Translation of "Ennemi" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Ennemi" in a sentence and their turkish translations:

Centre ennemi.

ana saldırıyı emanet etti

- Tu es mon ennemi.
- Vous êtes mon ennemi.

Sen benim düşmanımsın.

- Es-tu notre ennemi ?
- Tu es notre ennemi ?

- Düşmanımız mısın?
- Sen bizim düşmanımız mısın?

Grand ennemi de Galileo

Galileo düşmanı yobaz

Il n'a aucun ennemi.

- Onun kesinlikle düşmanları yoktur.
- Kesinlikle hiç düşmanı yok.

Tom est mon ennemi.

Tom benim düşmanım.

Es-tu mon ennemi ?

Sen benim düşmanım mısın?

- Je n'ai aucun ennemi.
- J'ai aucun ennemi.
- Je n'ai pas d’ennemis.

Hiç düşmanım yok.

Personne n'est son propre ennemi.

Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir.

Il faut connaître son ennemi.

Düşmanını tanı.

Avait-elle le moindre ennemi ?

Onun hiç düşmanı var mıydı?

Il a vaincu son ennemi.

Düşmanını mağlup etti.

Tom n'est pas mon ennemi.

Tom benim düşmanım değil.

Elle n'a absolument aucun ennemi.

Onun kesinlikle düşmanları yoktur.

Tom est notre ennemi juré.

- Tom kanlımız.
- Tom bizim can düşmanımız.

D'un débarquement ennemi près de Barrosa.

haberi üzerine geri çekildi .

Elle est son propre pire ennemi.

O kendisinin en kötü düşmanıdır.

Ne t'en fais pas un ennemi.

Onu kendine düşman etme.

Je sais qui est mon ennemi.

Düşmanımın kim olduğunu biliyorum.

L'ennemi d'un ennemi est un ami.

Düşmanımın düşmanı dostumdur.

Je n'ai pas un seul ennemi.

Benim tek bir düşmanım yok.

Tom est son propre pire ennemi.

Tom, onun kendi en büyük düşmanı.

Je considérais l'homme comme un ennemi.

Adamı bir düşman olarak gördüm.

Peut attaquer un ennemi en même temps?

bir düşmana aynı anda saldırabiliyor?

Les soldats étaient exposés au feu ennemi.

Askerler düşman ateşine maruz kaldı.

Je ne suis pas ton ennemi, Tom.

Ben senin düşmanın değilim, Tom.

Es-tu un ami ou un ennemi ?

Dost musun yoksa düşman mısın?

Il a fait face à son ennemi.

O, düşmanıyla yüzleşti.

Tom pense que je suis son ennemi.

- Tom düşmanı olduğumu düşünüyor.
- Tom ona düşman olduğumu sanıyor.

- Un ami qui te flatte est ton pire ennemi.
- Un ami qui vous flatte est votre pire ennemi.

Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.

- Un ennemi les attaque.
- Une ennemie les attaque.

Bir düşman onlara saldırıyor.

- Je n'ai aucun ennemi.
- Je n'ai pas d’ennemis.

Düşmanlarım yok.

Connais ton ennemi et connais-toi toi-même.

Kendini ve düşmanını tanı.

Il n'est pas mon ami, mais mon ennemi.

O arkadaşım değil, o benim düşmanım.

Les armées envahissaient et conquéraient le territoire ennemi.

Ordular düşman topraklarını istila ve fethettiler.

Macbeth leva une armée pour attaquer son ennemi.

Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.

Votre ennemi n'est certainement pas aussi le mien.

Senin düşmanın kesinlikle benimki değil.

- Il n'a aucun ennemi.
- Il n'a pas d'ennemis.

Onun hiç düşmanı yok.

Vient côte à côte avec l'homme qu'il voit comme un ennemi et déclaré au monde entier comme un ennemi

düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

Lui-même est le plus grand ennemi de l'homme

insanında en büyük düşmanı kendisidir

Le plus grand ennemi devient à nouveau des fourmis

karıncanın da yine en büyük düşmanı karınca oluyor

Sautant du pont et débarquant sous le feu ennemi.

, köprüden atladı ve düşman ateşi altında kıyıya doğru ilerledi

Je ne viens pas en ennemi, mais en ami.

Ben bir düşman olarak değil, bir dost olarak geliyorum.

Je ne souhaiterais pas cela à mon pire ennemi.

En kötü düşmanımda bunu istemezdim.

Capable d'encorner et de piétiner n'importe quel ennemi à mort.

en tehlikeli hayvanlardan birine dönüşür.

- Je ne suis pas votre ennemi.
- Je ne suis pas votre ennemie.
- Je ne suis pas ton ennemi.
- Je ne suis pas ton ennemie.

Ben senin düşmanın değilim.

Car c'était le seul moyen pour distinguer un ami d'un ennemi.

çünkü düşmanı dosttan ayırmanın tek yolu buydu.

Et dissout son ennemi avec des enzymes digestives. Une contre-attaque réussie.

...sindirme enzimleriyle düşmanını eritiyor. Başarılı bir karşı saldırı.

Si vous amenez un homme qui est un ennemi de la turcité

Türklük düşmanı bir adamı getirirseniz

Gagnant du temps pour l'action décisive de Napoléon contre le centre ennemi.

Napolyon'un düşman merkezine karşı kararlı hamlesi için zaman kazandı.

Pardonne à ton ennemi mais rappelle-toi le nom de ce bâtard.

Düşmanını affet ama o piçin adını unutma.

- Je ne suis pas ton ennemi.
- Je ne suis pas ton ennemie.

Ben senin düşmanın değilim.

- Je ne veux pas être ton ennemi.
- Je ne veux pas être votre ennemi.
- Je ne veux pas être ton ennemie.
- Je ne veux pas être votre ennemie.

Düşmanın olmak istemiyorum.

- Ils parvinrent à un accord avec leur ennemi.
- Ils obtinrent un accord avec l'ennemi.

Düşmanla anlaşmaya vardılar.

- Tom croit que je suis son ennemi.
- Tom croit que je suis son ennemie.

Tom onun düşmanı olduğumu düşünüyor.

Un ennemi juré de Rome, il n'a pas fallu longtemps avant que Hannibal ait agi.

Roma'nın yeminli düşmanı olan Hannibal'in harekete geçmesi çok uzun sürmedi.

La chose la plus étrange, c'est qu'il a sauvé son pire ennemi d'une mort certaine.

En tuhaf şey onun en büyük düşmanını kaçılmaz bir ölümden kurtarmış olmasıdır.

Cependant, il a été observé que Soult était maintenant moins enclin à s'exposer au feu ennemi,

Bununla birlikte, Soult'un artık kendisini düşman ateşine maruz bırakmaya daha az meyilli olduğu

Appels à se rendre et a conduit ses hommes dans une étonnante marche forcée à travers le territoire ennemi,

ve adamlarını , gece donmuş Dinyeper Nehri'ni geçerek, şahsen askerleri geri çekerek

Mettons les choses au point. Vous et moi ne sommes pas amis. Nous sommes alliés contre un ennemi commun.

Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Sen ve ben arkadaş değiliz. Biz ortak bir düşmana karşı müttefikiz.

Ne choisissez jamais une vocation juste parce que vos amis s'y trouvent, pas plus que n'en refusez une autre juste parce que s'y trouve votre pire ennemi.

Sadece dostların içinde olduğundan dolayı bir işi seçme, nede sadece en kötü düşmanın içinde olduğu için diğer bir işi reddetme.