Translation of "Sus" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "Sus" in a sentence and their turkish translations:

sus valores y sus preocupaciones.

değerleri ve endişeleriyle ilgileniriz.

De sus esperanzas, de sus futuros.

aheste aheste bahsetmiş olmalı.

- Revisen sus bolsillos.
- Revise sus bolsillos.

Ceplerini kontrol et.

- Cierre sus libros.
- Cierren sus libros.

Kitaplarınızı kapatın.

- Pónganse sus zapatos.
- Póngase sus zapatos.

Ayakkabılarını giy.

- Verifique sus hechos.
- Verifique sus datos.

Gerçeklerini kontrol et.

Sus restos.

Yani cesedi.

Su felicidad, sus preguntas y sus preocupaciones.

buraya taşıyabileceklerini bildiği zaman oluyor.

Hablamos sobre sus emociones y sus sentimientos

Lilah’ın duygularını konuştuk

Armadura y sus escudos, en sus barcos.

zırhlarını ve kalkanlarını gemilerinde bırakmışlardı .

Sus palabras se contradicen con sus actos.

Onun sözleri ve eylemleri uyuşmuyor.

Sus palabras no concuerdan con sus acciones.

Sözleri hareketlerine uymuyor.

Ella apoyó sus codos en sus rodillas.

O, dirseklerini dizlerine koydu.

- Mary no quiere compartir sus juguetes con sus amigos.
- Mary no quiere compartir sus juguetes con sus amigas.

Mary oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşmak istemiyor.

Peter envió sus profundos deseos a sus padres.

Peter anne ve babasına içten dileklerini iletti.

- Llamen a sus perros.
- Tranquilicen a sus perros.

Köpeklerini durdur.

- ¿Cuáles son sus hábitos?
- ¿Cuáles son sus costumbres?

Onun alışkanlıkları hangileridir?

- ¿Cuáles son sus miras?
- ¿Cuáles son sus intenciones?

Amaçların neler?

Conozcan sus rojos.

Kırmızılarınızı bilin.

Conozcan sus rojos,

Kırmızılarınızı bilin

Pagaron sus préstamos

borçlarını ödediler,

Ni sus padres.

Ebeveynleri bile.

Sobre sus hombros.

omuzlarına düştü .

Disfrute sus vacaciones.

- İyi tatiller.
- Tatilin keyfini çıkarın.

Somos sus hijos.

Biz, onun çocuklarıyız.

¡Sacudan sus palmas!

Ellerini çırp!

Entreguen sus hojas.

Evraklarınızı teslim edin.

Abróchense sus cinturones.

Emniyet kemerlerinizi bağlayın.

¿Viste sus caras?

Yüzlerini gördün mü?

¡Apaguen sus cigarrillos!

Sigaranı söndür.

¿Herí sus sentimientos?

Onun duygularını incittim mi?

¡Cómanse sus verduras!

Sebzeni ye.

Necesito sus nombres.

Onların isimlerine ihtiyacım var.

Olvidé sus colores.

Onun renklerini unuttum.

Sus espadas chocaron.

Onların kılıçları çatıştı.

Guarden sus pistolas.

- Silahlarınızı bırakın.
- Silahlarınızı uzaklaştırın.

¡Muéstreme sus papeles!

Kağıtlarınızı bana gösterin!

Cancelen sus reservas.

Rezervasyonunu iptal et.

Descubrió sus intenciones.

O evlenme niyetini açıkladı.

Abran sus libros.

Kitaplarınızı açın.

Admitió sus errores.

O, hatalarını kabul etti.

A sus órdenes.

Nasıl isterseniz!

Conozco sus nombres.

İsimlerinizi biliyorum.

Agradezco sus contribuciones.

Katkılarınız için teşekkürler.

Conozcan sus contornos, miren el diario de sus corazones.

Sınırlarını öğrenin, kalbinizin güncesine bir göz atın.

- Tienen sus propios problemas.
- Ellos tienen sus propios problemas.

Onların kendi sorunları var.

- Vi todas sus películas.
- He visto todas sus películas.

Onun bütün filmlerini izledim.

- Ama a sus hijos.
- Él ama a sus niños.

O, çocuklarını sever.

- Tom perdió sus llaves.
- Tom ha perdido sus llaves.

Tom, anahtarlarını kaybetti.

- Aquellas fueron sus precisas palabras.
- Esas fueron sus palabras textuales.
- Esas fueron sus palabras precisas.

Onlar onun gerçek kelimeleriydi.

- Aún vive con sus padres.
- Todavía vive con sus padres.
- Él todavía vive con sus padres.
- Él aún vive con sus padres.

O hala anne ve babasıyla birlikte yaşıyor.

Y se alardearon de sus jonrones y de sus calificaciones.

beyzboldan ve karnelerden övünerek söz ettikleri bir yer.

- Es independiente de sus padres
- No depende de sus padres.

Ailesinden ayrıdır.

- Sus discursos son muy largos.
- Sus conferencias son muy largas.

Onun konferansları çok uzun.

- Sus zapatos son de color café.
- Sus zapatos son marrones.

Onun ayakkabıları kahverengidir.

- Ella salió con sus amigos.
- Ella salió con sus amigas.

- Arkadaşlarıyla çıktı.
- O, arkadaşlarıyla dışarı çıktı.

- ¡En sus marcas, listos, ya!
- En sus marcas, listos, ¡fuera!

- Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!
- Yerlerinize... Hazır... Başla!

Permanezcan en sus asientos con sus cinturones de seguridad abrochados.

Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.

sus efectos son globales

etkileri küresel,

Que sus sentimientos internos,

bu sebeple, bir duygulanım hâlinde

Y escuchar sus experiencias,

ve deneyimlerini duyunca,

sus intentos de suicidio,

intihar denemeleri,

Para reducir sus efectos.

faaliyetlerini azaltmasını sağlayabiliriz.

En sus marcas. Listos.

Şimdi. Hazır.

También valoraron sus emociones

Öğrenciler aynı zamanda geçerliliği oldukça kanıtlanmış

Y, en sus palabras:

Onların kelimeleriyle:

Sus vecinos lo agradecerán.

Komşularınız size teşekkür edecek.

Para coordinar sus manifestaciones.

ve eski usul söylenti yöntemini kullandılar.

Deben intensificar sus esfuerzos,

Vites arttırmaları gerekiyor.

Podemos ver sus estufas.

ocaklarına bakıyoruz.

Ellos toman sus espaldas

alıyorlar sırtlarına

Dijo a sus tropas:

Askerlerine şöyle dedi:

Por sus derechos civiles.

sivil hakları için savaşıyorlardı .

Sus enemigos se animaron.

Bu onun düşmanlarını yüreklendirdi.

Para crear sus cuerpos,

ve ölüm ile

Sus alumnos lo adoraban.

Öğrencileri onu çok severdi.

Estamos bajo sus órdenes.

Biz onun emrindeyiz.

¿Puede encender sus faros?

Farlarınızı açar mısınız?

Brian olvidó sus pertenencias.

Brian eşyalarını geride bıraktı.

Sus amigos le quieren.

O, arkadaşları tarafından sevilir.

Ella planchó sus camisas.

O onun gömleklerini ütüledi.

Sus rulos son naturales.

Onun saçı doğal olarak kıvırcık.

Sus mejillas estaban rojas.

Onun yanakları kırmızıydı.

Sus padres eran granjeros.

- Onun ailesi çiftçiydi.
- Onun anne-babası çiftçiydi.

Nosotros somos sus hijos.

Biz onun oğullarıyız.

Tom alzó sus manos.

Tom ellerini kaldırdı.

Tom empacó sus bolsos.

Tom çantalarını düzenledi.

Ella conoce sus límites.

O, kendi sınırlarını bilir.

Sus palabras son confusas.

Onun sözleri kafa karıştırıcı.

Dudo de sus palabras.

Onun sözlerinden kuşkulanıyorum.

Sus labios se encontraron.

Dudakları dokundu.

Él lustró sus zapatos.

O ayakkabılarını parlattı.

Ella ató sus cordones.

O ayakkabılarını bağladı.

Me gustan sus cuadros.

Ben onların resimlerini seviyorum.