Translation of "Mantiene" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Mantiene" in a sentence and their turkish translations:

- El café me mantiene despierto.
- El café me mantiene despierta.

Kahve beni uyanık tutar.

Tom mantiene su inocencia.

Tom masumiyetini koruyor.

Ella siempre mantiene su palabra.

O, her zaman sözünü tutar.

Mi trabajo me mantiene ocupada.

İşim beni meşgul ediyor.

Él nunca mantiene su palabra.

O asla sözünü tutmaz.

Tom siempre mantiene su palabra.

Tom her zaman sözünü tutar.

Y Göbeklitepe aún mantiene su misterio

ve göbeklitepe hala gizemini koruyor

Ella mantiene muy bien su juventud.

O gerçekten gençliğini koruyor.

Ella siempre mantiene su cuarto limpio.

Odasını her zaman temiz tutar.

Mi trabajo me mantiene bastante ocupado.

İşim beni oldukça meşgul ediyor.

La escuela me mantiene bastante ocupado.

Okul beni oldukça meşgul ediyor.

La vida nunca se mantiene igual.

Hayat asla aynı kalmaz.

Él siempre mantiene su recámara ordenada.

O, her zaman odasını temiz tutar.

- Una manzana al día mantiene lejos al doctor.
- Una manzana al día mantiene al médico alejado.
- Una manzana al día mantiene al médico en la lejanía.

- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
- Günde bir elma, doktoru uzak tutar.

Esto me mantiene alejado del hielo frío,

Bu buzla temasıma engel oluyor

Que irradia calor y lo mantiene fresco.

...ısıyı yayarak fili serin tuttuğunu gösteriyor.

Y mantiene todo en equilibrio. DÍA 304

Ve her şeyi dengede tutuyor.

Tom a menudo no mantiene su palabra.

Tom çoğu zaman sözünü tutmayı başaramaz.

Ella siempre mantiene su habitación en orden.

Odasını her zaman iyi durumda tutar.

¿Qué te mantiene despierto hasta tan tarde?

Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?

Tom no mantiene su habitación muy limpia.

Tom odasını çok temiz tutmaz.

Tom mantiene en secreto su verdadera identidad.

Tom gerçek kimliğini gizli tuttu.

Japón mantiene relaciones amistosas con Estados Unidos.

Japonya, Birleşik Devletlerle dostça ilişkiler sürdürüyor.

Ella se mantiene en contacto con él.

O, onunla temas halinde kalır.

Él siempre se mantiene apartado de las masas.

O her zaman kitlelerden uzak duruyor.

Puedes confiar en ella, siempre mantiene sus promesas.

Ona güvenebilirsin, o her zaman sözlerini tutar.

Mi chaqueta de plumas me mantiene bastante calentito.

Tüy ceketim beni oldukça sıcak tutuyor.

Mientras tanto, la vanguardia romana aún se mantiene firme.

Bu sırada, Roma gözcü birlikleri hala hatlarını koruyorlar.

El coral de dona se mantiene firme esta noche.

Düğme mercan bu gecelik geri adım atmadı.

Se mantiene regional y desaparece después de un tiempo

bölgesel olarak kalıyor ve yok oluyor bir süre sonra

Y mantiene su ubicación de inicio de sesión privada.

Ve konumdaki günlüğünüzü gizli tutar.

Incluso si tiene problemas, Mac siempre mantiene el optimismo.

Başı belade olsa bile, Mac daime iyimserdir.

La vitamina K mantiene tus vasos sanguíneos y huesos sanos.

K vitamini kan damarlarınızı ve kemiklerinizi sağlıklı tutar.

Mi chaqueta es importante. Es lo que mantiene mi temperatura.

Ceketim benim için önemli. Burası bedenimi sıcak tuttuğum yer.

Algunos animales no se reproducen cuando se les mantiene enjaulados.

Bazı hayvanlar kafeste tutulduğunda yavrulamazlar.

Incluso hoy en día, su teoría se mantiene prácticamente irrefutable.

Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.

Tom aún mantiene el peso que tenía cuando era adolescente.

Tom hâlâ bir genç iken olduğu aynı ağırlıkta.

Aún más al norte, la oscuridad se mantiene un poco más.

Daha da kuzeyde... ...karanlık biraz daha uzun sürer.

Con las crías a cuestas, se mantiene en las calles laterales.

Yanında yavruları olduğundan arka sokaklardan ilerliyor.

También mantiene el título de la catedral de final más rápido

aynı zamanda en hızlı biten katedral unvanını da hala koruyor

Mientras tanto, Hannibal mantiene la línea, dejando que el enemigo vaya hacia él.

Bu sırada, Hannibal hattını sabit tutup, düşmanın ona yaklaşmasını bekliyor.

Que lo único que les mantiene con vida es una dosis descomunal de antibióticos.

onları hayatta tutan tek şey yüksek dozda verilen antibiyotikler.

Guiados por la hembra más vieja, la manada mantiene a los pequeños en movimiento.

En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.

Pero las noches calientes en la selva significan que se mantiene activa al oscurecer.

Ama sıcak yağmur ormanı geceleri sayesinde karanlıkta da iş görebiliyor.

La televisión es dañina ya que mantiene a tu cerebro en un estado pasivo.

TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.

Más del 60% de la gente en Inglaterra mantiene un perfil de Facebook activo.

İngilizlerin % 60'ından fazlası aktif bir facebook profiline sahip.

En las escaleras mecánicas la gente que no lleva prisa se mantiene a la derecha.

Acelesi olmayan insanlar yürüyen merdivenin sağ tarafında durur.

- Nunca cumple sus promesas.
- Él nunca mantiene su palabra.
- No cumple nunca lo que dice.

O asla sözünü tutmaz.

Pero de hecho, al evitar Arretium, Hannibal matiene la iniciativa y mantiene a los romanos a la expectativa.

Ancak aslında, Arretium'a saldırmayarak, Hannibal insiyatifi elinde tutmaya devam edip, Romalıları tahmin etmeye zorluyor.

- Por lo que yo sé, él es una persona que mantiene su promesa.
- Hasta donde yo sé, él es una persona que cumple sus promesas.

Bildiğim kadarıyla, o, sözlerini tutan bir kişi.