Examples of using "Joy" in a sentence and their turkish translations:
O sevinçle bağırdı.
Onun yüzü sevinç yansıtıyor.
- O çok seviniyor.
- O, zevkten dört köşe oluyor.
Onlar sevinç gözyaşları.
Melanie Joy: Teşekkürler.
Ben sevinçten zıpladım.
O, sevinçten hopladı.
O, neşeyle dans etti.
Herkes sevinçle bağırdı.
Sen benim tek neşemsin.
Sevinçten zıpladı.
Ben sevinçle cevap verdim.
O sevinçten bağırdı.
Ben neşe doluyum.
O bana neşe verir.
- Tom sevinçten havalara uçtu.
- Tom sevinçten zıpladı.
Onun gözleri sevinçle parıldıyor.
Kız eğlenmek için dans etti.
Joy üzüntüden altüst olmuştu.
Sevinçten yüzü parlıyordu.
Tom sevinçten zıplıyor.
Mutluluktan zıplıyorum.
O benim tek neşem.
Tek eğlencem oydu.
Sevinç doluydum.
Sevinçten çılgına döndüm.
Çocuklar sevinçle bağırdı.
O neşe doluydu.
Sevinç sonsuza dek sürmeyecek.
Bunlar sevinç gözyaşları.
Sevinçten ağlayabilirdim.
Kalbi sevinçten zıpladı.
- Sevinç diyetini uygulayın.
- Sevinç diyetini izleyin.
Fadıl'ın bisikleti onun neşesiydi.
Onun gözleri neşeyle parıldıyor.
Gözleri sevinçle parlıyor.
O neşe doluydu.
Barış, neşe, sevgi, şefkat, empati
Onun sevinci yüzüne yansımıştı.
Onun kalbi sevinçle doluydu.
Onun yüreği sevinç doluydu.
O sevinçten kendini kaybetmişti.
Yüzü sevinçle ışıldadı.
Tom'un yüzü sevinçle aydınlandı.
Gözleri sevinçten parıldıyordu.
Kalbim neşeyle doluydu.
Gözleri mutluluktan parlıyordu.
Gözleri sevinçle parıldıyor.
Onların gözleri sevinçle parlıyor.
Sami benim gurur ve neşemdir.
Kıyas neşenin hırsızıdır.
Umudu gördüm, o neşeyi, o hayali gördüm.
Sevinç gözyaşları onların yanaklarından aktı.
O, neşe doluydu.
Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
Müziğin olduğu yerde eğlence var.
Melankoli, üzgün olmanın neşesidir.
Sami, babasının gurur ve neşesidir.
mutluluk ve neşe gibi olumlu duygular hissedersin.
Çok sevindim, kızım sınavı geçti.
Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
Sonunda, galibiyetin sevincini tattılar.
Haber söylenince sevinçle sıçradı.
Bu iş için büyük bir sevinç hissediyorum.
Haber geldiğinde Jim sevinçle sıçradı.
Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.
Bu boş hayatta eğlenecek hiçbir şey yok.
O, çok sevindi.
- Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.
- Haberi duyduğumda çok sevindim.
Güzel hava yolculuğumuza neşe ekledi.
Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
Yani neşe, barış, merhamet, empati gibi duygular deneyimlediğinizde
dans ettik ve kendimizi zevke teslim ettik.
moleküler biyolojisine odaklaşarak bir antidepresan geliştirdik
Keyif, mutluluktan fazlasını hedeflemekten daha güzeldir.
İnsanlar keyfi kaybettiğinde ona giden geçitler topluyorum.
Bunlar, bizim orada yaptıklarımızın başarısız olmasından, onları mutlu
Habere sevinçten çıldırmış olabilir.
O, haberi duyduğunda sevinçten gözyaşlarına boğuldu.
Aşık olduktan sonra en büyük sevinç birinin aşkını itiraf etmektir.
Dolayısıyla küçük şeylerle bile Tom'a sevinç getirebilir.
Onun kahkahası yaşamanın keyfinin otantik bir ifadesi.
keyif, sevgi ve karşılıklı destek için bir kaynak olabilir.
Keyif, insanın rahatlaması değildir, dağılmasıdır.
RH: İnsanları mutlu etmekten oldukça zevk alıyoruz,
Ve belki de bunun sayesinde tuhaf bir ahtapot sevinci yaşıyor.
Üzüntüyü paylaşmak neşeyi paylaşmaktan daha kolaydır.
Haberlerin gerçek olduğunu öğrenip, sevinç göz yaşlarını tutamadı.
O ünlü bir şarkıcı ile karşılaştığında külahını havaya attı.
Kedi akşam yemeği için balık aldığında sevinçten heyecanlandı.
O doğumundan beri yaşadığı en kutsal sevinci hissetti.
Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
O orada dört yıl kaldı. Onu büyük sevinç ve sıkıntı bekliyordu.
Müzik Tom'un hayattaki en büyük eğlence kaynağı ve muhtemelen de hep öyle kalacak.
İlk çocuğunun doğum haberini işitince, sevinçle fırladı.
Oğlunun uçak kazasından sağ kurtulduğunu duyduğunda sevinç çığlığı attı.