Examples of using "Sozinha" in a sentence and their turkish translations:
O, yalnız olmak istedi.
Yalnız da değil.
O tek başına geldi.
- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.
Yalnız mı yaşıyorsun?
Mary tek başına geldi.
Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.
Leyla yalnız seyahat ediyordu.
- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.
Yalnız da değil.
- Yumi oraya yalnız gitti.
- Yumi oraya tek başına gitti.
O çok yalnız.
Kendim gitmek istemiyorum.
Yalnız gel.
Mum kendi kendine söndü.
Ben kendi başımayım.
Tom, Mary'yi yalnız bıraktı.
Dünyada yalnızım.
- Leyla yalnız ölmek istemedi.
- Leyla yalnız ölmek istemiyordu.
Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.
Mary ormanda yalnız.
Artık yalnız değil.
O, tek başına dışarı çıkmamaya söz verdi.
Kendi başına evde kaldı.
O, işi tek başına yaptı.
O, bir apartmanda yalnız yaşar.
Yunanistan yalnız değildir!
Bunu yalnız yapmalısın.
Kendi başına Meksika'ya gitti.
O yalnız yürümekten hoşlanır.
O yaşlı kadın yalnız başına yaşıyor.
Tek başına sinemaya gitti.
Evde yalnız mısın?
Onun yalnız geleceğini düşündüm.
Leyla çölde yalnız başına öldü.
Kapı kendisi açıldı.
O, tüm evi kendi başına temizledi.
Onun annesi ülkede tek başına yaşıyor.
O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.
Ve ağaç genellikle yalnızdı.
O, odada yalnız bırakıldı.
Kendimi yalnız hissediyorum.
Onu yalnız bırakın.
Onu yalnız bırakın.
Tom Mary'yi arabada yalnız bıraktı.
- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.
Beni Tom'la yalnız bırakma.
Bana yalnız olacağın söylendi.
- Yalnız yaşıyorum.
- Ben yalnız yaşıyorum.
Yalnız olacaksın.
O, büyük bir evde yalnız yaşıyor.
O, yalnız seyahat etmekten korkardı.
Tek başına mı dans ettin?
Yalnız geldim.
Akşam yemeğini kendi başıma yedim.
O istemeden tek başına gitti.
Annenin dönüp onu bulması gerek. Tek başına.
Kendi başıma seyahat etmeyi tercih ederim.
Onun yalnız yaşaması iyi değil.
- O sadece yalnız kalmak istiyor.
- O sadece yalnız bırakılmak istiyor.
Tom Mary'nin tek başına yüzmesini istemiyordu.
Sevgililer Günü'nde yalnızdı.
Beni Tom'la yalnız bırakma.
Tom Mary'yi oraya yalnız gönderdi.
- Yalnız seyahat etmek için çok gençsin.
- Yalnız seyahat edebilmek için çok gençsiniz.
Hafta sonunu tek başına geçirdi.
Tom, Mary'nin yalnız olmasını istemedi.
Tom Mary'nin yalnız olmadığını söyledi.
Seni burada yalnız bırakamam.
Ben tek başıma dans ediyordum.
Mary genellikle sundurmada yalnız otururdu.
Onu kendisi denedi.
- Yalnız gitmek istemiyorum.
- Tek başıma gitmek istemiyorum.
Yalnız olmak istedim.
Yalnız ölmek istemiyorum.
- Bunu kendin mi yaptın?
- Bunu yalnız mı yaptın?
Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.
Yalnız yemekten nefret ederim.
Asla yalnız içki içmem.
Ben yalnız yaşamayı tercih ederim.
Şu anda yalnız mısın?
Tom Mary'yi John ile yalnız bıraktı.
Yalnız başına alışverişe gitmek istemiyorum.
O, odasında tek başına bir kitap okuyordu.
Onun oraya yalnız gitmesine itiraz ediyorum.
- Burada yalnız mı yaşıyorsun?
- Burada yalnız mı yaşıyorsunuz?
Yalnız gitmek zorunda kalacaksın.
kendi başına aşılamayacak bir hastalıktır
Bizim için sürpriz oldu, o Brezilya'ya tek başına gitti.
Buraya yalnız geldin mi?
Tek başıma yürüdüm.
Yalnız mı yaşıyorsun?
Kendi kendime konuşuyorum.
- Çok yalnız hissediyorum.
- Yapayalnız hissediyorum.
Bir kadının tek başına seyahat etmesi günümüzde normaldir.
Tom Mary'nin sırasında yalnız oturduğunu gördü.