Translation of "Attaquer" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Attaquer" in a sentence and their turkish translations:

Il nous faut attaquer.

Saldırmalıyız.

Ils sont prêts à attaquer.

saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

Ils sont prêts à attaquer.

saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

attaquer et tuer simultanément des milliers

binlercesi aynı anda saldırıyor ve öldürüyor

Nous devons nous attaquer à la solitude.

Yalnızlığa bir çözüm bulmalıyız.

Vous voulez vous attaquer à la falaise.

Pekâlâ, kaya tırmanışını seçtiniz.

Peut attaquer un ennemi en même temps?

bir düşmana aynı anda saldırabiliyor?

- Ils vont attaquer.
- Ils attaqueront.
- Elles attaqueront.

Onlar saldıracak.

Ça veut dire qu'il est prêt à attaquer.

Bunun anlamı, kaslarını kullanarak öne atılmaya hazır olduğudur.

attaquer d'autres êtres humains, commettre des meurtres rituels,

başka bir insana saldırmak, dini kurban vermek,

Tom s'est fait attaquer par un essaim d'abeilles.

Tom bir arı sürüsü tarafından saldırıya uğradı.

Macbeth leva une armée pour attaquer son ennemi.

Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.

Il est très important de nous attaquer à la pauvreté infantile.

hayatî öneme sahip olduğu anlamına geliyor.

Quand ils reculent la tête et s'enroulent, ils sont prêts à attaquer.

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

Et continua à attaquer le sud en territoire ottoman au cours des mois suivants.

önümüzdeki birkaç ay boyunca güneyde Osmanlı topraklarına baskın yapmaya devam etti.

Une piqûre pourrait la tuer. Mais, heureusement, les abeilles ont trop froid pour attaquer.

Sokulacak olursa ölebilir. Ama neyse ki arılar saldıramayacak kadar üşüyor.

Ils ont erré profondément en Russie et en Méditerranée, osant même attaquer ce qu'ils appelaient Miklagard,

Rusya ve Akdeniz'in derinliklerinde dolaştılar, hatta Miklagard dedikleri

Devait combattre à chaque étape du chemin, contre-attaquer chaque fois que possible et offrir une résistance

her adımda savaşmasını, mümkün olduğunda karşı saldırıda

Il faut attaquer l'opinion avec ses armes : on ne tire pas des coups de fusil aux idées.

Bir insan fikirlere kendi silahlarıyla saldırmalı: Fikirlere bir tüfekle ateş etmezsin.

Conscient que les armées de Mehmed se battaient en Anatolie, Vlad se prépara à attaquer le territoire ottoman.

Mehmed'in ordularının Anadolu'da savaş halinde olduğunu farkeden Vlad Osmanlı topraklarına yağmaya soyunur

Alors que Napoléon concentrait ses forces à Iéna, pour attaquer ce qu'il croyait être la principale armée prussienne

Napolyon, ana Prusya ordusu olduğuna inandığı orduya saldırmak için kuvvetlerini Jena'da yoğunlaştırırken

Ça veut dire qu'il est prêt à attaquer. Et même si vous êtes rapide, vous ne battrez pas un serpent à sonnette.

Bunun anlamı, kaslarını kullanarak öne atılmaya hazır olduğudur. Ne kadar hızlı olduğunuzu düşünseniz de bir çıngıraklı yılan kadar değilsiniz.