Translation of "Travailler" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Travailler" in a sentence and their turkish translations:

J'aime travailler.

- Ben çalışmayı seviyorum.
- Çalışmayı seviyorum.

- J'aime travailler ici.
- J'apprécie de travailler ici.

Burada çalışmaktan zevk alıyorum.

- J'ai dû travailler.
- Il m'a fallu travailler.

Çalışmak zorundaydım.

- Un homme doit travailler.
- L'homme doit travailler.

Bir adam çalışmak zorundadır.

- Ils l'ont fait travailler.
- Ils le firent travailler.
- Elles le firent travailler.

Onlar onu çalıştırdılar.

- J'apprécie de travailler avec toi.
- J'apprécie de travailler avec vous.
- J'aime travailler avec toi.
- J'aime travailler avec vous.

Seninle çalışmayı seviyorum.

- J'ai feint de travailler.
- J'ai fait semblant de travailler.
- Je fis semblant de travailler.
- Je feignis de travailler.

Çalışıyor gibi davrandım.

- Tom a continué à travailler.
- Tom continua à travailler.
- Tom continuait à travailler.

Tom çalışmaya devam etti.

- Tu devrais travailler fort.
- Tu devrais travailler dur.

- Sıkı çalışmalısın.
- Sıkı çalışman gerekiyor.

- Fais-le travailler pour !
- Faites-le travailler pour !

Onu bunun için çalıştırın.

- On essaie de travailler.
- Nous essayons de travailler.

- Çalışmaya çalışıyoruz.
- İş yapmaya çabalıyoruz.

- Tu devras beaucoup travailler.
- Vous devrez beaucoup travailler.

Çok çalışmak zorunda kalacaksın.

- J'ai continué à travailler.
- Je continuai à travailler.

Ben çalışmaya devam ettim.

- Je préfère travailler seul.
- Je préfère travailler seule.

Yalnız çalışmayı tercih ediyorum.

- Dois-tu travailler aujourd'hui ?
- Devez-vous travailler aujourd'hui ?

Bugün çalışmak zorunda mısın?

- Es-tu prêt à travailler ?
- Es-tu prête à travailler ?
- Êtes-vous prêt à travailler ?
- Êtes-vous prêts à travailler ?
- Êtes-vous prête à travailler ?
- Êtes-vous prêtes à travailler ?

Çalışmaya hazır mısın?

- Elle a continué de travailler.
- Elle continua à travailler.
- Elle a continué à travailler.

O çalışmaya devam etti.

- J'ai feint de travailler.
- J'ai fait semblant de travailler.
- Je fis semblant de travailler.

Çalışıyor gibi davrandım.

Je dois travailler.

- Çalışmak zorundayım.
- Çalışmam gerekiyor.

Je déteste travailler.

Çalışmaktan nefret ederim.

Tom veut travailler.

Tom çalışmak istiyor.

Continue à travailler !

Çalışmaya devam edin.

J'aime travailler ici.

Burada çalışmayı seviyorum.

Il va travailler.

O çalışacak.

Je vais travailler.

Ben çalışacağım.

Je veux travailler.

Ben çalışmak istiyorum.

Va travailler, Tom !

Çalışmaya git Tom!

Chacun doit travailler.

Herkes çalışmalı.

J'essaye de travailler.

Çalışmaya çalışıyorum.

Tu vas travailler.

- Çalışmaya gidiyorsun.
- Çalışmaya gidiyorsunuz.

Tom doit travailler !

Tom çalışmalıdır.

- Elle continua à travailler.
- Elle a continué à travailler.

O çalışmaya devam etti.

- Continue à travailler !
- Continuez à travailler !
- Poursuis le travail !

Çalışmaya devam et.

- Vous devez travailler ensemble.
- Il vous faut travailler ensemble.

Birlikte çalışmanız gerekiyor.

- Je vais travailler là-dessus.
- Je vais y travailler.

Bunun üzerinde çalışacağım.

- Tom a continué à travailler.
- Tom continua à travailler.

Tom çalışmaya devam etti.

- J'ai apprécié de travailler avec vous.
- J'ai apprécié de travailler avec toi.
- J'appréciai de travailler avec vous.
- J'appréciai de travailler avec toi.

Seninle çalışmayı sevdim.

- Ils s'accordèrent pour travailler ensemble.
- Elles s'accordèrent pour travailler ensemble.
- Ils s'accordèrent pour travailler de concert.

Birlikte çalışmayı kabul ettiler.

- Il faut travailler, pas penser.
- Vous devez travailler, pas penser.

Düşünmek değil çalışmak zorundasın.

- Dois-tu travailler, ce soir ?
- Devez-vous travailler, ce soir ?

Bu gece çalışmak zorunda mısın?

- Nous devons travailler plus rapidement.
- Nous devons travailler plus vite.

Daha hızlı çalışmalıyız.

- Je veux travailler avec vous.
- Je veux travailler avec toi.

Seninle çalışmak istiyorum.

- Tu dois travailler plus vite.
- Vous devez travailler plus vite.

Daha hızlı çalışmak zorundasın.

- Nous devrions tous travailler ensemble.
- Nous devrions toutes travailler ensemble.

Hepimiz birlikte çalışmalıyız.

- Il vous faut travailler vite.
- Il te faut travailler vite.

- Çabuk çalışmalısın.
- Çabuk çalışman gerekiyor.

- Il aurait dû travailler plus.
- Il aurait dû travailler davantage.

O, daha çok çalışmalıydı.

[Notre façon de travailler]

[Çalışma Şeklimiz]

Nous devons travailler ensemble,

Birlikte çalışmak zorundayız,

Pour travailler en commun,

birlikte çalışmalı,

Nous continuerons à travailler

Uzayın insanlığın faydası için

Les travailleurs devaient travailler

işçilerin çalışmak zorunda kaldığı

Ils sont venus travailler

çalışmaya gelmişlerdir

Les hommes devraient travailler.

Erkekler çalışmalı.

Tom refuse de travailler.

Tom çalışmayı reddediyor.

Je dois travailler, demain.

- Yarın çalışmak zorundayım.
- Yarın çalışmam gerekiyor.

Ils devraient travailler lundi.

Onların pazartesi günü çalışmaları gerekir.

Tom doit travailler demain.

Tom yarın çalışmak zorunda.

On doit travailler maintenant.

Şimdi çalışmak zorundayız.

Je refuse de travailler.

Ben çalışmayı reddediyorum.

Un homme doit travailler.

Bir adam çalışmak zorundadır.

Tu vas travailler seul.

Yalnız çalışacaksın.

Je vais travailler maintenant.

Şimdi işe gidiyorum.

Vous devez travailler ensemble.

Birlikte çalışmalısınız.

Personne ne veut travailler.

Kimse çalışmak istemez.

Personne ne pouvait travailler.

Hiç kimse çalışamazdı.

Je vais travailler dur.

Ben çok çalışacağım.

Nous pouvons y travailler.

Onun üzerinde çalışabiliriz.

Je recommence à travailler.

Yine çalışıyorum.

J'ai continué à travailler.

Ben çalışmaya devam ettim.

Je devrai travailler dimanche.

Pazar günü çalışmak zorunda kalacağım.

Il continua à travailler.

O çalışmaya devam etti.

Je dus travailler dimanche.

Pazar günü çalışmak zorundaydım.

Tu dois travailler davantage.

Daha çok çalışmalısın.

Nous allons travailler tard.

Geç saatlere kadar çalışıyor olacağız.

Tom doit travailler seul.

Tom kendi başına çalışmak zorunda.

J'apprécie beaucoup travailler ici.

Burada çalışmaktan çok keyif alıyorum.

J'ai commencé à travailler.

Çalışmaya başladım.

Elle l'a regardé travailler.

Onun çalışmasını izledi.

Je dois travailler demain.

Yarın çalışmalıyım.

Vous devrez beaucoup travailler.

Çok çalışmak zorunda kalacaksın.

J'ai besoin de travailler.

Çalışmam gerek.

- Nous allons devoir travailler ensemble.
- Nous allons avoir à travailler ensemble.

Biz birlikte çalışmak zorunda kalacağız.

- Est-ce que tu aimes aller travailler ?
- Aimez-vous aller travailler ?

İşe gitmeyi sever misin?

- J'aime travailler avec eux.
- Cela me plaît de travailler avec eux.

Onlarla birlikte çalışmayı seviyorum.

- Elle l'enjoignit de travailler plus fort.
- Elle l'a exhorté à travailler plus fort.
- Elle l'exhorta à travailler plus fort.

O, onu daha çok çalışması için teşvik etti.

- Je suis habitué à travailler dur.
- Je suis habituée à travailler dur.

Çok çalışmaya alışkınım.

- J'ai adoré travailler ici avec vous.
- J'ai adoré travailler ici avec toi.

Seninle burada çalışmayı sevdim.

- Vous avez fini de travailler, non ?
- Tu as fini de travailler, non ?

Çalışmayı bitirdiniz, değil mi?

- Es-tu en train de travailler ?
- Êtes-vous en train de travailler ?

- Çalışıyor musunuz?
- Çalışıyor musun?

- Personne ne veut travailler avec vous.
- Personne ne veut travailler avec toi.

Kimse seninle çalışmak istemiyor.

- Je suis trop fatigué pour travailler.
- Je suis trop fatiguée pour travailler.

Çalışmak için çok yorgunum.

- Je serai heureux de travailler avec vous.
- Je serai heureuse de travailler avec vous.
- Je serai heureuse de travailler avec toi.
- Je serai heureux de travailler avec toi.

Sizinle çalışmaktan mutlu olacağım.