Translation of "Vive" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Vive" in a sentence and their turkish translations:

Vive!

Yaşa.

Ela vive sozinha.

- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.

Ele vive sozinho.

- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.

Ninguém vive lá.

Orada kimse yaşamıyor.

Tom vive reclamando.

Tom her zaman şikayet ediyor.

- Ele vive próximo a mim.
- Ele vive perto de mim.

O benim bitişiğimde yaşıyor.

Ele vive no luxo.

O lüks içinde yaşıyor.

Ele vive com conforto.

O konfor içinde yaşıyor.

Ninguém vive para sempre.

Hiç kimse sonsuza kadar yaşamaz.

Tom vive em Detroit.

Tom Detroit'te yaşar.

Onde você vive exatamente?

Tam olarak nerede yaşıyorsun?

Ele vive em Osaka.

O, Osaka'da yaşıyor.

Onde você realmente vive?

Aslında nerede yaşıyorsun?

Onde sua família vive?

Ailen nerede yaşıyor?

Aqui vive um urso.

Burada bir ayı yaşar.

Ele vive sonhando acordado.

O sadece bir hayalci.

Ela vive em Quioto.

O, Kyoto'da yaşıyor.

- Uma borboleta vive por quanto tempo?
- Quanto tempo vive uma borboleta?

Bir kelebek ne kadar yaşar?

- Tom não vive com a família.
- Tom não vive com sua família.

Tom ailesiyle yaşamıyor.

Diga-me onde ela vive.

Bana onun nerede yaşadığını söyle.

Ele vive numa casinha confortável.

O, rahat küçük bir evde yaşar.

Ela vive numa comunidade fechada.

Güvenlikli bir sitede yaşıyor.

Meu irmão vive em Tóquio.

Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.

Ela não vive sem leite.

O süt olmadan yapamaz.

Ela vive em Nova York.

O, New York'ta yaşar.

Quanto tempo vive uma tartaruga?

Bir kaplumbağa ne kadar yaşar?

Em que planeta você vive?

- Hangi gezegende yaşıyorsun?
- Sen hangi dünyada yaşıyorsun?

Ele vive como um rei.

O bir kral gibi yaşar.

Tom não vive na cidade.

Tom şehirde yaşamıyor.

Tenha esperança enquanto você vive.

Yaşarken umut et.

Tom vive como um rei.

Tom bir kral gibi yaşıyor.

Tom vive ao deus-dará.

Tom yoksulluk içinde yaşıyor.

Sua irmã vive na Escócia.

Onun kız kardeşi İskoçya'da ikamet ediyor.

Ele vive de maneira econômica.

O tutumlu bir şekilde yaşar.

Minha família vive em Boston.

Ailem Boston'da yaşıyor.

Você só vive uma vez.

Sadece bir kez yaşarsın.

- Sua mãe vive sozinha no campo.
- A mãe dela vive sozinha no campo.

Onun annesi ülkede tek başına yaşıyor.

Ele vive longe da cidade natal.

Doğduğu yerden uzakta yaşıyor.

Ele vive separado de seus pais.

O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.

A população daqui vive de peixe.

Oradaki halk balıkla geçiniyor.

- Onde ele mora?
- Onde ele vive?

O nerede yaşıyor?

Ele vive em Ancara desde 2006.

O, 2006'dan beri Ankara'da yaşıyor.

Há quanto tempo você vive aqui?

Ne zamandır burada oturuyorsunuz?

Ele vive num mundo de fantasia.

O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.

Você vive num mundo de fantasia.

- Fantezi dünyasında yaşıyorsun.
- Bir hayal dünyasında yaşıyorsun.

Fadil vive em uma cidade segura.

Fadıl güvenli bir kasabada yaşıyor.

Fadil vive em uma pequena comunidade.

Fadıl küçük bir toplulukta yaşıyor.

Ele vive como se fosse milionário.

Sanki bir milyonermiş gibi yaşıyor.

- Ela vive nessa vizinhança.
- Ela mora nessa vizinhança.
- Ela mora nesta vizinhança.
- Ela vive nesta vizinhança.

Bu muhitte yaşıyor.

A população dessa ilha vive da pesca.

O adadaki halk geçimini balıkçılıkla sağlıyor.

Maria vive em um bairro classe média.

Maria orta direk bir çevrede yaşıyor.

Minha família vive aqui há vinte anos.

Ailem yirmi yıldır burada yaşıyor.

Aquela é a casa onde ele vive.

O, onun yaşadığı evdir.

Tudo o que vive morrerá uma hora.

Yaşayan her şey bir gün ölecek.

Esta é a casa onde ele vive.

Bu onun yaşamakta olduğu evdir.

Meu pai vive e trabalha em Tóquio.

Babam Tokyo'da yaşıyor ve çalışıyor.

Metade da população mundial vive em cidades.

Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor.

Tom vive numa casa de fazenda isolada.

Tom izole edilmiş bir çiftlik evinde yaşıyor.

Sou uma pessoa que vive o agora.

Ben şu an için yaşayan bir kişiyim.

Quanto mais se vive, mais se aprende.

Yaşa ve öğren.

Uma aranha grande vive atrás da cômoda.

Şifonyerin arkasında büyük bir örümcek yaşıyor.

Meu irmão mais novo vive em Boston.

Erkek kardeşim Boston'da yaşıyor.

A princesa vive em um grande castelo.

Prenses büyük bir kalede yaşıyor.

Não só de pão vive o homem.

İnsan yalnız ekmekle yaşamaz.

- Vivendo e aprendendo.
- Você vive e aprende.

Yaşa ve öğren.

O homem jovem vive numa casa velha.

Genç adam eski bir evde yaşıyor.

Tom vive reclamando do que Mary faz.

Tom Mary'nin yaptıkları hakkında her zaman şikâyet ediyor.

Tom vive no outro lado de Boston.

Tom Boston'un diğer tarafında yaşıyor.

Tom vive em Boston desde que nasceu.

Tom doğduğundan beri Boston'da yaşamaktadır.

Ele vive numa região pobre de Londres.

Londra'nın fakir bir bölgesinde yaşar.

No Japão, outra espécie vive em condições extremas.

Japonya'da ucu ucuna hayatta kalabilen başka bir tür var.

Temos de tentar viver como vive a maioria.

çoğunluk gibi yaşamayı denemen gerekir.

O que importa é que o grupo vive

önemli olan grubun yaşamasıdır

- Vive e deixa viver.
- Viva e deixe viver.

Yaşa ve yaşat.

- Tony mora em Kobe.
- Tony vive em Kobe.

Tony Kobe'de yaşıyor.

Ele não vive por nada além do prazer.

O, zevkten başka hiçbir şey için yaşamaz.

- Ele mora em Boston.
- Ele vive em Boston.

- Boston'da yaşıyor.
- O, Boston City'de yaşıyor.

Você conhece a cidade em que ele vive?

Onun yaşadığı şehri biliyor musun?

- Tom vive em Boston.
- Tom mora em Boston.

Tom Boston'da yaşıyor.

- Ele vive em Marrocos.
- Ele mora no Marrocos.

O, Fas'ta yaşıyor.

- Tom mora em Gangnam.
- Tom vive em Gangnam.

Tom Gangnam'da yaşıyor.

Tom tem um amigo que vive em Boston.

Tom'un Boston'da yaşayan bir arkadaşı var.

Ele é rico, e vive como um mendigo.

O zengin ve bir dilenci gibi yaşıyor.

Por exemplo, minha mãe vive de forma independente.

Örneğin, annem bağımsız olarak yaşıyor.

A maioria das pessoas vive em áreas urbanas.

Çoğu kişi kentsel alanlarda yaşar.

- Ele mora em Tóquio.
- Ele vive em Tóquio.

O, Tokyo'da yaşıyor.

- Você vive em Tóquio?
- Você mora em Tóquio?

Tokyo'da yaşıyor musunuz?

- Ela mora em Londres.
- Ela vive em Londres.

- O Londra'da yaşamaktadır.
- O, Londra'da yaşıyor.

- Ela mora com ele.
- Ela vive com ele.

Onunla birlikte yaşar.