Translation of "Mantener" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Mantener" in a sentence and their turkish translations:

Debemos mantener la calma.

Biz sakin olmalıyız.

Deberías mantener tus promesas.

Sözlerini tutmalısın.

Déjelos mantener sus trabajos.

Onlar işlerine devam etsinler.

Debe mantener su promesa.

Sözünü tutmak zorundasın.

- Tom decidió mantener un diario.
- Tom ha decidido mantener un diario.

Tom bir günlük tutmaya karar verdi.

- Tenés que mantener tu pieza ordenada.
- Tenéis que mantener vuestra pieza ordenada.

Odanızı düzenli tutmalısınız.

No se pueden mantener erguidos.

Kendilerini dik tutamıyorlar.

Siempre deberíamos mantener nuestra promesa.

Sözümüzü her zaman tutmalıyız.

Ella consiguió mantener las apariencias.

O, dışarıya belli etmedi.

Tom intentó mantener la calma.

Tom sakin kalmaya çalıştı.

Debemos mantener limpias nuestras manos.

Ellerimizi temiz tutmalıyız.

Tenía una promesa que mantener.

Tutulacak bir sözüm vardı.

Tuve que mantener mi secreto.

Sırrımı saklamak zorunda kaldım.

Tom sabe mantener un secreto.

Tom sır saklamayı bilir.

Debes mantener tus dientes limpios.

Dişlerini temiz tutmalısın.

Debemos mantener las tradiciones familiares.

- Aile geleneklerini yaşatmalıyız.
- Aile geleneklerimizi sürdürmeliyiz.

No supo mantener su autoridad.

O, otoritesini sürdüremedi.

Intenta mantener tus ojos abiertos.

Gözlerini açık tutmaya çalış.

Deberías mantener siempre tu palabra.

Her zaman sözünü tutmalısın.

Deberías mantener el parabrisas limpio.

Ön camı temiz tutmalısın.

Y de mantener nuestras vidas diaras

ve öğrenmeye çalıştığımız dili kullanarak

Se trata de mantener el equilibrio...

Bu tamamen... ...dengenizi korumakla ilgili.

O cómo mantener una buena salud,

veya sağlığınız için bir rejim gibi

Tienes que mantener tus manos limpias.

Ellerini temiz tutmalısın.

Él está intentando mantener dos trabajos.

İki işi sürdürmeye çalışıyor.

Tom trató de mantener la calma.

Tom sakin kalmaya çalıştı.

No puedo mantener mis ojos abiertos.

Gözlerimi açık tutamıyorum.

Estoy tratando de mantener el ritmo.

Ayak uydurmaya çalışıyorum.

¿No podemos mantener esto entre nosotros?

Bunu aramızda tutamaz mıyız?

Él no puede mantener una conversación.

Ben bir konuşma düzenleyemem.

Tom tiene tres hijos para mantener.

Tom'un bakacak üç çocuğu var.

Siempre debes mantener el cuarto limpio.

Odayı her zaman temiz tutmalısın.

Y capaces de mantener a sus familias.

ve ailesine bakması gerektiğini söyler.

Porque tienen que mantener a la familia

...çünkü ailelerinin geçimini sağlamak zorundalar.

Mi responsabilidad es mantener la compañía solvente.

Benim sorumluluğum şirket çözücüsünü korumak.

Muchos políticos fallan en mantener sus promesas.

Birçok politikacı sözünü tutamaz.

Debería mantener esta máquina limpia y lubricada.

Bu makineyi temiz ve yağlı tutmalısınız.

Nuestra obligación es mantener limpia la ciudad.

Kendi kasabamızı temiz tutmak bizim görevimizdir.

Tom sabe cómo mantener la boca cerrada.

Tom ağzını kapalı tutmayı biliyor.

Trabajé duro para mantener a mi familia.

Aileme bakmak için çok çalıştım.

Es difícil mantener limpias las alfombras blancas.

Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

No hagas promesas que no puedas mantener.

Tutamayacağın sözler verme.

Tu deber es mantener a tu familia.

Senin görevin aileni desteklemektir.

- Un metrónomo te ayuda a mantener el compás.
- Un metrónomo te puede ayudar a mantener el compás.

Metronom tempo tutmanıza yardımcı olur.

- Pase lo que pase, tenés que mantener la calma.
- Pase lo que pase, tienes que mantener la calma.

- Ne olursa olsun, sakin olmalısın.
- Ne olursa olsun, sakin kalmalısın.

Quiero mantener mi cuarto tan ordenado como posible.

Odamı mümkün olduğunca temiz tutmak istiyorum.

Él tiene cuatro hijos a los que mantener.

Geçindirecek dört çocuğu var.

Él trabajaba duro para mantener a su familia.

Ailesine bakmak için çok çalıştı.

- Estate tranquila.
- Venga, tranquilidad.
- Intentad mantener la calma.

- Sakin olmaya çalışın.
- Sakin kalmaya çalışın.

Yo creo que mantener las promesas es importante.

Sözünü tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Un atleta se debe mantener en buena forma.

Bir atlet formda olmalıdır.

Pensé que ibas a mantener a Tom ocupado.

Tom'u meşgul edeceğini düşündüm.

Tonny sabe mantener la atención de los oyentes.

Tonny dinleyicilerin ilgisinin nasıl çekileceğini bilir.

- Debemos mantener la calma.
- Tenemos que tener calma.

Sakin kalmak zorundayız.

Las mujeres suelen conversar para mantener relaciones personales.

Kadınlar kişisel ilişkileri sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.

Cuesta mucho dinero mantener una casa tan grande.

Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.

Tienes que mantener esta máquina libre de polvo.

Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.

Tom no fue capaz de mantener su promesa.

Tom sözünü tutamadı.

- Mantener a un bandido en la cárcel cuesta muy caro.
- Mantener a un bandido en la cárcel es muy caro.

Hapisteki bir suçlunun bakımı çok pahalıdır.

Y es por eso que necesitamos mantener esta conversación.

Bu yüzden, bu konuşmayı yapmamız gerekiyor.

Que intentaban mantener ocupados a nuestros hijos muy enérgicos.

enerjik oğullarımızla baş etme gayreti bizi birbirimize bağladı.

Tú tienes que aprender a mantener la boca cerrada.

Dilini tutmayı öğrenmelisin.

Betty no sabe mantener un secreto durante mucho tiempo.

Betty herhangi bir sırrı uzun bir süre kendinde tutamaz.

¿Los huevos se pueden mantener fuera de la heladera?

Yumurtaları buzdolabının dışında tutabilir misin?

Él se decidió a mantener su plan en secreto.

Planını gizli tutmaya karar verdi.

Tengo que mantener al perro lejos de los niños.

Köpeği çocuklardan ayırmak zorundayım.

Él tiene suficiente ingreso para mantener a su familia.

O, ailesini desteklemek için yeterli gelire sahip.

Siete semanas después, podía mantener una conversación en ese idioma,

Yedi hafta sonra, o dilde sağlam bir diyalog kurabiliyordum

La investigación muestra que mantener a alguien en la cárcel

Araştırma açıkça gösteriyor ki birini hapiste tutmak

Usaron cuarzo en pramita para mantener los cadáveres más fuertes

cesetlerin daha sağlam kalabilmesi için pramitte kuartz kullanmışlar

- Debes mantener limpia tu pieza.
- Debes dejar tu habitación ordenada.

Odanı temiz tutmalısın.

Con una sonrisa alegre se puede mantener bien las apariencias.

- Mutlu bir gülümseme ile yüzünüzü koruyabilirsiniz.
- Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.

A pesar de ser insultado, él consiguió mantener su temperamento.

Hakaret edilmesine rağmen öfkesini tutmayı başardı.

Él tiene que trabajar mucho para mantener a su familia.

- Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
- O, ailesine bakmak için çok çalışmak zorunda.

Él tiene una esposa y dos niños pequeños que mantener.

O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.

Pocas personas saben mantener una relación afectiva con sus familiares.

Bazı insanlar ilişkilerini nasıl sevecen tutacaklarını biliyorlar.

Donde otras medidas de distancia social son difíciles de mantener."

...kamusal alanlarında bez yüz maskelerini kullanmanızı öneriyor."

Prometiste hacerme feliz, pero ni siquiera pudiste mantener esa promesa.

Benim mutlu olacağıma söz vermişsin ama sen bu sözünü bile tutamadın.

Trato de mantener el perfil bajo lo más que puedo.

Ben mümkün olduğunca düşük bir profil tutmaya çalışıyorum.

- Tom sabe guardar un secreto.
- Tom sabe mantener un secreto.

Tom sır tutabilir.

Y puede ayudar a mantener el contenido nutricional de los vegetales.

tarımsal tedarik zincirini de kısaltmaya yardımcı olabilir.

Lo difícil va a ser mantener la dirección una vez abajo.

Bunun zor olan yanı, aşağıdayken yönümüzü belirlemek olacak.

Él es capaz de mantener un secreto cuando se lo propone.

O, istediği zaman bir sırrı saklayabilir.

- Tiene el derecho a mantener silencio.
- Tienes derecho a guardar silencio.

- Sessiz kalma hakkına sahipsin.
- Sessiz kalma hakkına sahipsiniz.

Es difícil mantener el balance en las calles cubiertas de hielo.

Buzun üstünde denge kurmak zordur.

Su salario es muy bajo como para mantener a su familia.

Onun maaşı ailesine bakamayacak kadar çok düşük.

- ¿Este muro se construyó para mantener a la gente fuera o para mantenerla dentro?
- ¿Este muro se construyó para mantener a la gente afuera o adentro?

Bu duvar insanları dışarıda tutmak için mi içeride tutmak için mi örülmüş ?

Simplemente somos mejores en mantener vivas a las personas tras un derrame.

Sadece şiddetli felç geçiren insanları hayatta tutmakta daha iyi olduk.

Para mantener vainas sanas de mielina, el cerebro necesita mucha vitamina B,

Daha sağlıklı myelin oluşturmak için beyniniz fazla B vitaminine ihtiyaç duyar.

Eso sería un acto deliberado para mantener su propia seguridad y supervivencia.

Kendi can güvenliğini garantiye almak için bunları kasıtlı olarak yapar.

mantener a los muertos desde atrás probablemente no sea algo bueno llamado

Ölünün arkasından ağıt tutmak iyi birşey değil denir

Vinculante para reducir las emisiones para mantener la tasa de calentamiento global

bağlayıcı ilk küresel anlaşma olan Paris İklim Anlaşması'nın imzalanmasından sonra

Aun los buenos amigos deben hacer un esfuerzo para mantener su amistad.

Yakın arkadaşların bile arkaşlıklarını devam ettirebilmek için gayret göstermeleri gerekir.

Pase lo que pase, voy a mantener mis principios hasta el final.

- Ne olursa olsun acı sona kadar ilkelerime bağlı kalacağım.
- Ne olursa olsun sonuna kadar ilkelerime bağlı kalacağım.

Con el TV encendido, ¿cómo puedes mantener la mente en tus estudios?

Açık televizyonla, derslerini nasıl aklında tutabilirsin?

- No podemos mantener este secreto indefinidamente.
- No podemos mantenerlo en secreto indefinidamente.

Bu sırrı sonsuza dek saklayamayız.