Translation of "Luta" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Luta" in a sentence and their turkish translations:

A luta continua!

Mücadele devam ediyor!

A luta acabou.

Kavga sona erdi.

Quem luta pode perder, quem não luta já perdeu.

- Mücadele eden kaybedebilir, fakat etmeyen zaten kaybetmiştir.
- Savaşan yenilebilir, ama savaşmayan zaten yenilmiştir.

A nossa luta continuará,

Mücadelemiz devam edecek,

A luta das mulheres

Bu kadın mücadelesinin

A luta começa agora.

Mücadele şimdi başlıyor.

Não foi uma luta justa.

Bu adil bir mücadele değildi.

A luta durou três segundos.

Kavga üç saniye sürdü.

A luta não durou muito.

Kavga uzun sürmedi.

E ele luta para ter sucesso

Ve başarabilmek için ise mücadele veriyor

Ele não desiste da luta novamente

Yine mücadeleden vazgeçmiyor

A luta lá durou vários dias.

Oradaki mücadele birkaç gün sürdü.

Não vamos nos render sem luta.

Mücadele etmeden bırakmayacağız.

Tom não se machucou na luta.

Kavgada Tom'un canı yanmadı.

Minha luta não é escapar da tempestade,

Mücadelem fırtınadan kaçmak değil.

No final dessa luta, os trabalhadores venceram

bu mücadele sonunda ise işçiler kazandı

Vi a luta de boxe na televisão.

Televizyonda boks maçı gördüm.

Com ferro o homem luta por ouro.

Erkekler altın için demirle savaştılar.

Tom é amigo dum treinador de luta.

Tom'un güreş koçu olan bir arkadaşı var.

Uma luta começou entre Fadil e Rami.

Fadil ve Rami arasında bir mücadele başladı.

Aos nossos companheiros nesta luta do partido Frente.

Partinin bu mücadelesindeki yoldaşlarımız onlar.

Ele luta em um cavalo como um homem

Tıpkı bir erkek gibi atın üzerinde savaş veriyor

Levante-se, levante-se, não desista da luta

Get up, stand up, don't give up the fight

Dois contra um não é uma luta justa.

Bire karşı iki adil bir dövüş değil.

"Minha luta" é um livro de Adolf Hitler.

"Benim Mücadelem" Adolf Hitler tarafından yazılmış bir kitap.

Não há luta quando você diz que está certo

haklısın deyince de kavga çıkmazmış

Ney conduziu uma luta brilhante de recuo, e escapou.

Ney dahice geri çekilme ve savaşma stratejisi uyguladı ve kaçtı

O filme "Clube da Luta" tem um final surpresa.

"Fight Club" filminin sürpriz bir sonu vardır.

- Esforce-se para ser feliz.
- Luta por seres feliz.

Mutlu olmaya çalış.

Ser uma pessoa solitária requer luta interior consigo mesma.

Yalnız olmak kendinle iç mücadeleyi gerektirir.

O urso solitário não desistirá da refeição sem dar luta.

Yalnız ayı, yemeğini kolay kolay teslim etmez.

Desta vez, ele mostra a mesma luta em seu roubo

Bu sefer aynı mücadeleyi çalınmasında gösteriyor

O maior crocodilo da Terra luta contra o tubarão mais rápido,

Dünyanın en büyük timsahı en hızlı köpek balığıyla çarpışacak.

O coral-laranja não tem como escapar, mas pode dar luta...

Düğme mercan kaçamaz... ...ama karşı koyabilir.

- Eu vi a luta.
- Eu vi a briga.
- Vi a briga.

Dövüşü gördüm.

é quando esta enorme criatura levará o seu corpo blindado para a luta.

bu devasa yaratık, zırhlı gövdesiyle doğrudan mücadeleye girer.

Tivemos de obter os recursos económicos necessários para a nossa luta, de cometer crimes.

Mücadelemizin gerektirdiği ekonomik kaynaklara ulaşmak için suç işlemek durumunda kalıyorduk.

Hardrada se atirou no auge da luta, sem armadura, empunhando a espada com as

Diyor . Hardrada, zırhsız bir şekilde iki eliyle

A história dos Vales de Gales do Sul é de uma luta por direitos.

Güney Galler Vadileri tarihinde bir hak savaşı var.

Ele acreditava que os negros poderiam vencer a luta pelos direitos igualitários sem violência.

O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.

Ele dá uma grande luta nas obras trazidas para a Turquia Diretor do Museu Usak

O eserlerin Türkiye'ye getirilmesinde büyük mücadele veren Uşak Müze Müdürü

A Europa estava prestes a testemunhar a mais sangrenta dia de luta das guerras napoleônicas.

Avrupa en kanlılara tanıklık etmek üzereydi Napolyon Savaşları günü savaşı.

Quando eu entrei na cafeteria, dois rapazes estavam assistindo a uma partida de luta na televisão.

Ben kafeteryaya girdiğimde, iki tane genç adam televizyonda bir güreş maçını izliyordu.

O Tom disse para a Mary que ele não era o capitão da equipe de luta.

Tom, Mary'ye kendisinin güreş takımının kaptanı olmadığını söyledi.

Quando está bêbado, ele resmunga e luta. Quando está sóbrio, se deita sobre seja lá o que for e se cala.

O sarhoşken, homurdanıyor ve kavga ediyor. O ayıkken, eline ne gelirse atıyor ve hiçbir şey söylemiyor.

O verdadeiro soldado luta não porque ele odeia o que está na sua frente, mas porque ele ama o que está atrás dele.

Gerçek asker önündekinden nefret ettiği için değil ancak arkasındakini sevdiği için dövüşür.