Translation of "Equilibrio" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Equilibrio" in a sentence and their turkish translations:

Porque no hay equilibrio.

Çünkü denge sistemi diye bir şey yok.

Trabaja en equilibrio con nuestros estrógenos.

östrojenlerimizle dengeli bir biçimde çalışır.

Se trata de mantener el equilibrio...

Bu tamamen... ...dengenizi korumakla ilgili.

Perdió el equilibrio y se cayó.

Dengesini kaybetti ve düştü.

Y mantiene todo en equilibrio. DÍA 304

Ve her şeyi dengede tutuyor.

Perdí el equilibrio en el camino lodoso.

Çamurlu yolda dengemi kaybettim.

Tom perdió el equilibrio y se cayó.

Tom dengesini kaybetti ve düştü.

La magia reside en el equilibrio de ambos

İkisinin arasındaki denge büyünün yattığı yer

Y todos lidiamos con ese equilibrio cada día.

ve bu denge ile her gün uğraşıyoruz.

Encontrar el equilibrio entre el miedo y el valor.

korku ve cesaret arasındaki denge bunun bir parçası.

Perdí el equilibrio y me caí por las escaleras.

Dengemi kaybedip sandalyeden düştüm.

Él perdió el equilibrio y se cayó de la escalera.

Dengesini kaybetti ve merdivenden düştü.

Un buen montañista usa las piernas. Los brazos, para tener equilibrio.

İyi tırmanış için bacaklarınızı kullanmalı ve kollarınızla da dengeyi ayarlamalısınız.

Agradable equilibrio entre el tamaño y la precisión de la forma.

boyut ve şekil doğruluğunun hoş bir dengesi sayesinde kendine benimsedi.

Se trata de hacer equilibrio en una cuerda y avanzar sobre ella.

Bir halat üzerinde dengenizi sağlayıp karşıya geçiyorsunuz.

Pero, al norte o al sur, el equilibrio cambia con las estaciones.

Kuzey veya güneyindeyse... ...mevsimler değiştikçe bu denge bozulur.

¿Cómo se alcanza el equilibrio entre el trabajo y la vida privada?

İş ve kişisel yaşam arasında bir dengeye nasıl ulaşabiliriz?

- La vida es como montar en bicicleta: para mantenerte en equilibrio tienes que seguir moviéndote.
- La vida es como una bicicleta. Uno debe avanzar para no perder el equilibrio.
- La vida es como andar en bicicleta. Para mantener el equilibrio uno debe seguir avanzando.

Hayat bisiklet sürmek gibidir. Dengede kalmak için hareket etmeye devam etmelisin.

Los brazos solo me dan equilibrio. Envolver los pies con la cuerda me permite tomar impulso.

Kollarımı denge için kullanıyorum. Ayaklarımı da halata dolayıp kendimi yukarı itiyorum.

El síndrome de París es una clase de choque cultural. Es un término psiquiátrico usado para describir a los extranjeros que empiezan a vivir en París seducidos por la imagen de la ciudad como centro de la moda, no se adaptan bien a las costumbres locales ni culturales, pierden su equilibrio mental y muestran síntomas parecidos a los de la depresión.

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.