Translation of "Tomé" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Tomé" in a sentence and their turkish translations:

Tomé vino.

Şarap içtim.

Tomé café.

Kahve içtim.

Sé por qué tomé las decisiones que tomé

Aldığım kararları neden verdiğimi biliyorum

Tomé mi decisión.

Karar verdim.

Tomé una cerveza.

Ben bir bira içtim.

- Tomé una decisión.
- Me he decidido.
- Tomé mi decisión.

Kararımı verdim.

Tomé un desayuno nutritivo.

Ben besleyici bir kahvaltı yedim.

Tomé un desayuno saludable.

Sağlıklı bir kahvaltı yaptım.

Finalmente tomé una decisión.

Nihayet bir karar verdim.

Tomé demasiada cerveza ayer.

Dün çok fazla bira içtim.

Yo lo tomé prestado.

Onu ödünç aldım.

Me tomé el café.

- Ben kahve içtim.
- Kahveyi içtim.

Tomé todo en consideración.

Her şeyi göz önünde bulundurdum.

Le tomé la temperatura.

Onun ateşini ölçtüm.

- No tomé ningunas medidas de precaución.
- No tomé ninguna medida de precaución.

Herhangi bir önlem almadım.

Y tomé una mala decisión.

Ardından, kötü bir karar aldım.

Yo tomé responsabilidad por él.

Ben onun için sorumluluk üstlendim.

Me tomé una semana libre.

Ben bir hafta izin aldım.

Tomé una fotografía de ella.

Ben onun bir resmini çektim.

Me tomé el lunes libre.

İş yerinden pazartesi izin aldım.

Me tomé mi tiempo para escucharla

Onu dinlemek için zaman ayırdım,

Extendió la mano y la tomé.

Elini uzattı ve onu tuttum.

Tomé esta foto hace una semana.

Ben bu resmi bir hafta önce çektim.

Me tomé dos tazas de café.

İki fincan kahve içtim.

Sólo tomé dos copas de vino.

- Yalnızca iki bardak şarabım vardı.
- Yalnızca iki bardak şarap içtim.

Tomé una foto de mi familia.

Ailemin bir fotoğrafını çektim.

Tomé mi temperatura cada seis horas.

Her altı saatte ateşimi ölçtüm.

En cuanto tomé asiento, caí dormido.

Oturur oturmaz,uyuya kaldım.

Tomé en cuenta esta posibilidad también.

Bu olasılığı da göz önüne aldım.

Me tomé un litro de café.

Ben bir litre kahve içtim.

Tomé dinero prestado de mi padre.

Babamdan ödünç para aldım.

Tomé un perrito caliente para comer.

Ben öğle yemeği için bir sosisli sandviç yedim.

- Esta mañana llovía cuando tomé el autobús.
- Esta mañana estaba lloviendo cuando tomé el autobús.

Bu sabah otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.

Tomé todo lo que sabía sobre comedia

Onun hakkında bildiğim her şeyi aldım --

- Tomé mi decisión.
- He tomado mi decisión.

Kararımı verdim.

Tomé un avión de Tokio a Kyushu.

Tokyo'dan Kyushu'ya giden bir uçağa bindim.

Solo me tomé un par de cervezas.

Sadece birkaç bira aldım.

Esta mañana llovía cuando tomé el autobús.

Bu sabah otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.

Tomé el paraguas de Tom por error.

Yanlışlıkla Tom'un şemsiyesini aldım.

Tomé prestado este cómic de su hermana.

Bu çizgi romanı onun kız kardeşinden ödünç aldım.

Tomé un taxi para alcanzar el tren.

Trene ulaşmak için bir taksiye bindim.

No me lo tomé tan en serio.

Bunu o kadar ciddiye almadım.

Tomé un taxi para llegar allá a tiempo.

Oraya zamanında varmak için bir taksiye bindim.

La semana pasada me tomé un día libre.

Geçen hafta bir gün izin aldım.

El dolor desapareció porque me tomé las pastillas.

İlaç aldığım için ağrı geçti.

Tomé un taxi porque el bus venía atrasado.

Otobüs geç kaldığı için taksiye bindim.

Esta mañana me tomé un vaso de leche.

Bu sabah bir bardak süt içtim.

Este era el libro que le tomé prestado.

Ondan ödünç aldığım bu kitaptı.

- Tomé leche.
- He bebido leche.
- Yo bebí leche.

Süt içtim.

Tomé la mano del hombre y me dejé llevar.

Adamın elimi tuttum, kafamın üstü uçtu gitti,

Así que las tomé prestadas, las adapté al hielo

Ben de o denklemleri ödünç aldım, buz için uyarladım

- Ya me había tomado un café.
- Ya tomé café.

Zaten kahve içmiştim.

Me tomé una taza de café en la cafetería.

Kafede bir fincan kahve içtim.

Me tomé una taza de té para mantenerme despierto.

Kendimi uyanık tutmak için bir bardak çay içtim.

Esta es la fotografía que tomé en su casa.

Bu, onun evinde çektiğim resim.

Me tomé dos aspirinas para el dolor de cabeza.

Baş ağrım için iki aspirin aldım.

El café que tomé llevaba crema de avellana encima.

İçtiğim kahvenin üstünde fındık kreması vardı.

Años después tomé la dura decisión de dejar mi empresa

Yıllar sonra start-up'ımı bırakma kararı verdim.

Tomé como regla no mirar televisión después de las nueve.

Dokuzdan sonra televizyon izlememeyi kural edindim.

- Yo no tomé esa leche.
- Yo no bebí esa leche.

O sütü içmedim.

Me tomé un vaso de cerveza para apaciguar mi sed.

Susuzluğumu gidermek için bir bardak bira içtim.

Tomé de la mano a mi hermanita cuando cruzamos la calle.

Caddeyyi geçerken küçük kız kardeşimle el ele tutuştuk.

- No tomé parte en la conversación.
- No participé en la conversación.

Konuşmaya katılmadım.

- Tomé un taxi porque estaba lloviendo.
- Cogí un taxi porque estaba lloviendo.

Yağmur yağdığı için bir taksiye bindim.

Tomé mi paraguas en cuanto me di cuenta de que estaba lloviendo.

Yağmur yağdığını anladığımda şemsiyemi aldım.

Tomé algo de leche y el resto lo puse en la heladera.

Sütün birazını içtim ve geriye kalanını dolapta tuttum.

- Estaba lloviendo cuando tomé el autobús.
- Cuando cogí el autobús estaba lloviendo.

Otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.

Le envié por correo electrónico a Tom las fotografías que tomé ayer.

Dün aldığım resimleri Tom'a e-posta gönderdim.

Me levanté a las seis, tomé desayuno y luego fui al colegio.

Altıda kalktım, sabah kahvaltısı yedim ve sonra okula gittim.

- Tomé un taxi a la estación.
- Fui a la estación en taxi.

İstasyona taksi ile gittim.

Esta mañana me tomé un doble expreso muy caliente en la cafetería.

Bu sabah kahve dükkanında çok sıcak bir çift espresso içtim.

Tomé tres comprimidos de un medicamento para el resfrío antes de acostarme.

- Yatmaya gitmeden önce üç tablet soğuk algınlığı ilacı aldım.
- Yatmadan önce üç tablet nezle ilacı aldım.

Brillaba el sol y hacía bueno, así que me tomé el día libre.

Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden işten bir gün izin aldım.

La sopa que tomé estaba tan caliente que no me la pude comer.

Çorba o kadar sıcaktı ki, içemedim.

Tomé prestado el martillo de mi padre para construir una caseta para perros.

Bir köpek kulübesi yapmak için babamın çekicini ödünç aldım.

Y eso me llevó a mi tercer descubrimiento, el cual tomé prestado de Einstein:

Böylece Einstein'dan ödünç aldığım üçüncü farkındalığım oluştu.

No me acuerdo de cuándo fue la última vez que me tomé un martini.

En son ne zaman martini içtiğimi hatırlayamıyorum.

Después de haber pedido mi llave en la recepción, tomé el ascensor hasta mi piso.

Ön masadaki anahtarımı istedikten sonra asansörle benim kata çıktım.

- Tomé de la canilla.
- Bebí de la canilla.
- Yo tomé de la canilla.
- Yo bebí de la canilla.
- He tomado de la canilla.
- He bebido de la canilla.
- Yo he tomado de la canilla.
- Yo he bebido de la canilla.
- Tomé del grifo.
- Bebí del grifo.
- Yo tomé del grifo.
- Yo bebí del grifo.
- He tomado del grifo.
- He bebido del grifo.
- Yo he tomado del grifo.
- Yo he bebido del grifo.

Musluktan içtim.

- Vine para devolverte los libros que tomé prestados.
- He venido para devolverte los libros que me llevé.

Ödünç aldığım kitapları sana geri vermek için geldim.

Y tomé mi cámara de nuevo y empecé a hacer lo que amo y lo que sé hacer.

Sonra tekrar kameramı alıp sevdiğim ve bildiğim şeyi yapmaya başladım.

- Comí un pancho como almuerzo.
- Tomé un perrito caliente para comer.
- Comí un hot dog para el almuerzo.

Ben öğle yemeği için bir sosisli sandviç yedim.

En lugar de ir directamente a casa, tomé el camino largo y paré en la oficina de correos.

Doğrudan eve gelme yerine uzun bir yol yürüdüm ve postanenin yanında durdum.

- Tomé la pelota con una mano.
- Atrapé la pelota con una mano.
- Atrapé el balón con una mano.

Topu bir elle yakaladım.