Translation of "Perdió" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Perdió" in a sentence and their turkish translations:

- Ella lo perdió.
- Ella la perdió.

O onu kaybetti.

- Perdió su teléfono.
- Perdió tu teléfono.

Telefonunu kaybetti.

Tom perdió.

Tom kayboldu.

Perdió dinero.

Para kaybetti.

- Él perdió su reloj.
- Perdió su reloj.

Saatini kaybetti.

- Perdió su memoria.
- Él perdió la memoria.

- O hafızasını kaybetti.
- Hafızasını kaybetti.
- Hafızasını yitirdi.

- Ella perdió un libro.
- Perdió un libro.

O bir kitap kaybetti.

- Ella perdió su bolso.
- Ella perdió su cartera.

O elçantasını kaybetti.

- Tom perdió la voz.
- Tom perdió su voz.

Tom sesini kaybetti.

- Él perdió su vista.
- Él perdió la vista.

- O, görme duyusunu kaybetti.
- O görme yeteneğini kaybetti.

- Tomás perdió el foco.
- Tomás perdió la concentración.

Tom odağını kaybetti.

- Tom perdió las gafas.
- Tom perdió sus gafas.

Tom gözlüğünü kaybetti.

Nuestro equipo perdió.

Takımımız kaybetti.

Tom perdió peso.

Tom kilo kaybetti.

Tom se perdió.

Tom kayboldu.

Perdió su teléfono.

Telefonunu kaybetti.

- Él perdió su reloj.
- Se le perdió el reloj.

Saatini kaybetti.

- Él perdió el último tren.
- Perdió el último tren.

O son treni kaçırdı.

- Él perdió todo su dinero.
- Perdió todo su dinero.

O bütün parasını kaybetti.

- Mary perdió su bolígrafo favorito.
- Mary perdió su boli favorito.
- Mary perdió su pluma favorita.

Mary gözde kalemini kaybetti.

- Mi equipo favorito perdió ayer.
- Ayer perdió mi equipo favorito.

En sevdiğim takım dün kaybetti.

Lo perdió. Por fin.

Kurtuldu. Nihayet.

Tom perdió su trabajo.

- Tom işini kaybetti.
- Tom kovuldu.

Nadie perdió la esperanza.

Hiç kimse umudunu kaybetmedi.

Tom perdió el control.

Tom kontrolü kaybetti.

Él perdió las esperanzas.

O, ümidinden vazgeçti.

Tom perdió las gafas.

Tom gözlüğünü kaybetti.

Él perdió su apuesta.

Bahsi kaybetti.

¿Perdió alguna cosa, señora?

Bir şey mi kaybettiniz hanımefendi?

Perdió su nuevo reloj.

O yeni saatini kaybetti.

Tom perdió la paciencia.

Tom öfkeden kendini kaybetti.

Ella lo perdió todo.

O her şeyi kaybetti.

¿Cuántos relojes perdió Tom?

Tom kaç tane saat kaybetti?

Ella perdió su bolso.

O elçantasını kaybetti.

Tom perdió las esperanzas.

Tom umudunu kaybetti.

Tomás perdió un dedo.

Tom bir parmak kaybetti.

Él perdió su trabajo.

- O işini kaybetti.
- İşini kaybetti.

Ella perdió el monedero.

- O, kendi cüzdanını kaybetti.
- O, çantasını kaybetti.

Él perdió su vista.

- O, görme duyusunu kaybetti.
- O görme yeteneğini kaybetti.

Vino, vio y perdió.

Geldi, gördü ve kaybetti.

Tom perdió la conciencia.

Tom bilincini kaybetti.

Mi equipaje se perdió.

Bagajım kayıp.

Ella perdió el norte.

Ona yolunu kaybetti.

Alguien perdió una billetera.

Birisi bir cüzdan kaybetti.

Tom perdió a Mary.

Tom, Mary'yi kaybetti.

Él lo perdió todo.

O her şeyi kaybetti.

Tom perdió su confianza.

Tom onların güvenini kaybetti.

Perdió a su perro.

Köpeğini kaybetti.

McClellan no perdió tiempo.

McClellan zamanı boşa harcamadı.

Papá perdió su trabajo.

Babam işini kaybetti.

Tom perdió la memoria.

Tom hafızasını kaybetti.

Tom perdió toda esperanza.

Tom ümidini yitirdi.

Tom perdió la carrera.

Tom yarışı kaybetti.

Tom perdió la apuesta.

- Tom bahsi kaybetti
- Tom bahisi kaybetti.

Tom perdió su billetera.

Tom cüzdanını kaybetti.

Tom perdió su paraguas.

Tom şemsiyesini kaybetti.

Tom perdió su pasaporte.

Tom pasaportunu kaybetti.

Tom perdió la audición.

Tom işitmesini kaybetti.

Tom perdió la vista.

Tom görme yeteneğini kaybetti.

Mary perdió un pendiente.

Mary bir küpeyi kaybetti.

Mary perdió su bolso.

Mary el çantasını kaybetti.

Maria perdió sus llaves.

Maria anahtarlarını kaybetti.

Mary perdió las llaves.

Mary anahtarlarını kaybetti.

Ella perdió la memoria.

Hafızasını yitirdi.

- Él perdió todo lo que tenía.
- Él perdió todo cuanto poseía.

O, sahip olduğu her şeyi kaybetti.

- Nuestro equipo perdió el primer encuentro.
- Nuestro equipo perdió el primer juego.

Takımımız ilk oyunu kaybetti.

Él tal vez se perdió.

O, yolunu kaybetmiş olabilir.

El hombre perdió toda esperanza.

- Adam bütün umudunu yitirmişti.
- Adam bütün ümidini kaybetmişti.

Él perdió la paciencia conmigo.

O bana öfkelendi.

Su cara dice que perdió.

- Suratına bakınca kaybolduğu anlaşılıyor.
- Yüzünden kaybolduğu belli oluyor.

Se perdió entre la multitud.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

Tom perdió algo de peso.

Tom biraz kilo kaybetti.

Tom nunca perdió la esperanza.

Tom umudunu hiç kaybetmedi.

¿Cuánta sangre perdió el herido?

Yaralılar ne kadar kan kaybetti?

Tom perdió todo su dinero.

Tom bütün parasını kaybetti.

Se me perdió el monedero.

Para çantamı kaybettim.

El paciente perdió la paciencia.

Hasta sabrını kaybetti

Se perdió en el bosque.

Ormanda kayboldu.

Tom no perdió los estribos.

Tom öfkeye kapılmadı.

Tom perdió a su perro.

Tom köpeğini kaybetti.

Mary perdió a su perro.

Mary köpeğini kaybetti.

Tom perdió rápido el interés.

- Tom, ilgisini çabuk kaybetti.
- Tom'un ilgisi çabuk dağıldı.

Ella perdió su nuevo reloj.

Yeni saatini kaybetti.

El chicle perdió el sabor.

- Sakızın tadı kaçtı.
- Sakız tadını kaybetti.

Tom perdió el último tren.

Tom son treni kaçırdı.

Tom perdió contacto con Mary.

Tom, Mary ile temasını kaybetti.

Ayer Tom perdió su linterna.

Tom dün el fenerini kaybetti.

- Tracy perdió sus anteojos.
- Tracy ha perdido las gafas.
- Tracy perdió sus gafas.

Tracy gözlüğünü kaybetti.

- Él se perdió mientras andaba en el bosque.
- Él se perdió mientras caminaba por el bosque.
- Caminando por el bosque, se perdió.

Ormanda yürürken kayboldu.