Translation of "Grands" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Grands" in a sentence and their turkish translations:

Ils sont grands.

Onlar büyük.

Pour avoir de grands poètes, il faut de grands publics.

Harika şairlere sahip olmak için büyük izleyiciler olmalıdır.

De grands requins blancs.

Büyük beyaz köpek balıkları.

Ouvre grands les yeux !

- Gözlerini dört aç!
- Çok dikkatli ol!

Nos enfants sont grands.

Bizim çocuklarımız olgun.

Les arbres sont grands.

Ağaçlar büyük.

J'aime les grands espaces.

Ben doğayı seviyorum.

- Ils sont très grands.
- Elles sont très grandes.
- Ils sont vraiment grands.

Onlar çok büyük.

Que font mes grands-parents ?

Büyükbabalarım ve büyükannelerim ne yapıyorlar?

Noël approche à grands pas.

- Noel şimdi çok yakın.
- Noel artık çok yakın.

Il a de grands pieds.

Onun büyük ayakları var.

Noël arrive à grands pas.

Noel hızla yaklaşıyor.

Les rideaux étaient grands ouverts.

Perdelerin hepsi açıktı.

Marie a de grands yeux.

Mary'nin büyük gözleri var.

- Les grands esprits pensent de la même manière.
- Les grands esprits se rencontrent.

Büyük akıllar benzer düşünürler.

- Pourquoi vos yeux sont-ils si grands ?
- Pourquoi tes yeux sont-ils si grands ?

Neden gözleriniz bu kadar büyük?

Sommes-nous plus grands, plus beaux ?

Daha uzun, daha mı yakışıklıyız?

Il a de grands yeux bleus.

Onun büyük mavi gözleri var.

De grands changements sont en route.

- Büyük değişiklikler ayakta.
- Büyük değişiklikler yolda.
- Büyük değişimler oluyor.

Le printemps approche à grands pas.

İlkbahar yakında geliyor.

Elle a de grands yeux bleus.

Onun büyük mavi gözleri var.

De grands progrès ont été réalisés.

Büyük ilerleme yapıldı.

Ces pantalons me sont trop grands.

Bu pantolon benim için çok büyük.

Cette poupée a de grands yeux.

Bu bebeğin büyük gözleri var.

- Sont-ils grands ?
- Sont-elles grandes ?

Onlar uzun boylu mu?

Marie a de grands yeux marron.

Mary'nin iri kahverengi gözleri var.

Cette conceptualisation a eu de grands avantages.

Bu kavramsallaştırmanın harika faydaları var.

Filer devant tous les gens plus grands

tüm o büyük insanların yanından hızlıca geçmek

Dans leur relation à ces grands sujets.

bağdaştırmakta rahatlık duyuyorlar.

Par les plus grands esprits au monde.

bir hakemlik sürecinden geçer.

L'un des plus grands dômes de l'époque

o dönem ki en büyük kubbelerden

Aucun de nos grands-parents n'était riche,

hiçbirimizin dedesi de zengin değildi ama

Nos grands-mères et mères du passé

Geçmiş dönemde nenelerimiz, annelerimiz

- Vous êtes grands.
- Vous êtes grandes.
- T'assures.

Sen harikasın.

Les garçons plus grands tourmentent les petits.

Daha büyük çocuklar küçük olanlara eziyet ederler.

Les Grands Lacs fournissent de l'eau potable.

The Great Lakes içme suyu sağlar.

Il fut élevé par ses grands-parents.

O, büyük ebeveynleri tarafından büyütüldü.

Les hiboux sont pourvus de grands yeux.

Baykuşların büyük gözleri var.

Ce cheval a de beaux grands yeux.

Bu atın büyük güzel gözleri var.

La nouvelle année arrive à grands pas.

Yeni yıl uzun adımlarla geliyor.

Les pépins des grenades sont relativement grands.

Nar tohumları nispeten büyüktür.

Les petits secrets font les grands mensonges.

Küçük sırlar büyük yalanlar yapar.

Ils sont beaucoup plus grands que nous.

Onlar bizden çok daha uzunlar.

Ces vêtements sont trop grands pour vous.

Bu giysiler senin için fazla büyük.

- Mes grands-parents sont morts avant que je naisse.
- Mes grands-parents sont décédés avant ma naissance.

Büyükbaba ve büyükannelerim ben doğmadan önce öldüler.

Les points de bascule entraînent trois grands périls.

Taşma noktaları üç tehdidi beraberinde getiriyor.

Mais souvent, les grands félins sentent à peine.

Ama büyük kedilerin kürklerinde nadiren koku bulunur.

La particularité des autres animaux en grands groupes

diğer hayvanlardan ayıran özelliği ise kalabalık guruplar halinde

Vous tirerez de grands avantages à apprendre l'anglais.

İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.

Les grues sont de grands et magnifiques oiseaux.

Turnalar büyük güzel hayvanlardır.

Des propos inconsidérés peuvent causer de grands torts.

Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.

C'est l'un des plus grands artistes au Japon.

Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.

Un piéton indiscipliné s'expose à de grands dangers.

Caddeyi dikkatsizce geçen biri kendini büyük tehlikeye atar.

Nos grands-parents viendraient nous voir les weekends.

Bizim büyük ebeveynlerimiz hafta sonlarında bizi görmeye gelirlerdi.

C'est un des plus grands scientifiques au Japon.

- Kendisi Japonya'daki en meşhur bilim adamlarındandır.
- Japonya'daki en büyük bilim adamlarından biridir.

C'est l'un des plus grands mystères de l'astrophysique.

Bu, astrofizikteki en büyük gizemlerinden biridir.

Les grands polatouches nidifient à l'intérieur des arbres.

Kuzeyden gelen uçan sincaplar ağaçların içinde yuva yapar.

Tous mes parents sont plus grands que moi.

Benim tüm akrabalarım benden daha uzundur.

Mes grands-parents avaient une maison à Boston.

Büyük ebeveynlerimin Boston'da bir evleri vardı.

La vigueur de mes grands-parents m'étonnera toujours.

Büyük ebeveynlerimin enerjilerine sık sık şaşırıyorum.

Il compte parmi les plus grands scientifiques mondiaux.

Dünyadaki en büyük bilim insanları arasında sayılıyor.

Mes grands-parents sont nés au siècle dernier.

Büyük ebeveynlerim geçen yüzyılda doğdu.

Il connaissait tous les grands cerveaux de l'époque.

Tüm büyük akla sahip kişileri tanıyordu.

Si la plupart des grands mouvements sociaux de l'histoire

Tarihteki en iyi toplumsal hareketlerin çoğu

Un des plus grands que notre civilisation devra affronter.

karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri olduğu konusunda uyardı.

Nous avons fait de grands sacrifices pour agir localement

Yerel hareket edebilmek için muazzam fedakârlıklar yaptık

Je plongeai mon regard dans ses grands yeux flamboyants

İri ve parlak gözlerinin içine baktım

Hemingway aimait la chasse aux grands fauves en Afrique.

Hemingway, Afrika'daki büyük hayvan avından hoşlandı.

Les ventes ont chuté dans tous les grands magasins.

Satışlar her büyük mağazada düştü.

Ce sont de grands chefs-d’œuvre de l'art européen.

Onlar Avrupa sanatının seçkin şaheserleridirler.

On peut acheter les cadeaux dans les grands magasins.

Biz mağazalardan hediyeler satın alabiliriz.

Je pense que nous pourrions être de grands amis.

Harika arkadaşlar olabileceğimizi düşünüyorum.

Généralement, les hommes sont plus grands que les femmes.

Genel olarak konuşursak, erkekler kadınlardan daha uzundur.

- Est-ce que tu rends souvent visite à tes grands-parents ?
- Est-ce que vous rendez souvent visite à vos grands-parents ?

Büyükanne ve büyükbabanı sık sık ziyaret ediyor musun?

L'un des plus grands mystères de la biologie de l'évolution,

Evrimsel biyolojideki en büyük gizemlerden biri

Les grands requins blancs utilisent toute une variété de sens.

Büyük beyazlar pek çok duyu kullanarak avlanırlar.

Et ils l'ont annoncé aux gens avec de grands lancements

Ve bunu büyük lansmanlarla insanlara duyurdular

grands navires commerciaux d'y accoster, quelque chose que les ports

olan bu limanın önemini size anlatmalıyız.

Aimer et être aimé sont les plus grands des bonheurs.

Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.

Dans le parc il y a beaucoup de grands arbres.

Parkta bir sürü uzun ağaç var.

Il est rare de trouver de grands jardins au Japon.

Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.

La lecture est l'un des grands plaisirs de la vie.

Okumak, yaşamın büyük keyiflerinden biridir.

Pourquoi les grands jours n'ont-ils que vingt quatre heures ?

Neden büyük günler sadece yirmi dört saat?

Les grands hommes sont des tables des matières de l'humanité.

Büyük insanlar; insanlığın muhteviyatlarıdır.

- Vous êtes des grands maintenant.
- Tu es un grand maintenant.

Artık büyüdün.

Les gens qui sont grands ne sont pas toujours forts.

Büyük insanlar her zaman güçlü değildir.

Les Européens sont les plus grands consommateurs d'alcool au monde.

Avrupalılar dünyanın en büyük alkol tüketicileridir.

Avant, il y avait de grands arbres autour de l'étang.

Havuzun etrafında bazı büyük ağaçlar vardı.

C'est l'un des plus grands mystères de toute la science.

Bu, tüm bilimin en büyük gizemlerinden biridir.

Il y a beaucoup de grands bâtiments dans le centre.

Şehir merkezinde birçok yüksek binalar var.

Elle vit dans la maison où ses grands-parents vivaient.

O büyükebeveynlerinin yaşadığı aynı evde yaşıyor.

L'industrie japonaise a accompli de grands progrès depuis la guerre.

Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.

Aimer Dieu et ses voisins sont les deux grands commandements.

Tanrıyı ve komşuları sevmek iki büyük emirdir.

Il n'existe pas de chiens plus grands que celui-là.

- Bundan daha büyük köpekler yok.
- Bundan daha büyük köpek yok.