's not easy to explain.
- It isn't easy to explain.

Açıklamak çok zor.

It's very difficult to explain.

Bunu açıklamak imkansız.

It's impossible to explain.

Onu açıklamak istiyorum.

I'd like to clarify that.

Açıklamak zorunda değilsin.

You don't have to explain.

Nasıl işlediğini açıklamak istiyorum.

well, how comedy works.

Hemen onu açıklamak istiyorum.

I'd like to explain it right now.

Açıklamak zorunda kalana kadar.

to someone who had never been here before.

Bazı kelimeleri açıklamak zordur.

Some words are hard to define.

Açıklamak için vaktim yok.

I don't have time to explain.

Riskleri açıklamak çok önemli.

- Explaining the risks is very important.
- To explain the risks is very important.
- It's extremely important to explain the danger.

Riskleri açıklamak çok önemlidir.

To explain the risks is very important.

Sadece nedenini açıklamak zorundayız.

We just have to explain why.

Açıklamak zorunda değilsin ki.

You don't even have to explain.

Kendim açıklamak zorunda değilim.

I don't have to explain myself.

Onu açıklamak zor olacak.

That'll be hard to explain.

Bunu açıklamak çok zor.

- It's too difficult to explain.
- It's too hard to explain.

Açıklamak için zaman yok.

There isn't time to explain.

Açıklamak için ne var?

What's there to explain?

Bunu açıklamak zor olabilir.

That might be difficult to explain.

Bunu açıklamak ister misiniz?

Would you like to explain that?

Açıklamak çok zor olacak.

It'll be very difficult to explain.

Açıklamak çok uzun sürecek.

It'll take too long to explain.

Açıklamak çok uzun sürecekti.

It would take too long to explain.

Aslında, bunu açıklamak zor.

Actually, it's hard to explain.

Bunu açıklamak biraz zor.

It's kind of hard to explain.

Bunu onlara açıklamak zorundayım.

I have to explain this to them.

Bunu ona açıklamak zorundayım.

I have to explain this to him.

Sadece onu açıklamak istedim.

I just wanted to clarify that.

Bunu Tom'a açıklamak zorundayım.

I have to explain that to Tom.

Yaşamın nasıl işlediğini açıklamak istiyorum,

I’d like to explain to you how life works,

Ve bu düşüncemizi açıklamak için

and to explain this concept

Cinayet mahallini açıklamak çok korkunçtu.

The scene of the murder was too terrible to describe.

Onu babama açıklamak zorunda kalacağım.

I'll have to explain that to my father.

Bu olguyu açıklamak çok kolay.

This phenomenon is very easy to explain.

Sana açıklamak çok uzun sürer.

It would take too long to explain to you.

Bir şey açıklamak niyetinde değilim.

I don't intend to explain anything.

Onu açıklamak için zamanım yok.

I don't have time to explain it.

Bir şey açıklamak zorunda değilsin.

You don't have to explain anything.

Bunu açıklamak biraz zaman alacak.

This is going to take some time to explain.

Açıklamak o kadar uzun sürmezdi.

It wouldn't take all that long to explain.

Sana olan aşkımı açıklamak zordur.

My love for you is hard to explain.

Davranışlarımı açıklamak benim için zor.

It's hard for me to explain my actions.

O bir şeyi açıklamak istiyor.

He wants to make something clear.

Kendimi sana açıklamak zorunda değilim!

I don't have to explain myself to you!

Tehlikeyi açıklamak son derece önemlidir.

It's extremely important to explain the danger.

Kendini bana açıklamak zorunda değilsin.

You don't have to explain yourself to me.

Onu bana açıklamak zorunda değilsin.

You don't have to explain it to me.

Riskleri Tom'a açıklamak çok önemli.

It's very important to explain the risks to Tom.

Sana kendimi açıklamak zorunda değilim.

I don't have to explain myself to you.

Tom bunu bana açıklamak istemedi.

Tom didn't want to explain it to me.

Tom hiçbir şeyi açıklamak istemedi.

Tom didn't want to explain anything.

Açıklamak çok fazla zaman alacak.

It'll take too much time to explain.

Tom'a her şeyi açıklamak istiyorum.

I want to explain everything to Tom.

Yanlarındaki adam şakayı açıklamak zorunda kaldı.

the dude next to them had to explain the joke.

Karmaşık ve derin meseleleri açıklamak için

And he used extremely simple words

Nasıl kaçınabileceğimizi açıklamak için verileri kullandık.

and how to avoid that suffering, to avoid that "gotcha" bill.

Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.

I defy you to make it public.

O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.

He gave an account of how he had escaped.

Bunu biraz daha detaylı açıklamak istiyorum.

I'd like to explain this in a little more detail.

Hadi, bunu ona tekrar açıklamak zorundasın.

Come on, you have to explain it again to him.

Tom neden toplantıya katılmadığını açıklamak istemedi.

Tom didn't feel like explaining why he wouldn't attend the meeting.

Nedenlerimi açıklamak için bir fırsat istiyorum.

I'd like an opportunity to explain my reasons.

Planımı açıklamak için bir fırsat istiyorum.

I'd like an opportunity to explain my plan.

Bunu sana kaç kez açıklamak zorundayım?

How many times do I have to explain this to you?

Kendini açıklamak için bol fırsatın olacak.

You'll have plenty of opportunity to explain yourself.

Tom onu bana açıklamak zorunda değil.

Tom doesn't have to explain it to me.

Tom bir şey açıklamak zorunda değil.

Tom doesn't have to explain anything.

Tom onu bana açıklamak zorunda değildi.

Tom didn't have to explain it to me.

Keşke açıklamak için Tom burada olsa.

I wish Tom was here to explain.

Onun hepsini açıklamak biraz zaman alacak.

It's going to take a little time to explain it all.

Ne olduğunu açıklamak biraz zaman alabilir.

It could take some time to explain what happened.

Tom şakayı Mary'ye açıklamak zorunda kaldı.

Tom had to explain the joke to Mary.

Her şeyi açıklamak sonsuza kadar sürer.

- It would take forever for me to explain everything.
- It would take forever to explain everything.

Bana açıklamak için bir fırsat ver.

Please give me a chance to explain.

Ayrıntılı olarak açıklamak için zaman yok.

There isn't time to explain in detail.

Tom bana kendini açıklamak zorunda değildir.

Tom doesn't have to explain himself to me.

Senin için bazı şeyleri açıklamak isterim.

I'd like to explain some things for you.

Tom hiçbir şeyi açıklamak zorunda değildi.

Tom didn't have to explain anything.

Tom, Mary'ye her şeyi açıklamak istiyor.

Tom wants to explain everything to Mary.

Tom'a açıklamak için bir şans verelim.

Let's give Tom a chance to explain.

Sana açıklamak için bir şans vereceğim.

I'll give you a chance to explain.

Bunu açıklamak için de iki kelimeden bahsedelim.

And to explain that, let's talk about two words.

Ayrıntılı bir biçimde açıklamak için vaktim yok.

I don't have time to explain in detail.

Bunu açıklamak için bir mektup yazmam gerekecek.

I will have to write a letter to explain this.

Dan Linda'ya, açıklamak için sayısız şans verdi.

Dan gave Linda numerous chances to explain.

Lütfen bana açıklamak için bir dakika verin.

Please give me a minute to explain.