Translation of "Sozinha" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Sozinha" in a sentence and their turkish translations:

- Ela queria ficar sozinha.
- Ela quis ficar sozinha.

O, yalnız olmak istedi.

Não está sozinha.

Yalnız da değil.

Ela veio sozinha.

O tek başına geldi.

Ela vive sozinha.

- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.

Você mora sozinha?

Yalnız mı yaşıyorsun?

Maria veio sozinha.

Mary tek başına geldi.

Quero viajar sozinha.

Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.

Layla viajou sozinha.

Leyla yalnız seyahat ediyordu.

- Ela gosta de fazer caminhada sozinha.
- Ela gosta de andar sozinha.
- Ela gosta de passear sozinha.

- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.

E não está sozinha.

Yalnız da değil.

Yumi foi lá sozinha.

- Yumi oraya yalnız gitti.
- Yumi oraya tek başına gitti.

Ela está muito sozinha.

O çok yalnız.

Não quero ir sozinha.

Kendim gitmek istemiyorum.

- Venha sozinha.
- Venha sozinho.

Yalnız gel.

A vela apagou sozinha.

Mum kendi kendine söndü.

- Estou sozinho.
- Estou sozinha.

Ben kendi başımayım.

Tom deixou Maria sozinha.

Tom, Mary'yi yalnız bıraktı.

Estou sozinha no mundo.

Dünyada yalnızım.

- Leila não queria morrer sozinha.
- Leila não queria estar sozinha quando morresse.

- Leyla yalnız ölmek istemedi.
- Leyla yalnız ölmek istemiyordu.

Mayuko não suporta viver sozinha.

Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.

Maria está sozinha na floresta.

Mary ormanda yalnız.

Ela não está mais sozinha.

Artık yalnız değil.

Ela prometeu não sair sozinha.

O, tek başına dışarı çıkmamaya söz verdi.

Ela ficou sozinha na casa.

Kendi başına evde kaldı.

Ela fez o trabalho sozinha.

O, işi tek başına yaptı.

Ela mora sozinha num apartamento.

O, bir apartmanda yalnız yaşar.

A Grécia não está sozinha!

Yunanistan yalnız değildir!

Tens de fazer isto sozinha.

Bunu yalnız yapmalısın.

Ela foi ao México sozinha.

Kendi başına Meksika'ya gitti.

Ela gosta de caminhar sozinha.

O yalnız yürümekten hoşlanır.

Aquela velha senhora mora sozinha.

O yaşlı kadın yalnız başına yaşıyor.

Ela foi ao cinema sozinha.

Tek başına sinemaya gitti.

Você está sozinha em casa?

Evde yalnız mısın?

Pensei que ela viria sozinha.

Onun yalnız geleceğini düşündüm.

Leila morreu sozinha no deserto.

Leyla çölde yalnız başına öldü.

A porta se abriu sozinha.

Kapı kendisi açıldı.

- Ela limpou a casa toda sozinha.
- Ela fez a limpeza da casa sozinha.

O, tüm evi kendi başına temizledi.

- Sua mãe vive sozinha no campo.
- A mãe dela vive sozinha no campo.

Onun annesi ülkede tek başına yaşıyor.

- Ela tinha medo de viajar sozinha.
- Ela estava com medo de viajar sozinha.

O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.

E a árvore frequentemente ficava sozinha.

Ve ağaç genellikle yalnızdı.

Ela foi deixada sozinha na sala.

O, odada yalnız bırakıldı.

- Sinto-me sozinho.
- Sinto-me sozinha.

Kendimi yalnız hissediyorum.

- Deixe-a sozinha.
- Deixe-a só.

Onu yalnız bırakın.

- Deixem-na sozinha.
- Deixem-na só.

Onu yalnız bırakın.

Tom deixou Mary sozinha no carro.

Tom Mary'yi arabada yalnız bıraktı.

Ela está acostumada a viver sozinha.

- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.

Não me deixe sozinha com Tom.

Beni Tom'la yalnız bırakma.

Me disseram que você estaria sozinha.

Bana yalnız olacağın söylendi.

- Eu moro sozinho.
- Eu moro sozinha.

- Yalnız yaşıyorum.
- Ben yalnız yaşıyorum.

- Você ficará sozinho.
- Você ficará sozinha.

Yalnız olacaksın.

Ela mora sozinha na enorme casa.

O, büyük bir evde yalnız yaşıyor.

Ela tinha medo de viajar sozinha.

O, yalnız seyahat etmekten korkardı.

- Você dançou sozinho?
- Você dançou sozinha?

Tek başına mı dans ettin?

- Eu vim sozinho.
- Eu vim sozinha.

Yalnız geldim.

- Eu jantei sozinho.
- Eu jantei sozinha.

Akşam yemeğini kendi başıma yedim.

- Ela hesitou um pouco, mas foi embora sozinha.
- Com alguma relutância, ela foi embora sozinha.

O istemeden tek başına gitti.

Tem de voltar para a encontrar, sozinha.

Annenin dönüp onu bulması gerek. Tek başına.

- Prefiro viajar sozinho.
- Eu prefiro viajar sozinha.

Kendi başıma seyahat etmeyi tercih ederim.

Não é bom para ela viver sozinha.

Onun yalnız yaşaması iyi değil.

Ela só quer que a deixem sozinha.

- O sadece yalnız kalmak istiyor.
- O sadece yalnız bırakılmak istiyor.

Tom não queria que Mary nadasse sozinha.

Tom Mary'nin tek başına yüzmesini istemiyordu.

Ela estava sozinha no dia dos namorados.

Sevgililer Günü'nde yalnızdı.

Não me deixe sozinha com o Tom.

Beni Tom'la yalnız bırakma.

Tom obrigou Mary a ir lá sozinha.

Tom Mary'yi oraya yalnız gönderdi.

Você é jovem demais para viajar sozinha.

- Yalnız seyahat etmek için çok gençsin.
- Yalnız seyahat edebilmek için çok gençsiniz.

Ela passou o fim de semana sozinha.

Hafta sonunu tek başına geçirdi.

Tom não queria que Mary ficasse sozinha.

Tom, Mary'nin yalnız olmasını istemedi.

Tom disse que Mary não estava sozinha.

Tom Mary'nin yalnız olmadığını söyledi.

- Não posso deixar-te aqui sozinha.
- Não posso te deixar aqui sozinho.
- Não posso te deixar aqui sozinha.

Seni burada yalnız bırakamam.

- Eu estava dançando sozinho.
- Eu estava dançando sozinha.

Ben tek başıma dans ediyordum.

Às vezes Mary ficava sentada sozinha na varanda.

Mary genellikle sundurmada yalnız otururdu.

- Ela tentou por conta própria.
- Ela tentou sozinha.

Onu kendisi denedi.

- Não quero ir sozinho.
- Não quero ir sozinha.

- Yalnız gitmek istemiyorum.
- Tek başıma gitmek istemiyorum.

- Eu queria ficar sozinho.
- Eu queria ficar sozinha.

Yalnız olmak istedim.

- Não quero morrer sozinho.
- Não quero morrer sozinha.

Yalnız ölmek istemiyorum.

- Você fez isso sozinho?
- Você fez isso sozinha?

- Bunu kendin mi yaptın?
- Bunu yalnız mı yaptın?

Nos surpreendeu que ela estivesse sozinha no Brasil.

Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.

- Eu odeio comer sozinho.
- Eu odeio comer sozinha.

Yalnız yemekten nefret ederim.

- Eu nunca bebo sozinho.
- Eu nunca bebo sozinha.

Asla yalnız içki içmem.

- Eu prefiro morar sozinho.
- Eu prefiro morar sozinha.

Ben yalnız yaşamayı tercih ederim.

- Você está sozinho agora?
- Você está sozinha agora?

Şu anda yalnız mısın?

Tom deixou a Mary sozinha com o John.

Tom Mary'yi John ile yalnız bıraktı.

Eu não quero ir fazer as compras sozinha.

Yalnız başına alışverişe gitmek istemiyorum.

Ela está sozinha no quarto lendo um livro.

O, odasında tek başına bir kitap okuyordu.

Eu não concordo que ela vá lá sozinha.

Onun oraya yalnız gitmesine itiraz ediyorum.

- Você mora aqui sozinho?
- Você mora aqui sozinha?

- Burada yalnız mı yaşıyorsun?
- Burada yalnız mı yaşıyorsunuz?

- Você terá de ir sozinho.
- Você terá de ir sozinha.
- Você terá que ir sozinho.
- Você terá que ir sozinha.

Yalnız gitmek zorunda kalacaksın.

é uma doença que não pode ser superada sozinha

kendi başına aşılamayacak bir hastalıktır

Para nossa surpresa, ela foi sozinha para o Brasil.

Bizim için sürpriz oldu, o Brezilya'ya tek başına gitti.

- Você veio aqui sozinha?
- Você veio para cá sozinho?

Buraya yalnız geldin mi?

- Eu caminhei sozinho.
- Eu caminhei sozinha.
- Eu caminhei só.

Tek başıma yürüdüm.

- Você mora só?
- Você mora sozinho?
- Você mora sozinha?

Yalnız mı yaşıyorsun?

- Falo comigo mesmo.
- Estou falando sozinho.
- Estou falando sozinha.

Kendi kendime konuşuyorum.

- Sinto-me tão só.
- Eu me sinto tão sozinha.

- Çok yalnız hissediyorum.
- Yapayalnız hissediyorum.

Hoje não é incomum para uma mulher viajar sozinha.

Bir kadının tek başına seyahat etmesi günümüzde normaldir.

Tom viu a Mary sentada sozinha na mesa dela.

Tom Mary'nin sırasında yalnız oturduğunu gördü.