Translation of "Commençait" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Commençait" in a sentence and their turkish translations:

Il commençait à neiger.

Kar yağmaya başlıyordu.

La journée commençait très bien.

Gün çok iyi başladı.

Tom commençait à se sentir ignoré.

Tom kendini ihmal edilmiş hissetmeye başlıyordu.

Tom commençait à se sentir fatigué.

Tom kendini yorgun hissetmeye başlıyordu.

Juste comme je sortais, ça commençait à pleuvoir.

Tam dışarı çıktığımda, yağmur yağmaya başladı.

Son incompétence commençait à énerver tout le monde.

Onun beceriksizliği herkesi sinirlendirmeye başladı.

Une foule commençait à se former autour de lui.

Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.

Alors que ce rêve-là prenait fin, un autre commençait.

Bir hayal sona ererken diğeri başlıyordu.

J'ai oublié de te dire à quelle heure commençait la réunion.

Toplantının kaçta başladığını sana söylemeyi unuttum.

Le film commençait très bien, mais sa fin n'était pas crédible.

Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.

Jusqu'à la fin, alors même que l'empire de Napoléon commençait à s'effondrer.

bulunmasını ve Napolyon imparatorluğu çökmeye başladığında bile sonuna kadar direniş göstermesini sağladı.

Que se passerait-il si on commençait déjà à planifier la migration climatique ?

Şimdi iklim göçü için plan yapmaya başlarsak ne anlama gelir?

Il commençait à faire sombre et, pour empirer les choses, il s'est mis à pleuvoir.

Hava kararıyordu, daha da kötüsü, yağmur yağmaya başladı.

- Le film a commencé à 2 heures.
- Le film commença à deux heures.
- Le film commençait à deux heures.

Film saat 2'de başladı.

Alice commençait à être très fatiguée d'être assise à côté de sa sœur sur la berge et de n'avoir rien à faire : une ou deux fois, elle avait jeté un coup d'œil dans le livre que sa sœur était en train de lire, mais il ne contenait aucune image ni conversation, « et à quoi sert un livre », pensait Alice, « sans images ni conversations ? »

Alice nehir kıyısında kız kardeşinin yanında oturmaktan sıkılmaya başlamıştı ve yapacak da bir şeyi olmadığından bir iki kez kız kardeşinin okuduğu kitaba çaktırmadan bakıverdi fakat kitapta resim ya da diyalog yoktu, Alice de "resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar" diye kendi kendine düşündü.