Translation of "Acima" in Turkish

0.051 sec.

Examples of using "Acima" in a sentence and their turkish translations:

Vejam acima.

Yukarıya bakın.

Tom correu escada acima.

Tom merdivenlerden yukarı koştu.

Assine acima desta linha.

- Bu çizginin üstünü imzalayın.
- Bu satırın üstüne imza atınız.
- Bu satırın üstüne imza atın.

Tamanho possível 7 e acima

olası büyüklük 7 ve üzeri

Ninguém está acima da lei.

- Hiç kimse hukukun üstünde değil.
- Kimse yasalardan üstün değildir.

Não estou acima do peso.

Ben şişman değilim.

Está bem acima de você.

O tam senin üzerinde.

- O avião voava acima das nuvens.
- O avião estava voando acima das nuvens.

Uçak bulutların üzerinden uçtu.

Há uma cachoeira acima da ponte.

Köprünün yukarısında bir şelale var.

Vi a lua acima do telhado.

Çatının üstünde ay gördüm.

A lua estava acima do horizonte.

Ay, ufkun üzerindeydi.

E, acima de tudo, não minta.

Her şeyden önce, yalan söyleme.

Tom não está acima do peso.

Tom fazla kilolu değildi.

Tom ainda está acima do peso.

Tom hâlâ kilolu.

Minhas notas estão acima da média

Benim notlarım ortalamanın üzerindedir.

Nós estamos voando acima das nuvens.

Biz bulutların üstünde uçuyoruz.

Por favor, ignore meus comentários acima.

Lütfen yukarıdaki yorumlarımı önemseme.

Nosso avião estava voando acima das nuvens.

Uçağımız bulutların üzerinde uçuyordu.

As pessoas acima de 18 podem dirigir.

18 yaşından büyük insanlar araba kullanabilir.

O sol se elevou acima do horizonte.

Güneş ufukta yükseldi.

Fiquei sem fôlego após correr escadas acima.

Merdivenlerden yukarıya koştuktan sonra nefes nefese kaldım.

O teu gato está acima do peso.

Senin kedin fazla kilolu.

A ilhota salienta-se acima da água.

Adacık su üstüne çıkıyor.

Ele mora no andar logo acima do meu.

O benim üst katımda yaşıyor.

Um helicóptero voava em círculos acima de nós.

Bir helikopter üzerimizde döndü.

Ele valoriza a honra acima de qualquer coisa.

O, onura her şeyden daha çok değer verir.

O avião estava voando muito acima das nuvens.

Uçak, bulutların çok üzerinde uçuyordu.

Acima de tudo, existe uma falta de apartamentos.

Her şeyden önce dairelerde bir eksiklik var.

O nosso objetivo é, acima de tudo, educacional.

Amacımız öncelikle eğitimle ilgili.

A pequena ilha projeta-se acima da água.

Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.

O motociclista foi acima do limite de velocidade.

Motosikletçi hız sınırının üzerinde gitti.

Todo mundo acha que eles estão acima da média.

Herkes kendini ortalamanın üzerinde görür.

Superar esta contradição e ter a solidariedade acima do egoísmo,

Ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın

Ainda assim, a temperatura está pouco acima dos 0 oC.

Yine de sıcaklık donma noktasının sadece biraz üstünde.

A água está 50 graus acima da temperatura do ar.

Su, etraflarını saran soğuk havadan 50 derece daha sıcaktır.

Agora, acima de tudo, o Tom deve treinar a paciência.

Şimdi, her şeyden önce, Tom sabır göstermeli.

Eu não posso comprar uma câmera acima de 300 dólares.

Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam.

Tom geralmente dirige um pouco acima do limite de velocidade.

Tom genellikle hız limitinin biraz üzerinde araç kullanır.

A que altitude acima do nível do mar nos encontramos?

Deniz seviyesinin ne kadar üstündeyiz?

Com licença; permita-me apontar três erros no artigo acima.

Affedersiniz; yukarıdaki makalede üç hata göstermeme izin verin.

Estar acima do peso ou ser obeso não é saudável.

Aşırı kilolu veya obez olmak sağlıksızdır.

A cidade está situada 1500 metros acima do nível do mar.

Kasaba deniz seviyesinden 1500 metre yüksekte yer alıyor.

Os macacos ficam acima dos cães na classificação quanto à inteligência.

Maymunlar zeka olarak köpeklerden üstündür.

Tom está fazendo dieta porque está um pouco acima do peso.

Tom, biraz kilo fazlası olduğu için diyet yapıyor.

O Mal de Alzheimer afeta principalmente pessoas acima de 60 anos.

Alzheimer hastalığı çoğunlukla 60 yaşından fazla olan insanları etkiler.

A montanha fica a 5.000 metros acima do nível do mar.

Dağ deniz seviyesinden 5000 metre yüksekte.

Acima de tudo, tenha cuidado com o que você come e bebe.

Her şeyden önce, ne yediğinize ve içtiğinize dikkat edin.

A zona acima de 8000m é conhecida como a zona da morte.

8000 metreden yukarıdaki bölge, ölüm bölgesi olarak bilinir.

Sessenta e nove por cento dos adultos americanos estão acima do peso.

Yetişkin Amerikalıların yüzde altmış dokuzu fazla kiloludur.

Este livro é útil e, acima de tudo, ele não é caro.

Bu yararlı bir kitap, dahası pahalı da değil.

- A altura média das garotas na classe é acima de 1,55 m.
- A altura média das garotas na classe é acima de um metro e cinquenta e cinco.

Sınıftaki kızların ortalama boyu 155 santimetreden fazladır.

- Ele sentiu algo subindo na sua perna.
- Ele sentiu algo rastejando perna acima.

Bir şeyin bacağından yukarı çıktığını hissetti.

As crianças precisam de muitas coisas, mas, acima de tudo, precisam de amor.

Çocukların çok şeye ihtiyacı var, ancak her şeyden önce sevgiye ihtiyaçları var.

Noventa por cento de todos os motoristas acham que estão acima da média.

Tüm sürücülerin yüzde doksanı, ortalamanın üzerinde olduklarını düşünür.

E as pessoas sentem-se ofendidas quando dizem que os atos políticos acabam acima dos atos legais.

Siyasi eylemlerin hukukun üstüne çıktığı söylendiğinde insanlar alınıyor.

A Sra. Brown advertiu Beth de que se ela não comesse adequadamente ela ficaria permanentemente acima do peso.

Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı.

A parte de um iceberg que está debaixo da água é muito maior do que aquela que está acima da água.

Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.

A morte deve ser muito bela. Jazer na terra macia e morena, com a relva ondulando acima de nossa cabeça, e escutar o silêncio. Não ter nem ontem nem amanhã. Esquecer o tempo, perdoar a vida, estar em paz.

Ölüm çok güzel olmalı. Kafanın üzerinde sallanan yeşil otları olan yumuşak kahverengi toprakta uzanmak ve sessizliği dinlemek. Dünü ve yarını olmamak. Zamanı unutmak, hayatı bağışlamak, barışık olmak.