Translation of "Viajar" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Viajar" in a sentence and their turkish translations:

- Me gusta viajar.
- Me encanta viajar.

Seyahat etmeyi severim.

- Le encanta viajar.
- Él adora viajar.
- A él le encanta viajar.

- O seyahati sever.
- O, seyahat yapmayı sever.

Necesito viajar.

Seyahat etmeye ihtiyacım var.

Odio viajar.

Ben seyahat etmekten nefret ediyorum.

- Él adora viajar.
- A él le gusta mucho viajar.
- A él le encanta viajar.

- O seyahat etmeyi sever.
- Gezmeyi sever.

Quiero viajar contigo.

- Seninle seyahat etmek istiyorum.
- Seninle yolculuk etmek istiyorum.

Le encanta viajar.

Onun seyahat için büyük bir merakı var.

¿Te gusta viajar?

Seyahat etmekten hoşlanır mısınız.

Me gusta viajar.

Seyahat etmeyi severim.

Quiero viajar solo.

Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.

Quiero viajar sola.

Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.

Me encanta viajar.

Seyahat etmeyi seviyorum.

Ella quería viajar.

O seyahat etmek istedi.

¿Cuándo puedo viajar?

Ne zaman seyahat edebilirim?

- Le gusta viajar solo.
- A él le gusta viajar solo.

O tek başına seyahat etmeyi sever.

- Me gusta viajar.
- Me encanta viajar.
- Me gustan los viajes.

Seyahat etmeyi severim.

Me gusta viajar solo.

Tek başıma seyahat etmeyi severim.

Me gustaría viajar solo.

Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.

"¿Te gusta viajar?" "Sí."

“Seyahat etmeyi sever misin?” “Evet.”

Viajar es muy divertido.

Seyahat etmek çok eğlencelidir.

Mi padre solía viajar.

Babam seyahat ederdi.

Quiero viajar en avión.

Uçakla seyahat etmek istiyorum.

Le gusta viajar solo.

O, tek başına seyahat etmeyi sever.

Voy a viajar mañana.

Yarın seyahat edeceğim.

Odio viajar en metro.

Ben metro ile seyahat etmekten nefret ederim.

Me encanta viajar solo.

Yalnız seyahat etmeyi seviyorum.

¿Vas a viajar solo?

Yalnız seyahat edecekmisin?

- No me puedo dar tiempo para viajar.
- No encuentro tiempo para viajar.
- No puedo sacar tiempo para viajar.

Seyahat edecek zamanım yok.

- Ella estaba atemorizada de viajar sola.
- Ella tenía miedo de viajar sola.
- A ella le daba miedo viajar sola.

O, yalnız seyahat etmekten korkardı.

- A Tom le gusta viajar solito.
- A Tomás le gusta viajar solo.

Tom tek başına seyahat etmeyi sever.

Quiero viajar alrededor del mundo.

Dünyayı gezmek istiyorum.

¿Te gustaría viajar al extranjero?

Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

Él está acostumbrado a viajar.

O seyahat etmeye alışkın.

Le gusta viajar al extranjero.

O yurt dışında seyahat etmeyi sever.

A Tom le gusta viajar.

Tom seyahat etmeyi sever.

Me gusta viajar en barco.

- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle seyahat etmeyi seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle seyahat etmeyi severim.

No me gusta tanto viajar.

Seyahat etmeyi o kadar çok sevmiyorum.

Tom no quiere viajar solo.

Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.

A Tláloc le gusta viajar.

Tlaloc seyahat etmeyi sever.

Y evitar viajar entre ciudades,

Ve şehirden şehre seyahatlerinizi ciddi şekilde sınırlayın.

Debes viajar mientras eres joven.

Gençken seyahat etmelisin.

Prefiero viajar en mi coche.

Arabamda seyahat etmeyi tercih ederim.

¿Tenés planes de viajar pronto?

Yakın zamanda bir gezi planlıyor musun?

Tom está acostumbrado a viajar.

Tom seyahat etmeye alışkın.

No puedo viajar en avión.

Uçakla yolculuk edemem.

- Ella tenía miedo de viajar sola.
- A ella le daba miedo viajar sola.

O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.

- Intento viajar con una sola maleta.
- Trato de viajar con una sola maleta.

Tek bir bavulla yolculuk etmeye çalışacağım.

- Le gusta viajar. A mí me gusta también.
- Le gusta viajar. A mí también.

O yolculuk etmekten hoşlanır. Ben de.

He querido viajar alrededor del mundo.

dünyayı dolaşmak istiyorum.

La gente no podrá viajar civil

insanlar sivil yolculuk yapamayacak

Hoy en día es fácil viajar.

Yolculuk etmek bugünlerde kolaydır.

Viajar al extranjero es muy interesante.

Yurt dışında seyahat etmek çok ilginçtir.

Se considera imposible viajar al pasado.

Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

Nada es más placentero que viajar.

Hiçbir şey seyahat etmekten hoş değildir.

A él le gusta viajar solo.

O tek başına seyahat etmeyi sever.

No tengo dinero suficiente para viajar.

Seyahat etmek için yeterince param yok.

¿Te gusta viajar? A mí también.

Seyahat etmeyi sever misin? Ben de.

No me gusta viajar en metro.

Ben metroya binmeyi sevmiyorum.

«Me gusta viajar.» «A mí también.»

"Gezi yapmayı severim." "Ben de."

Ya no tengo tiempo para viajar.

Artık sehayat etmek için zamanım yok.

Quiero viajar por todo el mundo.

Dünyanın her yerine seyahat etmek istiyorum.

Mis padres me disuadieron de viajar.

Ebeveynlerim beni seyahat etmekten vazgeçirdi.

Quiero viajar algún día al exterior.

Ben bir gün yurt dışına gitmek istiyorum.

A mucha gente le gusta viajar.

- Birçok insan seyahat etmeyi sever.
- Çoğu insan seyahat etmeyi sever.

Carece del dinero necesario para viajar.

Onun seyahat etmek için yeterli parası yok.

Viajar en el tiempo es imposible.

Zaman yolculuğu mümkün değildir.

Me gusta viajar en mi auto.

Ben arabamla seyahat etmekten hoşlanırım.

Yo no tengo tiempo para viajar.

Benim seyahat etmek için vaktim yok.

Eres demasiado joven para viajar solo.

- Yalnız seyahat etmek için çok gençsin.
- Yalnız seyahat edebilmek için çok gençsiniz.

¿Desearías poder viajar por el espacio?

Uzayda seyahat edebilmeyi ister misin?

A él no le gustaba viajar.

O, seyahat etmekten hoşlanmadı.

William McKinley se negó a viajar.

William McKinley seyahat etmeyi reddetti.

Siempre he querido viajar por Europa.

Ben her zaman bütün Avrupayı gezmek istedim.

A Tom no le gusta viajar.

Tom seyahat etmeyi sevmez.

Los niños no pueden viajar delante.

- Çocuklar ön koltuğa binemezler.
- Çocuklar ön koltukta yolculuk edemezler.

¿Es posible viajar con poco dinero?

Az parayla seyahat etmek mümkün mü?

A los japoneses les gusta viajar.

Japonlar seyahat etmeyi severler.

- Me gusta viajar por tren.
- Me gusta viajar en tren.
- Me gusta andar en tren.

Trenle seyahat etmeyi severim.

"Quiero ir a la universidad y viajar

"Üniversiteye gitmek ve seyahat etmek,

Nunca preferí viajar en avión de nuevo

bir daha asla uçak yolculuğunu tercih etmedi

Entonces, ¿es posible viajar en el tiempo?

Peki zaman yolculuğu mümkün mü?

Podemos viajar en el tiempo esta vez

Biz zamanda yolculuk yapabiliriz bu sefer

No hay nada como viajar en avión.

Hava yolculuğu gibi bir şey yoktur.

¿Cuál es la mejor manera de viajar?

Seyahat etmek için en iyi yol nedir?

Él ha renunciado a viajar al extranjero.

O, yurtdışına gitmekten vazgeçti.