Translation of "Linha" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Linha" in a sentence and their turkish translations:

- Desenhe uma linha reta.
- Trace uma linha reta.

- Düz bir çizgi çiz.
- Düz bir çizgi çizin.

Assine nesta linha.

Bu çizginin üzerini imzalayın.

- Traduza cada linha deste texto.
- Traduz cada linha deste texto.

Bu metnin her satırını çevir.

Esta linha é diagonal.

Bu çizgi diyagonal.

Esqueça a última linha.

Son satırı unut.

Desenhe uma linha aqui.

- Burada bir çizgi çizin.
- Buraya bir çizgi çiz.
- Buraya bir çizgi çizin.

Assine acima desta linha.

- Bu çizginin üstünü imzalayın.
- Bu satırın üstüne imza atınız.
- Bu satırın üstüne imza atın.

Tinha cruzado a linha aqui

çizgiyi aşmıştı burada

A linha está ocupada agora.

Hat şimdi meşgul.

Você tem agulha e linha?

İğne ve ipliğin var mı?

Essa é uma linha vertical.

Bu dikey bir çizgi.

Desenhe uma linha no papel.

Kağıdın üzerine bir çizgi çizin.

Ele estava no fim da linha.

Sıranın sonunda durdu.

Este é o fim da linha.

Bu, yolun sonu.

Por favor, assine na linha pontilhada.

Lütfen noktalı çizginin üzerini imzala.

Tom sabe onde desenhar a linha.

Tom nerede sınır koyacağını biliyor.

- Existe uma fina linha entre amor e ódio.
- Existe uma linha tênue entre amor e ódio.

Aşk ve nefret arasında ince bir çizgi vardır.

Se olharmos o globo novamente, você notará que a linha não é a linha mais curta

Eğer aynı hattan geri dönersek, bu hattın en kısa rota olmadığını görürsünüz.

- Há uma linha branca no meio da estrada.
- Tem uma linha branca no meio da estrada.

Yolun ortasında beyaz bir çizgi var.

Portanto, esta é a linha norte-sul.

Ve dolayısıyla bu da kuzey-güney hattım.

Ela costura com uma agulha e linha.

O bir iğne ve iplik ile dikiş diker.

Tom desenhou uma linha reta no papel.

Tom kağıda düz bir çizgi çizdi.

Esta é uma linha direta para Londres.

Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.

Divida esta linha em vinte partes iguais.

Bu doğruyu 20 eşit parçaya bölün.

A linha de montagem fica à direita.

Montaj hattı sağdadır.

- Por favor, não brinque perto da linha de trem.
- Por favor, não brinquem perto da linha de trem.

Lütfen demiryolu rayları yakınında oynamayın.

Se a linha estiver gravada na minha memória

hafızama kazınan replik ise

Além disso, disciplinado e em forma de linha

üstelik yine disiplinli ve çizgi şeklinde

Estou com meu amigo na linha nesse instante.

Şu an hatta bir arkadaşım var.

- Esqueça a última linha.
- Esqueça o último verso.

Son satırı unut.

Ele traçou uma linha reta com o lápis.

O, kurşun kalemi ile düz bir çizgi çizdi.

- Não tem fio vermelho.
- Não tem linha vermelha.

Kırmızı iplik yok.

Existe uma fina linha entre genialidade e estupidez.

Dahilik ve aptallık arasında ince bir çizgi vardır.

Existe uma fina linha entre genialidade e insanidade.

Dahilik ve delilik arasında ince bir sınır vardır.

Esta linha é mais fina que um cabelo.

Bu iplik insan saçından daha incedir.

Isso significa que... esta é a linha este-oeste.

Yani bu bir  doğu-batı hattı.

Mas há uma linha que não se pode ultrapassar.

Ama aşılmaz bir çizginin varlığını fark ediyorsun.

Ele sempre ocupou um lugar na linha de frente.

O her zaman ön sırada bir koltuk aldı.

Por favor, dê-me um carretel de linha branca.

Bana beyaz iplikli bir makara verin.

Chamamos essa parte de linha de falha até esse ponto

bu noktadan geçen kısma biz fay hattı diyoruz

- Ainda consigo andar reto.
- Ainda consigo andar em linha reta.

Ben hâlâ düz gidebiliyorum.

O trem de linha é menos comfortável que o expresso.

Normal tren ekspres trenden daha az rahattır.

Você sabe como usar estas ferramentas de linha de comando?

Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

Isto é, por que o terremoto ocorreu na linha de falha?

demek ki deprem fay hattı üzerinde neden oluyormuş?

Veja a sétima linha de baixo para cima da página 34.

34. sayfada alttan yedinci satıra bak.

Ele explicou os meios de subsistência das pessoas na fase de linha

insanların geçim sıkıntısını hat safhada anlattı

Tínhamos um pequeno bungalow de madeira, literalmente abaixo da linha de água.

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

- Onde é o fim dessa linha?
- Onde é o fim dessa fila?

Bu sıranın sonu neresi?

Mudou para vermelho borgonha em linha com outros países da União Europeia.

diğer AB ülkeleriyle uyumlu olarak bordo kırmızıya geçti.

Junto à Linha do Equador, há as mesmas horas com e sem luz solar.

Ekvatorda gece ve gündüz eşittir.

Ele morre de pé ainda recitando o poema, mas não completa a última linha.

Hala şiiri okurken ayağa kalkar ama son dizeyi tamamlamaz.

Existe uma fina linha entre o que é aceitável e o que é inaceitável.

Neyin kabul edilebilir ve neyin kabul edilemez olduğu arasında ince bir çizgi vardır.

Existe uma fina linha entre o que é aceitável e o que não é.

Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır.

O equador é uma linha imaginária que divide o globo em duas partes iguais.

Ekvator dünyayı iki eşit parçaya bölen hayali bir çizgidir.

Foi projetado para que uma linha desenhada entre dois pontos no mapa fornecesse o exato

Haritadaki iki nokta arasında çizilen bir çizginin, bu noktalar arasında gezinmek için

Sua linha de frente era uma parede de cavalaria, sobre 10.000 cavaleiros de todo o império - Medes

Onların ön cephesi süvari duvarıydı, yaklaşık İmparatorluğun her tarafından 10.000 atlı - Medes

O rei Olaf é morto lutando na linha de frente e é derrubado por uma série de golpes de lança

Kral Olaf ön saflarda savaşırken öldürüldü ve bir dizi mızrak ve balta darbesiyle yere