Translation of "İsteyip" in English

İsteyip istemediğini bana söyleme.

Don't tell me if you don't want to.

Arabaya binmeyi isteyip istemediğinizi sordum.

I asked if you wanted a ride.

Benimle gitmek isteyip istemediğini bilmiyorum.

I don't know if she wants to go with me.

Onu yapmak isteyip istemediğimi bilmiyorum.

I don't know if I want to do that.

Bunu yapmak isteyip istemediğimizi bilmiyorum.

I don't know if we want to do that.

Tom'la evlenmek isteyip istemediğimi bilmiyorum.

I don't know if I want to marry Tom.

Sadece söylemek isteyip istemediğini söyle.

Just say whatever you want to say.

Gitmek isteyip istemediğine karar vermelisin.

You ought to decide whether or not you want to go.

Tom'un gelmek isteyip istemediğini göreceğim.

I'll see if Tom wants to come over.

Tom'un gitmek isteyip istemediğini öğreneceğim.

I'll find out if Tom wants to go.

Üniversiteye gitmek isteyip istemediğimi bilmiyordum.

I didn't know whether I wanted to go to university.

Onu isteyip istemediğimden emin değilim

I am not sure whether I want that.

Başka içki isteyip istemediğini soracağım.

I'll ask whether she wants another drink.

O, yemek pişirmeyi isteyip istemediğimizi sordu.

She asked us if we would like to cook.

Bir içki daha isteyip istemediğini sorun.

Ask if he wants another drink.

Gitmek isteyip istemediğime henüz karar vermedim.

I haven't decided yet if I want to go.

Tom bana gitmek isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me whether I wanted to go or not.

Dans etmeyi isteyip istemediğini merak ediyordum.

I was wondering if you'd like to dance.

Tom bir içecek isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me if I wanted a drink.

Tom bana içmek isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me if I wanted to have a drink.

Gitmek isteyip istemediğine karar verdin mi?

Have you decided whether you want to go or not?

Tom bana sürmek isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me if I would like to drive.

Ona yürüyüşe gitmek isteyip istemediğini sordum.

I asked her if she wanted to go for a walk.

Tom'a yüzmeye gitmeyi isteyip istemediğini sordum.

I asked Tom if he wanted to go swimming.

Tom çalışmak isteyip istemediğini hâlâ bilmiyor.

Tom still doesn't know whether or not he wants to study.

Tom'a araba sürmek isteyip istemediğini sordum.

I asked Tom if he wanted to drive.

Hizmetçi odanın temizlenmesini isteyip istemediğimizi sordu.

The maid asked if we wanted the room cleaned.

Onun benimle gelmek isteyip istemediğini bilmiyorum.

- I don't know if she wants to go with me.
- I don't know if she wants to come with me.

Bunu gerçekten isteyip istemediğimden emin değilim.

I'm not sure whether I really want that.

Bana katılmak isteyip istemediğini merak ediyordum.

I was wondering if you wanted to join me.

Plaja gitmek isteyip istemeyeceğimi hâlâ bilmiyorum.

I still don't know if I'll want to go to the beach.

Ona bir saat isteyip istemediğini sordum.

I asked him if he wanted a watch.

Tom boşanmak isteyip istemediğini dikkatlice düşünmeli.

Tom must consider carefully whether he really wants a divorce or not.

Tom'un bizimle gitmek isteyip istemediğini bilmiyorduk.

- We didn't know whether Tom would want to go with us or not.
- We didn't know if Tom would want to go with us or not.

Tom bunu yapmak isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked if I wanted to do that.

Tom'a bunu yapmak isteyip istemediğini soralım.

Let's ask Tom if he'd like to do that.

Tom'a onu yapmak isteyip istemediğini sordum.

I asked Tom if he wanted to do that.

Tom, Mary'ye kahve isteyip istemediğini sordu.

Tom asked Mary if she wanted coffee.

Tom'un gitmek isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom wants to go.
- I wonder whether or not Tom wants to go.
- I wonder whether Tom wants to go or not.

Bizimle gitmek isteyip istemediğini ona sor.

Ask him if he wants to go with us.

Bizimle gitmek isteyip istemediğini sorsak ya.

Why don't we see if he wants to go with us?

Boşanmayı gerçekten isteyip istemediğini iyice düşünmeli.

He must consider carefully whether he really wants a divorce or not.

- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sor.
- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sorun.

Ask Tom if he's willing to work part-time.

Bir içki daha isteyip istemediğini ona soracağım.

- Ask if he wants another drink.
- I'll ask him whether he wants another drink.

O, şah oynamak isteyip istemediğini bilmek istiyor.

He would like to know whether you play shah.

Onların bir tane isteyip istemediklerini sordun mu?

Have you asked if they want one?

Tom'un bir tane isteyip istemediğini sordun mu?

Have you ever asked if Tom wants one?

Artık bunu yapmak isteyip istemediğimi bile bilmiyorum.

I don't even know if I want to do this anymore.

O bana dans etmek isteyip istemediğimi sordu.

He asked me if I wanted to dance.

Tom Mary'ye dans etmek isteyip istemediğini sordu.

Tom asked Mary if she wanted to dance.

Tom bana dans etmek isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me if I wanted to dance.

Tom Mary'nin bizimle gitmek isteyip istemediğini bilmiyor.

Tom doesn't know whether Mary wants to go with us.

Tom Mary'ye onunla gitmek isteyip istemediğini sordu.

Tom asked Mary if she wanted to go with him.

Gitmek isteyip istemediğinize karar vermek size kalmış.

It's up to you to decide whether or not to go.

Tom'a bizimle gitmek isteyip istemediğini sordun mu?

Did you ask Tom if he wants to go with us?

Gitmek isteyip istemediğine zaten karar verdin mi?

Have you already decided whether you want to go or not?

Tom bana yemek pişirmeyi isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me if I would like to cook.

Tom Mary'ye yürüyüşe gitmek isteyip istemediğini sordu.

Tom asked Mary if she wanted to go for a walk.

Tom'a benimle Boston'a gitmek isteyip istemediğini sordum.

I asked Tom if he wanted to go to Boston with me.

Tom onunla sinemaya gitmek isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked if I wanted to go to a movie with him.

John Mary'ye alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu.

John asked Mary whether she would like to go shopping.

Jane bana yemek pişirmek isteyip istemediğimi sordu.

Jane asked me if I would like to cook.

Tom Mary'nin bizimle gitmeyi isteyip istemediğini bilmiyor.

Tom doesn't know if Mary wants to go with us or not.

Tom Mary'ye alışverişe gitmeyi isteyip istemediğini sordu.

Tom asked Mary whether she'd like to go shopping.

Müdür bana eski işimi isteyip istemediğimi sordu.

The manager asked me if I wanted my old job back.

Tom bir fincan kahve isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked me if I wanted a cup of coffee.

Tom, Mary'ye bunu yapmak isteyip istemediğini sordu.

- Tom asked Mary if she'd like to do that.
- Tom asked Mary if she wanted to do that.

Tom Mary'ye bunu yapmak isteyip istemediğini sordu.

Tom asked if Mary wanted to do that.

Tom'un dans etmek isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom wants to dance.
- I wonder if Tom wants to dance.
- I wonder whether or not Tom wants to dance.
- I wonder whether Tom wants to dance or not.

Tom'un şarkı söylemek isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder if Tom wants to sing.
- I wonder whether Tom wanted to sing.
- I wonder if Tom wanted to sing.
- I wonder whether or not Tom wants to sing.
- I wonder whether or not Tom wanted to sing.
- I wonder whether Tom wanted to sing or not.

Tom'un bunu yapmamı isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom will ask me to do that.
- I wonder whether or not Tom will ask me to do that.

Tom'un Boston'a gitmek isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom wants to go to Boston.
- I wonder whether or not Tom wants to go to Boston.

Tom'un araba almak isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom wants to buy a car.
- I wonder whether or not Tom wants to buy a car.

Gerçekten bunun olmasını isteyip istemediğimden emin değilim.

I'm not sure whether I really want that to happen or not.

Tom bunu yapmayı gerçekten isteyip istemediğimi sordu.

Tom asked if I really wanted to do that.

Tom'un dans etmek isteyip istemediğini merak ettim.

- I wondered whether Tom wanted to dance.
- I wondered whether Tom wanted to dance or not.

Tom'un şarkı söylemek isteyip istemediğini merak ettim.

- I wondered whether or not Tom wanted to sing.
- I wondered whether Tom wanted to sing or not.

Tom'un burada olmamızı isteyip istemediğini merak ettim.

I wondered whether Tom wanted us to be here or not.

Tom'un bunu yapmak isteyip istemediğini merak ettim.

I wondered whether Tom wanted to do that or not.

Tom'a bizimle voleybol oynamak isteyip istemediğini soralım.

Let's ask Tom if he'd like to play volleyball with us.

Tom'a bunu benimle yapmak isteyip istemediğini sordum.

I asked Tom if he'd like to do that with me.

Tom'a bize yardım etmek isteyip istemediğini sordum.

I asked Tom if he would mind helping us.

Bu, Tom'un bunu yapmak isteyip istemediğine bağlı.

It depends on whether or not Tom wants to do that.

Gidip gitmememiz Tom'un gitmek isteyip istemediğine bağlıdır.

Whether we go or not depends on whether or not Tom wants to go.

Gidip gitmememiz Tom'un gitmek isteyip istemediğine bağlı.

Whether we go or not depends on whether Tom wants to go.

Tom'un bunu yapmak isteyip istemediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom wanted to do that.
- I wonder if Tom wanted to do that.

Bizimle kart oynamak isteyip istemediğini sorsak ya.

Why don't we see if he wants to play cards with us?

Bu pazar benimle çıkmayı isteyip istemediğini merak ediyorum.

I wonder if you'd like to go out with me this Sunday.

Tom Mary'ye içecek bir şey isteyip istemediğini sordu.

Tom asked Mary if she wanted something to drink.

O bana yurt dışına gitmeyi isteyip istemediğimi sordu.

He asked me if I wanted to go abroad.

Belki bu eski piyanoyu isteyip istemediğini Tom'a sormalıyız.

Maybe we should ask Tom if he wants this old piano.

Onu şimdiye kadar tekrar yapmayı isteyip istemediğimi bilmiyorum.

I don't know if I want to ever do that again.

Şimdi gerçekten evlenmek isteyip istemediğine karar verme zamanı.

Now's the time to decide whether you really want to get married or not.

Hâlâ Tom'un bizimle gelmek isteyip istemediğini anlamam gerekiyor.

I still need to see if Tom wants to go with us.