Translation of "Ona" in Arabic

0.015 sec.

Examples of using "Ona" in a sentence and their arabic translations:

- Ona katlanamıyorum.
- Ona tahammül edemiyorum.

لا أطيقه.

ona söyledi.

الإمبراطور .

Ona güvenebilirsiniz.

يمكنك الإعتماد عليه.

Ona dokunma.

لا تلمسني.

Ona soracağım.

سوف أسأله

Ona bakma!

لا تنظر إليه!

Ona bakıyordu.

كان ينظر إليها.

Ona bak.

انظر إليه

Ona sarıldım.

احتضنتها.

Ona güvenme.

لا تثق به.

Ona söylemeyecektim.

لم أكن أنوِ أن أخبره.

- Onu ona verin.
- Bunu ona ver.

- أعطه إياه.
- أعطه إياها.

- Olanları ona anlatalım.
- Ne olduğunu ona anlatalım.

- لنخبره بما جرى.
- لنخبره بما حدث.

Ona yardım etmelisiniz."

عليكم مساعدتها."

Nasıl ona tutunabiliriz ?

بغض النظر عن الظروف المحيطة ؟

Ona dedim ki;

قلت لها:

Ona elveda dedim.

لذا قلت له وداعاً.

Ona elveda dedim

فقد قمت بتوديعه،

Ona işkence ettim...

وعذبتها...

Ona dedim ki:

وقلت له:

ona rağmen sahiplendiler

على الرغم من أنهم يمتلكون

Ona teşekkür etmelisin.

يتوجب عليك أن تشكره.

Niçin ona söylemedin?

لما لم تقل لها؟

Ona bir bakayım.

دعني أراها.

Ona sözlükte bak.

ابحث عنها في قاموسك.

Ona özür dilemelisin.

عليك أن تتأسف لها.

Ona hakaret etmeyin.

لا تَسُبّهُ.

Ona yardım etmeliyim.

يجب أن أساعدها.

Ben ona inanamıyorum!

- لا أصدق!
- لا أستطيع أن أُصدق هذا!

Ona sormayı unuttum.

نسيت أن أسأله.

Ona aşık mısın?

هل تعجبك؟

Herkes ona güldü.

- ضحك الجميع عليه.
- الكل ضحك عليه.

Ona ihtiyacım yok.

لا أحتاج لهذا.

Ona gelmesini söyledim.

قلت له أن يأتي.

Ona evi boyattım.

جعلته يدهن البيت.

İnsanlar ona güldü.

ضحك الناس عليه.

Ona yolunu kaybetti.

ضلّت طريقها.

Ona bakmamaya çalıştı.

حاولت ألا تنظر إليه.

Neden ona inanıyorsunuz?

لم تصدّقها؟

Ona dergi aldım.

أشتريت مجلة لها .

Ona ne söyledin?

ماذا قلتِ لها؟

Ona senden bahsettim.

أخبرتها عنك.

Neden ona söyleyemedin?

لم لم يكن بوسعك إخباره؟

Ona söylemek zorundayız.

علينا اخباره.

Neden ona inanıyordun?

لم ستصدّيقنه؟

Unutmazsam ona söylerim.

سأخبرها إن لم أنس.

Ona zaten söyledim.

سبق أن أخبرتها.

Ona ne oldu?

ما الذي حصل له؟

Ona yardımcı olmalısın.

عليك أن تساعدها.

Ona zarar verebilirdin.

ممكن ان تأذيه

Ona kapıyı açtırdım.

- جعلته يفتح الباب.
- أرغمته أن يفتح الباب.
- دفعته إلى فتح الباب.

Ona beklemesini söyle.

أخبره بأن ينتظر

Ona tokat attı.

صفعها

Ona gıpta ediyorum.

أنا أحسدها.

Ona söz verdim.

- وعدته.
- لقد وعدته.

Lütfen ona aldırmayın.

- لا توله اهتماما، أرجوك.
- أرجوك، لا توله اهتماما.

Jamal ona tapıyor.

يجبها جمال كثيرا.

Ona gereksinimin yok.

- أنت لا تحتاجه.
- أنت لست بحاجة إليه.

Ona kim inanacak?

من سيصدّقه؟

- Birden ona kadar sayın.
- Birden ona kadar say.

عد من واحد إلى عشرة.

- Evinizi ona satar mısınız?
- Evini ona satacak mısın?

- هل ستبيع منزلك له؟
- هل ستبيعه بيتك؟

- Neredeyse kimse ona inanmıyordu.
- Neredeyse kimse ona inanmadı.

بالكاد لم يصدّقها أحد.

Kimse ona Leyla demez. Herkes ona "anne" der.

لا أحد يناديها بليلى. الجميع يناديها "ماما."

- Artık ona hiç kimse güvenmiyor.
- Daha ona kimse güvenmez.

لم يعد يثق به أحد بعد الآن.

- Sen ona kötü davrandın.
- Sen ona kötü muamele ettin.

لقد أسأت معاملتها.

ona göre hazırlanmaya başlarsın.

لما تظن أنه سيحدث .

Keşke ona şunu söyleyebilseydim

تمنيت لو أنني استطعت إخباره،

Ama ona tamamlama diyelim.

لكن دعنا نصفه بشعور النقص.

Ona sıkı sıkı sarıldım.

عانقته بشدة.

Ona çok saygı duymuştum,

لقد كنت في رهبةٍ منها،

Ağırlığınızı ona bıraktığınız an.

‫إنها تلك اللحظة التي تضع وزنك على الحبل.‬

Ona, "Demircilik işi yapıyor,

وسألتها: "أنت تعملين في الحدادة، هل لديك مالٌ كافٍ لتوفيره؟

Bir de ona bakalım

دعونا ننظر إليه

ona yardım elini uzatın

مد يد العون له

Kimse bunu ona zorlamamıştı

لا أحد أجبره على ذلك

çünkü ona hayranlık duyuyorlar.

ويدفعهم لذلك إعجابهم بها.

Ona kitabı iade etmelisin.

يجب عليك أن تعيد الكتاب إليه.

Son kararı ona bıraktık.

تركنا القرار الأخير إليه.

Ona fikrini ne değiştirtti?

ما الذي جعله يغير رأيه؟

Ona nerede yaşadığını sordum.

سألته أين عاش.

Çocuk ona kadar sayabilir.

بإمكان الطفل أن يحسب حتى عشرة.

Ona bir iş buldum.

وجدت له عملا.

Ben ona dikkat etmedim.

لم أعره انتباها

Ona bir göz atalım.

لنُلقِ نظرة عليه.

Ona bazı kitaplar verdim.

أعطيت بعض الكتب له.

Ona söylememe gerek yoktu.

لم أكن بحاجة لإخباره.

Sadece ona ihtiyacım vardı.

هذا بالضبط ما كنت أحتاج إليه.

Ona inanacak kadar aptaldı.

لقد كان غبي بما فيه الكفايه ليصدقها.

Asla ona 'Yanıtlayamam' deme.

لا تخبره أبداً "لا أستطيع الاجابة"

O ona aşık oldu.

كان مغرما بها.

Okula giderken ona rastladım.

قابلتها في طريقي إلى المدرسة.