Translation of "Çatışma" in English

0.004 sec.

Examples of using "Çatışma" in a sentence and their english translations:

Fadıl bir çatışma istemedi.

Fadil didn't want a confrontation.

Doğuya doğru, çatışma devam ediyor.

To the east, the skirmish continues.

Çatışma başladığında, sadece dua ettim.

When the shooting began, I just prayed.

O babası ile çatışma içinde.

She is in conflict with her father.

Çatışma hızlıca büyüyor, ve araziye yayılıyor.

The skirmish escalates rapidly, spreading across a large area.

Neredeyse Japonya'da hiç silahlı çatışma yok.

There are almost no gunfights in Japan.

Ayrılıkçı hareket ülke içinde çatışma yaratıyor.

The separatist movement is creating conflict within the country.

- Bir çatışma görmüyorum.
- Bir anlaşmazlık görmüyorum.

I don't see a conflict.

Filmin ortalarında çatışma çıkıyor ve şerif öldürülüyor.

There's a big gunfight in the middle of the movie and the sheriff gets killed.

Birkaç ay sonra bir çatışma daha vardı.

There was another clash a few months later.

İçinde çatışma unsuru bulunduran bir tema seçin örneğin

Choose a theme related to the underlying conflict.

Şu anda, bu alanda etkin silahlı çatışma yok.

Currently in this area there are no active hostilities.

Ki halihazırda İran destekli Hutilerle de çatışma halindeler.

They are fighting the rebels, called the Houthis, who are an Iranian proxy group.

Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.

Only in love are unity and duality not in conflict.

Çatışma hızla futbol maçından diplomatik bir krize yükseldi.

The conflict quickly escalated from a soccer game to a diplomatic crisis.

Çatışma uzak mesafeden atıcı ve mızrakçıların karşılıklı hamleleriyle başlıyor.

Skirmishes get into range and begin exchanging projectiles.

Mary ülkenin Suriye'deki çatışma konusundaki en önde gelen uzmanıdır.

Mary is the country's foremost expert on the conflict in Syria.

Herkes soğuk savaş'ın iki ülke arasındaki çatışma olduğunu biliyor.

Everybody knows that Cold War is the confrontation between two nations.

Ona umutsuz bir çatışma öfkeli ... atlar atlara, erkeklere karşı erkeklere,

Around him a desperate conflict raged... horses were jammed against horses and men against men,

Ne zaman işim ve ailem arasında bir çatışma olsa, ailem her zaman önceliğe sahiptir.

Whenever there is a conflict between my work and my family, my family always takes precedence.

Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.

The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.

İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.