Translation of "Tinha" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Tinha" in a sentence and their turkish translations:

tinha uma atmosfera, tinha água

bir atmosferi vardı suyu vardı

Tinha sido estrangulada, tinha sido morta à pancada

Boğazı sıkılmış ve ölene kadar dövülmüştü,

Eu não tinha dia, só tinha a noite.

Benim gündüzlerim yoktu sadece gece vardı.

tinha multiplicado novamente

tekrar çoğalmıştı

tinha dito

söylemişti bile çoktan

Ele tinha ambição.

Onun hırsı vardı.

Eu tinha certeza.

Bundan emindim.

Eu tinha dúvidas.

Benim şüphelerim vardı.

Você tinha planos?

Planların var mıydı?

Ela tinha ciúmes.

O kıskançtı.

- Tinha cabelo castanho escuro.
- Ele tinha cabelos castanho-escuros.

Koyu kahverengi saçları vardı.

- Tom tinha outros planos.
- O Tom tinha outros planos.

Tom'un başka planları vardı.

- Eu não tinha pensado nisso.
- Não tinha pensado nisso.

Ben onun hakkında düşünmedim.

- Eu tinha a sua idade.
- Eu tinha a tua idade.

Senin yaşındaydım.

Eu tinha ouvido que você tinha se mudado para Boston.

Boston'a taşındığını duydum.

- Ela não tinha muita grana.
- Ela não tinha muito dinheiro.

Onun çok parası yoktu.

Ele não tinha outra roupa senão aquela que tinha vestida.

Üstündekilerden başka giysisi yoktu.

- Tom tinha que ir lá.
- Tom tinha de ir lá.

Tom oraya gitmek zorundaydı.

- Eu tinha de detê-los.
- Eu tinha de detê-las.

Onları durdurmak zorundaydım.

- Tycho tinha um alce domesticado.
- Tycho tinha um alce doméstico.

Tycho'nun evcil bir geyiği vardı.

tinha um polo magnético

manyetik kutbu vardı

Tinha de mudar radicalmente.

Köklü bir değişikliğe ihtiyacım vardı.

Tinha de aprender tudo.

Her şeyi öğrenmeliydim.

Tinha um sabor doce.

Tatlı bir tadı vardı.

- Tinha nevado.
- Havia nevado.

Kar yağmıştı.

Ele não tinha dinheiro.

- Onun hiç parası yoktu.
- Onun parası yoktu.

Eu não tinha dúvidas.

Hiçbir şüphem yoktu.

Eu tinha ciúmes dela.

Onu kıskanıyordum.

Tinha trabalhado por horas.

Saatlerdir çalışmıştı.

Infelizmente, Nancy tinha razão.

Maalesef, Nancy haklıydı.

Ele tinha cabelos longos.

Uzun saçı vardı.

Tinha que saber mais.

Ben daha fazlasını bilmek zorundaydım.

Tom tinha muitos amigos.

Tom'un birçok arkadaşı vardı.

Ele tinha cabelo cinza.

Onun gri saçı var.

Ela tinha um rádio.

Onun bir radyosu vardı.

Ela não tinha dinheiro.

Onun parası yoktu.

Tinha sangue no chão.

Yerde kan vardı.

Tom tinha trinta anos.

Tom 30 yaşındaydı.

Tom tinha um emprego.

Tom'un bir işi vardı.

Tom tinha um cachorro.

Tom'un bir köpeği vardı.

Tom tinha um gato.

Tom'un bir kedisi vardı.

Quantos anos ela tinha?

Kaç yaşındaydı.

Quantos doces você tinha?

Ne kadar şeker yedin?

Tom tinha algum inimigo?

Tom'un herhangi bir düşmanı var mıydı?

Tom tinha olhos azuis.

Tom'un mavi gözleri vardı.

Ela não tinha irmão.

Onun erkek kardeşi yoktu.

Desculpe. Não tinha percebido.

Özür dilerim. Fark etmedim.

Eu tinha um cachorro.

Bir köpeğim vardı.

Tom não tinha família.

Tom'un ailesi yoktu.

Ninguém tinha uma lanterna.

Hiç kimsenin el feneri yoktu.

Tom tinha poucas fraquezas.

Tom'un birkaç zayıflığı vardı.

Tom tinha três irmãs.

Tom'un üç tane kız kardeşi vardı.

Tom tinha três filhos.

Tom'un üç oğlu vardı.

Eu não tinha celular.

Bir telefonum yoktu.

Tom tinha objeções semelhantes.

Tom'un benzer itirazları vardı.

Maria não tinha marido.

Mary'nin bir kocası yoktu.

Eu tinha três opções.

Benim üç seçeneğim vardı.

Eu não tinha certeza.

Emin değildim.

Ele não tinha pesadelos.

O kabus görmedi.

Tom não tinha nenhum.

Tom'un hiç yoktu.

Tom não tinha tempo.

Tom'un vakti yoktu.

Você não tinha escolha.

Seçeneğin yoktu.

Tom tinha alguns questionamentos.

Tom'un bazı soruları vardı.

Tom não tinha nada.

Tom'da hiçbir şey yoktu.

Tom tinha uma faca.

Tom'un bir bıçağı vardı.

Tom tinha um plano.

Tom'un bir planı vardı.

Tom tinha um filho.

Tom'un oğlu vardı.

Tom tinha uma arma.

Tom'un bir silahı vardı.

Ele tinha 50 dólares.

Onun elli doları vardı.

Maria tinha um cordeirinho.

- Mary küçük bir kuzuya sahipti.
- Mary'nin küçük bir kuzusu vardı.

Quantos relógios você tinha?

Kaç tane saatin vardı?

Hércules tinha músculos fortes.

Herkül'ün güçlü kasları vardı.

Ele tinha cabelo grisalho.

Gri saçları vardı.

Ela não tinha lápis.

Hiç kalemi yoktu.

Ele tinha três filhos.

Üç oğlu vardı.

O Tom tinha perguntas.

Tom'un sorular vardı.

Leila tinha cabelos escuros.

Leyla'nın koyu renk saçları vardı.

Eu não tinha permissão.

Benim iznim yoktu.

- Tom não tinha.
- Tom não o tinha.
- Tom não teve.
- Tom não o teve.
- Tom não tinha isso.

Tom'da bu yoktu.

- Eu tinha um, mas foi roubado.
- Eu tinha uma, mas foi roubada.

Bir taneye sahiptim ama o çalındı.

- O Tom tinha muitos segredos.
- O Tom tinha um monte de segredos.

Tom'un birçok sırrı vardı.

Tom disse que Mary tinha certeza de que tinha que fazer aquilo.

Tom, Mary'nin bunu yapmak zorunda olduğundan emin olduğunu söyledi.

- Quando eu tinha a sua idade, eu tinha uma namorada.
- Quando eu era da sua idade, eu tinha uma namorada.

Senin yaşındayken benim bir kız arkadaşım vardı.

Quando eu tinha 17 anos,

17 yaşına geldiğimde

tinha cruzado a linha aqui

çizgiyi aşmıştı burada

Ele tinha uma melodia assim

şöyle bir melodisi vardı hani

E ela tinha uma magnetosfera

ve manyetosferi vardı

... aquele medo tinha diminuído imenso.

bir an geldi.

Mas eu tinha de respirar.

Ama nefes almak zorundaydım.

Tinha tanta energia para devolver.

Geri verecek çok enerjim vardı.

Você tinha que estudar inglês.

İngilizce çalışman gerekiyordu.

Não tinha nada na caixa.

Kutuda bir şey yoktu.

Ele tinha um álibi forte.

Onun güçlü bir mazereti vardı.