Translation of "Share" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Share" in a sentence and their turkish translations:

share solutions;

çözümleri paylaşmalı;

We'll share.

Paylaşacağız.

Women share everything.

Kadınlar her şeyi paylaşırlar.

I can share.

Paylaşabilirim.

Can I share?

Paylaşabilir miyim?

Tom will share.

Tom paylaşacak.

Share your experience.

Deneyiminizi paylaşın.

I share everything.

Her şeyi paylaşırım.

Share the sweets.

Tatlıları paylaşın.

And let me share

Bazı çocukluk hatıralarımı

We receive and share.

Biz alıp paylaşırız.

I share your idea.

Ben senin fikrini paylaşıyorum.

We share a dream.

Bir rüyayı paylaşıyoruz.

Let's share the expenses.

- Harcamaları paylaşalım.
- Masrafları paylaşalım.

Let's share the money.

Parayı paylaşalım.

I share his opinion.

Onun fikrini paylaşıyorum.

We share the housework.

Ev işlerini paylaşıyoruz.

I'm willing to share.

Ben paylaşmaya istekliyim.

I share your sorrow.

Üzüntünü paylaşıyorum.

All share the blame.

Hepiniz suçu paylaşın.

We could share clothes.

Giysileri paylaşabiliriz.

I share your concern.

Ben endişeni paylaşıyorum.

Others share Tom's optimism.

Başkaları Tom'un iyimserliğini paylaşıyor.

Let's share this money.

Bu parayı paylaşalım.

Share it with us.

Onu bizimle paylaş.

Share it with me.

Onu benimle paylaş.

Let's share a cab.

Bir taksiyi paylaşalım.

I share your opinion.

Senin görüşünü paylaşıyorum.

I share your feelings.

Ben senin duygularını paylaşıyorum.

I share your grief.

Ben senin acını paylaşıyorum.

Please share my umbrella.

Lütfen şemsiyemi paylaşın.

Please share your solution.

Lütfen çözümünüzü paylaşın.

They share the cooking.

Mutfağı paylaşıyorlar.

I share your thoughts.

Düşüncelerinizi paylaşıyorum.

Do they share secrets?

Onlar sırları paylaşırlar mı?

This is your share.

- Bu senin payın.
- Bu da senin hakkın.

Minds I do not share.

yaşıyor ve büyüyor.

Let me pay my share.

Kendi hissemi ödeyeyim.

May I share your umbrella?

Şemsiyeni paylaşabilir miyim?

Tom doesn't like to share.

Tom paylaşmaktan hoşlanmaz.

They share their same beliefs.

Onlar aynı inançları paylaşıyorlar.

We've got to share this.

Bunu paylaşmak zorundayız.

You're not doing your share.

Üzerine düşeni yapmıyorsun.

Do you share a room?

Bir odayı paylaşır mısın?

I share his political perspective.

Onun siyasi bakış açısını onaylıyorum.

Your share is twenty dollars.

Senin hissen yirmi dolar.

Tom doesn't share Mary's enthusiasm.

Tom, Mary'nin coşkusunu paylaşmıyor.

I'll share them with you.

Onları seninle paylaşacağım.

Would you like to share?

Paylaşmak ister misin?

Won't you share my umbrella?

Şemsiyemi paylaşmaz mısın?

My children share my attention.

Çocuklar benim ilgimi paylaşırlar.

Do you share those concerns?

O endişeleri paylaşıyor musunuz?

I don't share your optimism.

İyimserliğini paylaşamam.

I have nothing to share.

Paylaşacak hiçbir şeyim yok.

Is that a fair share?

O adil bir pay mı?

We just want our share.

Biz sadece payımızı istiyoruz.

I don't want to share.

Paylaşmak istemiyorum.

Tom doesn't share his food.

Tom yemeğini paylaşmaz.

Tom doesn't share your enthusiasm.

Tom senin coşkunu paylaşmaz.

I share everything with Tom.

Her şeyi Tom'la paylaşırım.

Share your secret with me.

Sırrını benimle paylaş.

I wanted to share it.

- Onu paylaşmak istedim.
- Bunu paylaşmak istedim.

I share everything with them.

Onlarla her şeyi paylaşırım.

I share everything with him.

Onunla her şeyi paylaşırım.

I share everything with her.

Onunla her şeyi paylaşırım.

I don't share your opinion.

Senin görüşünü paylaşmıyorum.

I share their political position.

Ben onların siyasi konumunu paylaşıyorum.

We have something to share.

Bizim paylaşacak bir şeyimiz var.

We share a broadband subscription.

Biz geniş bant aboneliği paylaşıyoruz.

Do you share common interests?

Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?

Share this with your friends.

Bunu arkadaşlarınla paylaş.

Bring a dish to share.

Paylaşmak için bir yemek getir.

You'll get your share tomorrow.

Hisseni yarın alacaksın.

We don't share that opinion.

Bu görüşte değiliz.

Tom didn't pay his share.

Tom onun payını ödemedi.

I don't share your enthusiasm.

Ben de senin heyecanını paylaşmıyorum.

- It is just that we should pay his share.
- He deserves his share.

O, payını hak ediyor.

I'll share this recording with Sarah

bu kaydı Sarah ile paylaşırım

We never share the ordinary cases.

Hiçbir zaman sıradan vakaları paylaşmayız.

But still not willing to share.

Yine de paylaşmaya pek gönlü yok.

Why don't we share a room?

Neden bir odayı paylaşmıyoruz?

He had his share of luck.

Onun şans payı vardı.

He and I share a room.

O ve ben bir odayı paylaşıyoruz.

The company's share price has fallen.

Şirketin hisse fiyatı düştü.

That's why I share this news.

Bu nedenle bu haberi paylaşıyorum.

We've seen our share of action.

Eylem payımızı gördük.

Do you want to share it?

Onu paylaşmak istiyor musun?

Tom doesn't like to share things.

Tom şeyleri paylaşmayı sevmez.

Mom, Tom won't share with me!

Anne, Tom benimle paylaşmayacak!

You don't share anything with me.

Benimle hiçbir şey paylaşmıyorsun.

Children should be taught to share.

Çocuklara paylaşmak öğretilmeli.

I've seen my share of death.

Yeterince ölüm gördüm.

I've had my share of problems.

Ben sorunlardan nasibimi aldım.

I share an apartment with Tom.

Bir daireyi Tom'la paylaşıyorum.

Share your lunch with your brother.

Öğle yemeğini erkek kardeşinle paylaş.