Translation of "Vinte" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Vinte" in a sentence and their turkish translations:

- Ele tem vinte crianças.
- Ele tem vinte filhos.

- Onun yirmi çocuğu var.
- O 20 çocuğa sahiptir.
- Yirmi çocuğu var.

Quando ele tinha vinte e um e vinte mais infectados

O yirmi bir yirmi daha bulaştırdığı zaman

- Quatro vezes cinco é vinte.
- Quatro vezes cinco são vinte.

Dört çarpı beş yirmidir.

- Muriel acabou de fazer vinte anos.
- Muriel fez vinte anos.

Muriel henüz yirmi yaşına girdi.

- Ela tem vinte anos.
- Ela tem vinte anos de idade.

O yirmi yaşında.

Vamos pedir vinte kebabs!

Yirmi tane kebap ısmarlayalım!

Muiriel fez vinte anos.

Muiriel yirmi yaşına girdi.

Ele pegou vinte borboletas.

Yirmi kelebek yakaladı.

Quatro vezes cinco, vinte.

Dört kere beş 20'dir.

Tom fez vinte flexões.

Tom yirmi şınav yaptı.

- Ela acabou de completar vinte anos.
- Ela acabou de fazer vinte anos.

O henüz yirmiye girdi.

- Tenho vinte e sete anos.
- Tenho vinte e sete anos de idade.

Yirmi yedi yaşındayım.

Ela tem mais de vinte.

O yirminin üzerinde.

O gato tem vinte dias.

Kedi yirmi günlüktür.

Tom está vinte minutos adiantado.

Tom yirmi dakika erken geldi.

Você nasceu no século vinte?

Sen yirminci yüzyılda mı doğdun?

O edifício tem vinte andares.

Bina yirmi katlıdır.

Tenho vinte e três anos.

Ben yirmi üç yaşındayım.

Já espirrei umas vinte vezes.

Yaklaşık yirmi kez hapşırdım.

- Amanhã faço vinte e oito anos.
- Amanhã eu faço vinte e oito anos.
- Amanhã faço vinte e oito.
- Amanhã completo 28.

Yarın 28 olacağım.

- Três ao cubo é igual a vinte e sete.
- O cubo de três é vinte e sete.
- A terceira potência de três é vinte e sete.
- Três ao cubo são vinte e sete.
- Três elevado ao cubo são vinte e sete.

- 3'ün küpü 27'dir.
- Üç'ün üçüncü dereceden kuvveti 27'dir.

- São dez e vinte.
- São 10h20.

Saat onu yirmi geçiyor.

Eles estão casados há vinte anos.

- 20 yıldır evliler.
- Yirmi yıldır evliler.

Ela caminhava vinte milhas por dia.

Bir günde yirmi mil yürüdü.

Ela pesa cento e vinte libras.

O, 120 paund ağırlığındadır.

Ele fuma vinte cigarros por dia.

O bir günde yirmi sigara içer.

Eu nasci há vinte anos atrás.

20 yıl önce doğdum.

Você ainda me deve vinte dólares.

Bana hala yirmi dolar borçlusun.

Acho que você tem vinte anos.

Bence sen yirmi yaşındasın.

Muiriel tem vinte anos de idade.

Muiriel yirmi yaşındadır.

Convidei vinte amigos para a festa.

Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.

Eu acabei de fazer vinte anos.

Ben sadece yirmi yaşına girdim.

- Eu a conheço há mais de vinte anos.
- Eu conheço ela há mais de vinte anos.

Yirmi yıldan fazladır onu tanıyorum.

- O Brasil compreende vinte e seis estados.
- O Brasil é composto por vinte e seis estados.

Brezilya yirmi altı eyaletten oluşur.

Vinte milhões de morcegos-de-cauda-livre.

20 milyon kuyruklu yarasa.

Você irá infectar vinte pessoas pelo menos

Sen gidip yirmi kişiye bulaştıracaksın en az

Duas horas são cento e vinte minutos.

İki saat yüz yirmi dakikadır.

Minha família vive aqui há vinte anos.

Ailem yirmi yıldır burada yaşıyor.

Cinco vezes cinco são vinte e cinco.

Beş kere beş yirmi beştir.

Três ao cubo são vinte e sete.

- 3'ün küpü 27'dir.
- 3 üzeri 3 27 yapar.

O espanhol é falado em vinte países.

- Yirmi ülkede İspanyolca konuşulur.
- İspanyolca yirmi ülkede konuşulur.

Um dia tem vinte e quatro horas.

Bir gün yirmi dört saattir.

Quatro mais dezesseis é igual a vinte.

Dört artı on altı yirmiye eşittir.

Eu dirijo há mais de vinte anos.

Yirmi yıldan daha fazla süredir araba sürebiliyorum.

Hoje é vinte e sete de março.

Bugün 27 Mart.

Divida esta linha em vinte partes iguais.

Bu doğruyu 20 eşit parçaya bölün.

Faz vinte anos que não nos víamos.

- Seni son gördüğümden beri yirmi yıl geçmiş.
- Seni en son gördüğümden beri yirmi yıl oldu.

Ela serviu a família por vinte anos.

Yirmi yıldır aileye hizmet etti.

Ela tem dado aula há vinte anos.

Yirmi yıldır öğretmenlik yapmaktadır.

- O Tom comprou a passagem dele faz vinte minutos.
- O Tom comprou a passagem dele há vinte minutos.

Tom biletini yirmi dakika önce aldı.

Ele só pode pagar vinte dólares, no máximo.

O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.

Tem entre dez e vinte estudantes ao todo.

Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci vardır.

Precisaremos de vinte dados para jogar este jogo.

Bu oyunu oynamak için yirmi tane zara ihtiyacımız var.

Posso te ligar de novo em vinte minutos?

Seni yirmi dakika içerisinde geri arayabilir miyim?

Ela está no começo dos seus vinte anos.

O yirmili yaşların başlarında.

De vinte alunos, somente um leu o livro.

Yirmi öğrenciden sadece biri kitabı okudu.

Três elevado ao cubo são vinte e sete.

- 3'ün küpü 27'dir.
- 3 üzeri 3 27 yapar.

Ele tem vinte e quatro anos de idade.

O, yirmi dört yaşında.

Esse edifício tem cinco andares e vinte apartamentos.

Bu binada 5 kat ve 20 daire var.

Ele está no começo dos seus vinte anos.

O, yirmili yaşlarının başındadır.

Hoje é sábado, vinte e oito de setembro.

Bugün 28 Eylül Cumartesi.

O Tom geralmente perde no vinte e um.

Tom yirmibir oyununda genellikle kaybeder.

Ele nasceu em vinte e dois de fevereiro.

O yirmi iki şubat'ta doğdu.

Tom conseguiu chegar em menos de vinte minutos.

Tom yirmi dakikadan daha az bir sürede oraya varmayı başardı.

Tom tem mais de vinte anos de experiência.

Tom'un yirmi yıldan daha fazla deneyimi var.

Eu sou amigo dele há mais de vinte anos.

Onunla yirmi yıldan daha fazla süredir samimiyim.

Temos vinte e quatro cadeiras nesta sala de aula.

Bu sınıfta yirmi dört sandalyemiz var.

Ela disse que faria vinte anos no ano seguinte.

O, gelecek yıl yirmi yaşında olacağını söyledi.

Tom completou trinta anos no dia vinte de outubro.

Tom yirmi ekimde otuz yaşına girdi.

Três ao cubo é igual a vinte e sete.

- 3'ün küpü 27'dir.
- Üçün kübü yirmi yedi yapar.
- 3 üzeri 3 27 yapar.

Você precisa de elevador se quiser descer vinte andares.

Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.

Tom mora a cerca de vinte minutos de Mary.

Tom Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşamaktadır.

A China é vinte vezes maior que o Japão.

Çin, Japonya'dan yirmi kat daha büyüktür.

O contrato do Tom termina dia vinte de outubro.

Tom’un sözleşmesi 20 Ekim’de sona eriyor

São vinte minutos para caminhar da estação até a escola.

İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.

Dez, vinte, trinta, quarenta, cinquenta, sessenta, setenta, oitenta, noventa, cem.

On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.

O esperanto é a língua do século vinte e um.

Esperanto 21. yüzyılın dilidir.

Convidei vinte pessoas a minha festa, mas nenhuma delas veio.

Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.

A coluna vertebral compõe-se de vinte e quatro ossos.

Omurga yirmi dört kemikten oluşur.

- Comprei vinte e quatro lápis.
- Comprei duas dúzias de lápis.

İki düzine kalem satın aldım.

- O dia da República é celebrado em vinte e seis de janeiro.
- O dia da República celebra-se a vinte e seis de janeiro.

- Cumhuriyet Bayramı yirmi altı Ocakta kutlanır.
- Cumhuriyet Bayramı yirmi altı Ocak'ta kutlanır.

Dez, onze, doze, treze, quatorze, quinze, dezesseis, dezessete, dezoito, dezenove, vinte.

On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.

Vinte e cinco de abril é o Dia Mundial da Malária.

25 Nisan Dünya Sıtma Günü'dür.

Quando ele tinha vinte anos de idade, sabia falar sete idiomas.

O yirmi yaşındayken yedi dil konuşabiliyordu.

Quando ela tinha vinte anos de idade, sabia falar sete idiomas.

O yirmi yaşındayken, yedi dil konuşabiliyordu.

A minha irmã tem vinte e um anos e é universitária.

Kız kardeşim yirmi bir yaşında ve bir üniversite öğrencisi.

Ela estuda vinte e quatro horas por dia, sete dias por semana.

O, 7/24 çalışır.

"Quando você volta para casa?" "Eu não sei, em uns vinte minutos."

"Eve ne zaman döneceksin?" "Bilmiyorum, yaklaşık yirmi dakika içinde ".

Eu acho que havia quase vinte tipos de queijos sobre a mesa.

Masada neredeyse yirmi çeşit peynir vardı sanırım.

- Tenho 25 anos.
- Eu tenho 25 anos.
- Tenho vinte e cinco anos.

Ben yirmi beş yaşındayım

Mês passado, nossa filha de vinte anos deu à luz uma menina.

Geçen ay bizim yirmi yaşındaki kızımız bir kız bebek dünyaya getirdi.