Translation of "Pequenos" in Turkish

0.176 sec.

Examples of using "Pequenos" in a sentence and their turkish translations:

Eles são pequenos.

Onlar küçük.

Vivemos em pequenos grupos

az kişilik gruplar halinde yaşıyoruz

Ela tem pés pequenos.

Küçük ayakları var.

Então eles constroem os ninhos, colocando-os em pequenos e pequenos

daha sonra onları küçük küçük, küçük küçük üzerilerine koyarak yuvaları inşa ediyorlar

Nesse bosque vivem raposas, esquilos, pequenos ouriços e muitos outros animais pequenos.

Bu ormanda tilkiler, sincaplar, kirpiler ve diğer birçok küçük hayvanlar yaşar.

Até os animais mais pequenos.

En küçük hayvanları bile.

Estes sapatos são pequenos demais.

Bu ayakkabılar çok küçük.

Você tem os olhos pequenos.

Senin küçük gözlerin var.

Nós tivemos nossos pequenos desentendimentos.

Küçük yanlış anlamalar yaşadık.

Está a ver estes pequenos botões?

Tomurcukları gördünüz mü?

Baleias se alimentam de pequenos peixes.

Balinalar küçük balıklar ile beslenirler.

Esse rio abunda em peixes pequenos.

Bu nehir küçük balık doludur.

Mary prefere mulheres de seios pequenos.

Mary düz göğüslü kadınları tercih eder.

- Meus sapatos estão muito pequenos. Preciso de novos.
- Meus sapatos estão pequenos demais. Preciso de novos.

- Benim ayakkabılarım çok küçük. Yenilerine ihtiyacım var.
- Ayakkabılarım çok küçük. Yenilerine ihtiyacım var.

Lembre-se, escorpiões pequenos são mais perigosos.

Unutmayın, akrepler küçükse tehlikelidir.

Ele trabalhou em mais alguns pequenos trabalhos

Birkaç küçük işte daha çalıştı

Estes sapatos são muito pequenos para mim.

Bu ayakkabılar benim için çok küçük.

Quando somos pequenos, tudo parece tão grande.

Biz küçükken, her şey çok büyük görünüyordu.

Os meus pés são pequenos comparados aos seus.

Ayaklarım seninkilere kıyasla küçük.

Os sapatos que você comprou são pequenos demais.

Satın aldığınız ayakkabılar çok küçük.

Esses sapatos são pequenos demais para eu calçar.

Bu ayakkabılar giyemeyeceğim kadar çok küçük.

Esta é uma daquelas armadilhas para apanhar animais pequenos.

Pekâlâ, bu küçük hayvanları yakalamak için tasarlanmış bir tuzak.

Ele explicou o que os pequenos negócios estavam virando

küçük esnafların da neler çevirdiğini anlattı

Eles cortam em pedaços pequenos e levam para casa

onuda küçücük parçalara ayırıp yuvalarına taşıyorlar

Eu acho que eles são pequenos demais para você.

Bence senin için çok küçükler.

Mas pequenos quando comparados com o que ganhais de mim!

ama benden kazandığın kadar küçük!

O apartamento consiste em três pequenos cômodos e um banheiro.

Daire üç küçük oda ve bir banyodan oluşuyor.

Eu vi alguns pequenos animais correndo em todas as direções.

Her yöne kaçışan bazı küçük hayvanlar gördük.

As baleias se alimentam de plânctons e de pequenos peixes.

Balinalar plankton ve küçük balıklarla beslenirler.

É nesta altura que muitos seres pequenos se sentem mais seguros.

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

Quando éramos pequenos, nosso pai costumava ler estórias emocionantes para nós.

Biz küçükken babam bize dokunaklı hikayeler okurdu.

Pedicellariae são longos apêndices como dedos com três pequenos dentes na ponta.

Pediseller, uçlarında üç küçük diş bulunan uzun ve parmağa benzeyen uzantılardır.

Carros pequenos são muito econômicos por causa do baixo consumo de combustível.

Küçük arabalar, düşük yakıt tüketimi nedeniyle çok ekonomiktir.

Mas, com membros pequenos, não consegue escalar muros altos, nem atravessar estradas movimentadas.

Fakat kısa bacaklarla uzun duvarlara tırmanılmaz. Yoğun sokaklardan da geçilmez.

Até os mais pequenos têm de fazer a viagem para sobreviverem à noite.

Geceden sağ çıkabilmek için en ufakları bile bu yolu kat etmeli.

Liderados pela fêmea mais velha, a manada não deixa parar os mais pequenos.

En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.

Os prédios são pequenos em comparação com os arranha-céus de Nova York.

Bu bina New York taki gökdelenlerle karşılaştırıldığında küçük.

Dois pequenos esquilos, um branco e um preto, viviam em uma grande floresta.

İki küçük sincap, bir beyaz sincap ve bir siyah sincap büyük bir ormanda yaşardı.

Na África, há um grande rio: o Nilo; os outros rios da África são pequenos.

Afrika'da bir tane büyük nehir vardır. Onun adıda Nil dir. Diğerleri ise Afrika'nın küçük nehirleridir.

No fim do que havia dois pequenos esboços de retórica e lógica, terminando este último com um exemplo de uma disputa no método Socrático.

Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.