Translation of "Muere" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Muere" in a sentence and their turkish translations:

¡Muere!

Öl!

- ¡Muérete!
- ¡Muere!

Öl!

Nadie muere.

Kimse ölmez.

¡Hazlo o muere!

Bunu yap ya da öl!

¡Compra o muere!

Satın al veya öl!

Globaliza o muere.

Küreselleş veya öl.

Lucha o muere.

Savaş ya da öl.

Casi se muere.

O neredeyse ölüyordu.

Tom casi muere.

Tom neredeyse ölüyordu.

- La esperanza muere al último.
- La esperanza muere al final.

Umut sonunda ölür.

Todo el mundo muere.

Herkes ölür.

El amor no muere.

Aşk ölmez.

- Mucha gente buena muere cada día.
- Mucha gente buena muere a diario.

Her gün birçok iyi insan ölür.

Se muere y se pudre,

inciri mümkün kılar.

Por supuesto, Vöggr muere inmediatamente.

ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.

Tom se muere por empezar.

- Tom bir an önce başlamak istiyor.
- Tom başlamak için sabırsızlanıyor.

Vive en libertad o muere.

Özgür yaşa veya öl.

Ciertamente, estaré triste si muere.

O ölürse ben kesinlikle üzüleceğim.

Todos los días muere gente.

İnsanlar her gün ölür.

Todos los días gente muere.

- İnsanlar her gün ölür.
- İnsanlar her gün ölürler.

Cada día gente buena muere.

İyi insanlar her gün ölür.

Ella se muere de pena.

O, üzüntüden ölüyor.

Es una pena cuando alguien muere.

Birisi öldüğünde çok yazık.

Si él muere, enfrentaremos serios problemas.

O ölürse ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız.

Él se muere por ver a Seiko.

O Seiko'yu görmek için ölüyor.

Todo el mundo muere. Yo también envejeceré.

Herkes ölür. Ben de yaşlanacağım.

Mucha gente muere en accidentes de tráfico.

Trafik kazalarında birçok insan ölür.

La gente dice que él jamás muere.

İnsanlar onun asla ölmeyeceğini söylüyorlar.

Al final, todo el mundo se muere.

Herkes sonunda ölür.

Quien a hierro mata, a hierro muere.

Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.

El que a hierro mata a hierro muere.

- Kılıçla yaşayan kılıçla ölür.
- Su testisi su yolunda kırılır.

La gente celosa muere pero los celos no.

Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık ölmez.

El gato juega un juego, pero el ratón muere.

Kedi bir oyun oynar ama fare ölür.

Si un árbol muere, planta otro en su lugar.

Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.

Tom se muere de ganas de conocer a Mary.

Tom Mary ile tanışmak için sabırsızlanıyor.

- Mucha gente de edad muere en accidentes de tránsito cada día.
- Mucha gente de edad muere en accidentes de tránsito cada año.

Her yıl bir sürü insan trafik kazalarında ölüyor.

Cuando alguien muere, el cuerpo instantáneamente pierde exactamente 21 gramos.

Birisi öldüğünde, anında bedeninden tam olarak 21 gram kadar yük gider.

Cuando se te muere un hijo, se te pierde el futuro.

Çocuğunuz öldüğünde, geleceğinizi kaybedersiniz.

Y cada orangután que muere, acerca a esta especie a la extinción.

Yani soyları tükenmeye doğru giderken ölen her orangutanın başına gelenler

Su hermano casi muere en un accidente de tráfico hace seis meses.

Onun erkek kardeşi dokuz yıl önce neredeyse bir trafik kazasında ölüyordu.

Muere de pie aún recitando el poema, pero no completa la última línea.

Hala şiiri okurken ayağa kalkar ama son dizeyi tamamlamaz.

A Tom le dio un infarto y casi se muere esperando al ambulancia.

Tom bir kalp krizinden muzdaripti ve ambulans beklerken neredeyse ölüyordu.

Y Thormod luego compone un poema sobre su propia herida y muere sin terminarlo

Ve Thormod daha sonra kendi yarası hakkında bir şiir yazıyor ve tam olarak bitiremeden ölüyor

Así que es un camino bastante difícil. Pero es su estrategia: "Vive rápido, muere joven."

Önlerinde çok zor bir yol var. Ama stratejileri böyle. Hızlı yaşa, genç öl.

Me siento muy triste cuando pienso en toda la gente que muere en las guerras.

Savaşlarda ölen tüm insanları düşündüğümde üzülüyorum.

Con este curso morirá de hambre, que no muere por el virus. Estamos en casa como personas conscientes.

Virüsten ölmeyen açlıktan ölecek bu gidişle. Bilinçli insanlar olarak evdeyiz.

El rey Olaf muere luchando en la primera fila y es derribado por una serie de golpes de lanza

Kral Olaf ön saflarda savaşırken öldürüldü ve bir dizi mızrak ve balta darbesiyle yere

En realidad está bloqueando, pero esta vez la mujer muere nuevamente en un área diferente al mismo tiempo esta vez.

Aslında engelliyor fakat kadın yine bu sefer aynı saatte farklı bir bölgede farklı bir şekilde yine ölüyor

Somos la primera nación que se muere de hambre en un almacén que está repleto de todo lo que queramos.

İstediğimiz her şey ile tıka basa dolu olan bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz.

La civilización se parece a un niño: viene al mundo, alcanza la madurez, se hace mayor, envejece, y finalmente también muere.

Medeniyet, bir çocuğa benzer ki; dünyaya gelir, rüşdüne erer, büyür, ihtiyarlar ve sonunda da ölür.