Examples of using "Weakness" in a sentence and their turkish translations:
Bir zayıflığım var.
Acı çekmek güçsüzlük olarak görülüyor.
beyniyle bilim dünyasını değiştirdi.
Herkesin zayıf noktaları vardır.
En büyük zayıflığınız nedir?
Kibir insanoğlunun zayıflığıdır.
En büyük zayıflığınız nedir?
Onun güçsüzlüğünden yararlanıyorsunuz.
Onun zayıflığından yararlanmaktan vazgeç.
Ann'in çikolataya zafiyeti var.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
Benim de raptorlarla ilgili bir zafiyetim var.
Haksız avantaj, Bill'in zayıflığındandır.
Sen en büyük zayıflığımı keşfettin: dayanılmaz ağrı.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
Tom'un güzel kızlara dönük bir zayıflığı vardır.
Onun en büyük kuvveti en büyük zayıflığı hâline geldi.
Başkalarının zayıflığından yararlanmamalısın.
Biz inanılmaz bir güçsüzlük durumundaydık.
Benim en büyük zayıflığım ayakkabılara para harcamak.
Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.
Her şeye inanmak zayıflıktır ve hiçbir şeye inanmamak aptallıktır.
Erkekler duyguları ifade etmeyi bazen bir zayıflık işareti olarak algılarlar.
Savaşçı hem gücünün hem de zayıflığının bilincindedir.
Din, insan zayıflığının veya insan bilgisinin sınırlılığının sonucudur.
Tom asla hatalı olduğunu kabul etmez, çünkü onun bir zayıflık işareti olduğunu düşünür.
His main weakness was his severe and blunt manner which won few friends, and left some
Hiçbir hata yapmamak ve hâlâ kaybetmek mümkündür. Bu bir zayıflık değil; Bu hayattır.
Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak gömülür, güçlü olarak diriltilir.