Translation of "Exterior" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Exterior" in a sentence and their turkish translations:

Nuestra política interior y exterior.

iç ve dış politikamız.

Él estudió en el exterior.

O, yurt dışında eğitim gördü.

Japón depende del comercio exterior.

Japonya dış ticarete bağlıdır.

Se prohíbe asomarse al exterior.

Pencerelerden dışarı eğilmek yasaktır.

Quiero viajar algún día al exterior.

Ben bir gün yurt dışına gitmek istiyorum.

El segundo tema es el desbloqueo exterior.

İkinci unsur ise dış kilidi açmak.

En el exterior y en el interior.

Dışlarında olduğu kadar içlerinde de.

Mi padre se dedica al comercio exterior.

Babam dış ticaretle uğraşır.

Quiero viajar al exterior el próximo año.

Ben önümüzdeki yıl yurt dışına gitmek istiyorum.

Ella gasta mucho dinero cuando va al exterior.

Yurt dışına gittiğinde çok para harcar.

El Gobierno tuvo que modificar su política exterior.

Hükümet dış politikasını değiştirmek zorunda kaldı.

El exterior de la casa estaba muy deteriorado.

Evin dışarısı çok köhneydi.

Con tanto énfasis en el cuerpo y lo exterior,

Vücutların ve düş görünüşün o kadar çok üzerinde duruyoruz ki

El glaciar en su superficie exterior comienza a derretirse

dış yüzeyindeki buzul erimeye başlıyor

La corteza exterior está rodeada por la corteza terrestre

onun en dış çevresini ise yer kabuğu çevreliyor

- Está en el extranjero.
- Él está en el exterior.

O yurt dışında.

Quiero estudiar en el exterior el año que viene.

Gelecek yıl yurt dışında eğitim almak istiyorum.

Y significa que por cada dos órbitas del planeta exterior,

Bunun anlamı bir dış gezegenin her iki yörüngesi için

Fue capaz de luchar contra su caso desde el exterior.

tutuksuz bir şekilde davası için savaşabiliyor.

Esta fotografía se tomó desde el exterior de un contenedor abandonado

Bu fotoğraf, kapalı alan çiftliğine dönüştürdüğümüz

El prominente psicólogo se asemeja a mi tío en aspecto exterior.

Tanınmış psikolog görünüşte amcama benziyor.

La tripulación está ocupada preparándose para el viaje al espacio exterior.

Mürettebat uzaya yolculuk yapmak için hazırlanmakla meşgul.

Él ha escrito muchos libros sobre su experiencia en el exterior.

- Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.
- O, yurt dışındaki deneyimi hakkında çok sayıda kitaplar yazdı.

El gobierno se vio obligado a hacer cambios en su política exterior.

Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

Eso le dice al médico que hay una conexión con el mundo exterior.

Bu doktora dış dünyayla bir bağlantı olduğunu gösterir.

La única conexión con el exterior era una ventanita demasiado alta para mirar.

Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.

Quedarte en casa, aislarse uno mismo y tener cero contacto con el mundo exterior.

Evde kalmak, kendinizi izole etmek ve dış dünyayla sıfır kontakta bulunmak.

- ¿Este es tu primer viaje al exterior?
- ¿Este es tu primer viaje al extranjero?

Bu sizin yurt dışına ilk seyahatiniz mi?

El grupo terrorista fue responsable por la explosión de bomba en el exterior de la embajada.

Terör örgütü, elçilik dışındaki bomba patlamasından sorumluydu.

Una empresa que está lejos de ser institucionalizada, solo tiene sus propias leyes y está cerrada al exterior.

Kurumsallıktan uzak,sadece kendi yasaları olan,dışarıya kapalı bir şirket.

- La muralla es blanca en el interior y verde en el exterior.
- La pared es blanca por dentro y verde por fuera.

Duvarın iç kısmı beyaz, dış kısmı ise yeşil renkte.

María estaba postrada en la cama. El único contacto que ella tenía con el mundo exterior era a través de las emisiones de tv.

Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.