Translation of "Avantage" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Avantage" in a sentence and their turkish translations:

Avantage énorme.

Büyük bir avantaj.

- Nous avons un avantage.
- Nous disposons d'un avantage.

Bizim bir avantajımız var.

Leur avantage, c'est

Burada hangi konuda iyi olduğu yazıyor.

- Chaque avantage a son désavantage.
- Chaque avantage comporte son désavantage.

Her avantajın dezavantajı vardır.

C'est un avantage significatif.

Bu önemli bir avantaj.

C'est à son avantage.

Bu onun avantajı için.

- Vous tirez avantage de sa faiblesse.
- Tu tires avantage de sa faiblesse.

Onun güçsüzlüğünden yararlanıyorsunuz.

Il a un petit avantage.

Onun küçük bir avantajı var.

Elle a un petit avantage.

O küçük bir avantaja sahiptir.

Je veux en tirer avantage.

- Ondan yararlanmak istiyorum.
- Ondan avantaj elde etmek istiyorum.

L'obscurité sera à mon avantage.

Karanlık benim yararıma çalışacak.

Chaque désavantage a son avantage.

Her dezavantajın avantajı vardır.

Mais aussi avec un avantage économique.

ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

Elle tira avantage de mon ignorance.

O benim cehaletimden yaralandı.

Mais j'y avais un autre avantage.

Ama ondan başka bir çıkarım vardı.

Elle a un avantage sur moi.

O, benim üzerimde bir avantaja sahiptir.

- C'est un avantage de savoir utiliser un ordinateur.
- C'est un avantage d'être capable d'utiliser un ordinateur.

Bilgisayar kullanabilmek bir avantajdır.

Je dis ça comme ça, c'est un avantage.

Benden söylemesi, bu iyi bir yan etki.

Le seul avantage était qu'il élargissait ses horizons

Tek faydası ufkunu genişletmişti o insanlar

Nous pouvons apprendre à en tirer avantage au mieux,

onlardan en iyi şekilde yararlanmayı öğrenebiliriz.

John a tiré avantage de la faiblesse de Bill.

John Bill'in zayıflığından istifade etti.

Les hommes n'avaient pas nécessairement un avantage sur les femmes.

Erkeklerin kadınlardan fazla avantajı yoktu.

Le troisième avantage d'être un enfant est l'avantage du temps.

Çocuk olmanın üçüncü avantajı ise zaman avantajıdır.

On ne doit pas tirer avantage des faiblesses des autres.

Başkalarının zayıflığından yararlanmamalısın.

Le chaos généré par la troupe novice tourne à son avantage.

Kendi acemi sürüsünün yarattığı kargaşa dişi için avantaja dönüşüyor.

Les économies de carburant sont un gros avantage de cette voiture.

Yakıt tasarrufu bu arabanın önemli bir avantajıdır.

Gratte - ciel qu'elles possèdent Le premier avantage vient d'investir dans moins de

İlk fayda, daha az araziye ve daha fazla istihdama yatırım yapmaktan gelir

Être chauve présente au moins un avantage - on économise beaucoup en shampooing.

Kel olmanın en az bir avantajı var - şampuanla ilgili çok tasarruf yaparsın.

Le fait que ce soit étroit et petit là-dedans, c'est un avantage.

Buranın oldukça dar ve küçük olması iyi bir şey.

Le fait que ce soit étroit et petit là-dedans, c'est un avantage.

Buranın oldukça dar ve küçük olması iyi bir şey.

- Plus gros n'est pas toujours un avantage.
- Plus gros n'est pas toujours mieux.

Daha büyük her zaman daha iyi değildir.

Y avait-il quelque chose de plus, qui donnait aux Vikings leur avantage mortel?

Vikinglere ölümcül üstünlük sağlayan bir şey daha var mıydı?

Plus d'esthétique en même temps . Quant au deuxième avantage, selon les spécialistes, ces bâtiments

ile konut sağlamak anlamına gelir . İkinci faydaya gelince, uzmanlara göre bu binalar

Les ingénieurs essaient de tirer avantage de la nature plutôt que d'essayer de la comprendre.

Mühendisler, tabiatı anlamaktan ziyade, onu kullanmaya çalışırlar.

De leur avantage, et plus important encore, ils ont appris à travailler avec cette nouvelle technologie.

olanı kullanmış oldular ve daha da önemlisi yeni bir teknolojiyi nasıl kullanacaklarını öğrendiler.

- Il n'y a aucun intérêt à rester ici.
- Il n'y a aucun avantage à rester ici.

Burada kalmanın hiçbir avantajı yok.

Mais il n'a pas réussi à suivre son avantage et a laissé la gestion tactique de la bataille

Ancak avantajını takip edemedi ve savaşın taktiksel idaresini başkalarına

- Tu dois profiter de cette occasion.
- Tu dois saisir cette occasion.
- Tu dois tirer avantage de cette occasion.

Fırsattan yararlanmalısın.

Nous allons nous assurer que personne ne tire avantage du peuple étasunien pour son propre profit à court terme.

Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

En tournant les épreuves de l'hiver à leur avantage, ils sont devenus de véritables maîtres des longues nuits du nord.

Kışın sunduğu zorlukları avantaja çevirerek o uzun kuzey gecelerinin hakiki hâkimleri hâline gelmişlerdir.

Un avantage certain des portes automatiques est que les gens ne peuvent pas propager leurs maladies contagieuses en touchant les poignées de porte.

Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.