Translation of "Commun" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Commun" in a sentence and their turkish translations:

- Nous avons un ami commun.
- On a un ami commun.

Ortak bir arkadaşımız var.

Pour travailler en commun,

birlikte çalışmalı,

Le point commun ici

Burada ortak olan şey,

C'est un poulpe commun.

Tür ismi bayağı ahtapot.

- Il est dépourvu de sens commun.
- Il n'a aucun sens commun.

Onun sağ duyusu yok.

Nous façonnons notre avenir commun.

sürücü koltuğundayız.

Pour se battre en commun,

birlikte iklim değişikliğine karşı savaşmalı,

Elle manque de sens commun.

O, sağduyudan yoksundur.

Ils n'ont rien en commun.

Onların ortak bir şeyi yok.

Il a un nom commun.

Onun yaygın bir adı var.

Il manque de sens commun.

Sağduyudan yoksundur.

Nous n'avons rien en commun.

Ortak hiçbir şeyimiz yok.

Nous n'avions rien en commun.

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

Nous avons cela en commun.

Buna müştereken sahibiz.

Il est dépourvu de sens commun.

O sağduyudan yoksundur.

C'est une fille à l'air commun.

O sade görünümlü bir kız.

Nous avons très peu en commun.

Çok az ortak yanımız var.

Nous avons quelque chose en commun.

Ortak bir şeyimiz var.

J'ai beaucoup en commun avec lui.

Onunla çok ortak yönüm var.

Nous avons des intérêts en commun.

Bizim ortak çıkarlarımız var.

Le sens commun est fort rare.

Sağduyu oldukça nadirdir.

Vous deux avez beaucoup en commun.

Siz ikinizin çok ortak özelliği var.

Nous avons vraiment beaucoup en commun.

Bizim gerçekten çok ortak yönümüz var.

Nous avons des amis en commun.

Ortak arkadaşlarımız var.

- Vous et moi avons quelque chose en commun.
- Toi et moi avons quelque chose en commun.

Sen ve ben ortak bir şeye sahibiz.

Nous avions tant de traits en commun.

Çoğu özelliğimiz ortak.

Tom et moi n'avons rien en commun.

Tom ve benim ortak yanımız yok.

Mais nous n'avons vraiment rien en commun.

Fakat hiç ortak bir yönümüz yok.

Je n'ai rien de commun avec elle.

Onunla ortak hiçbir şeyim yok.

Je n'ai rien en commun avec lui.

Onunla ortak bir şeyim yok.

Nous n'avons pas grand-chose en commun.

Bizim çok ortak yanımız yok.

Le plomb est un polluant environnemental commun.

Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.

Je n'avais rien en commun avec eux.

Onlarla ortak bir şeyim yoktu.

Nous avons quelque chose d'autre en commun.

Bizim ortak başka bir şeyimiz var.

Elle n'a rien de commun avec lui.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

Tom et Mary ont beaucoup en commun.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

Nous avons beaucoup de choses en commun.

Ortak çok şeyimiz var.

- Je me demande ce qu'ils ont tous en commun.
- Je me demande ce qu'elles ont toutes en commun.

Onların hepsinin ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

Se transsubstantient en prospérité et en bien commun.

tanıma göre doğru olmalı.

Ils tiennent notre avenir commun entre leurs mains.

Bizim geleceğimiz onların elinde.

Elles n'ont pas l'air d'avoir beaucoup en commun.

çok ortak yanları yokmuş gibi görünüyorlar.

Je pense que nous avons beaucoup en commun.

Sanırım bir sürü ortak noktamız var.

Le racisme est commun dans beaucoup de sociétés.

Irkçılık birçok toplumda yaygındır.

Tom et Mary n'ont presque rien en commun.

Tom ve Mary'nin neredeyse ortak hiçbir şeyi yok.

J'ai beaucoup de choses en commun avec toi.

Seninle çok ortak yanım var.

Oublie ça. Il est notre ami commun, après tout.

Unut gitsin. Sonuçta o bizim ortak arkadaşımız.

On dit quelquefois : « Le sens commun est fort rare. »

Biz bazen "sağduyu oldukça nadirdir" deriz.

Je n'ai pas grand-chose en commun avec lui.

Onunla çok ortak noktam yok.

Je pense que nous avons quelque chose en commun.

Sanırım ortak yanımız var.

Vous avez un compte commun ou des comptes séparés ?

Ayrı hesapların mı yoksa ortak hesabın mı var?

Nous avons besoin d'un moyen de transport en commun.

- Bizim ulaşıma ihtiyacımız var.
- Bizim taşımacılığa ihtiyacımız var.

- C'est un nom inhabituel.
- C'est un nom peu commun.

Nadir bir isim.

Ces deux-là n'ont pas grand-chose en commun.

Bu ikisinin çok az ortak yanı var.

Tom et Mary n'ont pas vraiment beaucoup en commun.

Tom ve Mary'nin gerçekten pek ortak noktası yoktur.

Seulement les choses que j'ai en commun pour vous tous.

sadece hepinize güveniyorum.

Bien qu'ils soient jumeaux, ils ont peu d'intérêts en commun.

İkiz olmalarına rağmen, onların çok az ortak ilgi alanları var.

Tous les humains sur Terre sont issus d'un ancêtre commun.

Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

D'utiliser sa propre voiture plutôt que les transports en commun.

toplu taşiıma yerine kendi arabanı kullanmak,

Il n'y a pas de transport en commun par ici.

Buralarda hiç toplu taşıma yoktur.

Nous avons plus en commun que je ne le pensais.

Düşündüğümden daha fazla ortak yönlerimiz var.

Ils savaient qu'ils devaient combattre ensemble pour défaire l'ennemi commun.

Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

Et à rendre le rire commun dans des endroits pas communs.

kahkahayı ortak alanlar dışındaki yerlerde sıradan bir şey yapmaya başladık.

Un bien commun ne peut pas être vendu ou être cédé

Ortak varlık satılamaz, başkasına verilemez

Dire que la technologie change rapidement est un véritable lieu commun.

Teknoloji hızla değişir demek bilinen gerçeği dile getirmektir.

J'abandonne. Qu'ont en commun un prêtre irlandais et un sorcier africain ?

Ondan vazgeçtim. İrlandalı rahip ve Kongolu cadı doktorun ortak neyi var?

J'ai le sentiment que vous et moi avons beaucoup en commun.

Senin ve benim ortak çok şeyimiz olduğuna dair içimde bir his var.

Le complexe d'infériorité est plus commun que ce que nous pensons.

Aşağılık kompleksleri düşündüğümüzden daha yaygındır.

Tom et Marie ne s'entendent pas parce qu'ils n'ont rien en commun.

Ortak yönleri olmadığı için Tom ve Mary birbirleriyle geçinmiyor.

La piscine est utilisée en commun par tous les enfants du voisinage.

Havuz mahallede tüm çocuklar tarafından ortak kullanılır.

- Elle n'a rien de commun avec lui.
- Elle est aux antipodes de lui.

Onunla ortak hiçbir şeyi yok.

Nous n'avons pas évolué à partir des singes. Nous partageons un ancêtre commun.

Biz maymunlardan evrim geçirmedik. Ortak bir atayı paylaşıyoruz.

Le but qu'ils avaient en commun était de faire du projet un succès.

Onların ortak amacı projeyi başarılı yapmaktı.

- Le sens commun est fort rare.
- Le bon sens n'est pas si courant.

Sağ duyu çok yaygın değil.

Alors vous avez quelque chose en commun avec des gens dans le monde entier.

o hâlde dünya genelindeki insanlarla ortak bir noktanız var.

Complètement hors du commun. Aujourd'hui, il cherche à entrer dans ce qu'on appelle une

tamamen olağandışı idi. Bugün , dünyanın şu anda bağımlı olduğu ve on yıllar önceki petrol keşif

Alors, de nombreuses personnes dépendent des transports en commun pour se rendre au travail.

Birçok insan işe gitmek için toplu taşıma araçlarına bağımlı.

- De nos jours, l’Amérique et nous, avons vraiment tout en commun, à l’exception de la langue, bien entendu.
- Nous avons réellement, de nos jours, tout en commun avec l'Amérique, hormis, bien entendu, la langue.

Bugünlerde Amerika ile ortak gerçekten her şeyimiz var, elbette dil hariç.

Je pense que toi et Tom avez plus en commun que vous ne voulez bien l'admettre.

Sanırım senin ve Tom'un senin kabul etmek istediğinden daha çok ortak yönünüz var.

Les sages s'entretiennent des idées, les intellectuels des faits, et le commun des mortels, de ce qu'ils mangent.

Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.

Ces temps derniers, Israël et l'Iran ont vraiment très peu de choses en commun, mais l'espéranto en fait partie.

Son zamanlarda, İsrail ve İran'ın ortak çok az şeyi var fakat Esperanto onlardan biridir.

Le divorce peut mettre les amis commun du couple dans une position difficile, particulièrement si la séparation est difficile.

Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.

Mettons les choses au point. Vous et moi ne sommes pas amis. Nous sommes alliés contre un ennemi commun.

Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Sen ve ben arkadaş değiliz. Biz ortak bir düşmana karşı müttefikiz.

Ne vous ont-ils pas enseigné le sens commun aussi bien que la dactylographie à l'école où tu as étudié ?

Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?

L'éléphant et la girafe n'eussent-ils pas d'ancêtre commun, comment quelqu'un aurait-il pu remarquer qu'ils avaient exactement le même nombre de vertèbres dans le cou ?

Fil ve zürafanın ortak ataları olmasaydı biri onların boyunlarında tam eşit sayıdaki omurgaya sahip olduklarını muhtemelen nasıl fark edebilirdi?

Tous les grands dirigeants ont eu un trait commun : c'était la volonté d'affronter sans équivoque les angoisses majeures de leur peuple à leurs époques respectives. Telle est l'essence même de la conduite des affaires et rien de plus.

Bütün harika liderlerin genelde tek bir karakteristik özelliği vardır: kendi zamanlarındaki halklarının en büyük endişesine açıkça karşı koymak. Daha fazlası değil, sadece bu, liderliğin esasıdır.