Examples of using "Brings" in a sentence and their turkish translations:
...tehlike doğurur.
Gece herkes rahat bir nefes alıyor.
ve rüşveti getiriyor
Deneyim bilgelik getirir.
İktidar yolsuzluğa neden olur.
Yırtıcılar ava çıkar.
Seni buraya getiren nedir?
Samimiyetiniz kâr getirir.
Savaş hep mutsuzluk getirir.
Derin kahkaha gözyaşları getirir.
Öfkemiz büyük bir rahatsızlık getiriyor
Ama tehlike de doğurur.
...her saat ayrı bir zorluk çıkarır.
Seni buraya hangi rüzgâr attı?
Seni bugün buraya getiren nedir?
Seni buraya geri getiren nedir?
İyi yiyecek iyi sağlık getirir.
Seni bu gece buraya ne getirdi?
Gün birçok şeyi getirir.
Yeni bir yıl umut getirir.
Bu şarkı anıları geri getiriyor.
Sanat, hayata anlam katıyor.
Geceleri, su onları bir araya getirir.
Bütün bunlar yeni sorular getiriyor.
Kim bana meyve ve çay getirir?
Yeni bir yıl hep umut getirir.
- Bu muska bana iyi şans getirir.
- Bu nazar boncuğu bana iyi şans getirir.
Seni Boston'a geri getiren nedir?
Yerçekimi her şeyi dünyaya düşürür.
Seni kasabaya geri getiren ne?
O asla eve maaş çeki getirmez.
Elbise, senin gözlerini belli eder.
Kırık bir ayna kötü şans getirir.
Tom sık sık işini evine getirir.
Gelecek haftanın ne getireceğini görelim.
Seni ne buraya getiriyor, dostum?
Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.
Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.
Bahar sıcak hava ve güzel çiçekler getiriyor.
Öyleyse ne tür bir yaşam mutluluk getirir?
Her ne zaman gelse, o bize hediyeler getirir.
Birçok kişi paranın mutluluk getirdiğine inanıyor.
Evinin geçimini sağlar.
Tom her ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.
Bu beni gençliğime geri getiriyor.
-hatta karmaşa getirdiğinden dolayı- bir "tehdit" olarak algılanıyordu.
birlikte hareket ettiğimizden emin olabiliriz;
ve kubbe inşası için onunla regolit toplayan bir cihaz
Bahar soğuk kıştan sonra ılıman hava getirir.
Onun hikayesi ebeveynlerimin anısını geri getirir.
Genellikle paranın mutluluk getirdiğine inanılır.
Bu yağışlı sezon çok tahrip getiriyor.
Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
Bu şarkı beni çocukluğuma götürüyor.
çünkü beraberinde problemi çözmek için içgörü getirir.
Zehir nefes almayı zorlaştırıyor, sonra da felç başlıyor.
Aşırı kıskançlık beraberinde sahip olma isteği ve güvensizlik getirir.
sosyal olarak hoşa giden yollar bulmamız gerekiyor.
Bir yıl içinde iş ona 8000 dolar getiriyor.
... bu da bizi Maduro'nun son günlerdeki güç kaynağına götürüyor.
Başarı para getirir ve birçok sorunlar da.
Ah, Vassili, seni bu lanetli yere ne getiriyor?
Kış çok iyi şeyler getirir, aynı zamanda kötü şeyler de getirir.
O, tartışmak istediğim başka bir konuya getirir.
- Sizi buraya ne getirdi?
- Sizi buraya hangi rüzgâr attı?
Tom gibi iyi bir öğrenci sınıfımızı onurlandırır.
Tom buraya geldiğinde çoğunlukla Mary'yi yanında getirir.
Bazı insanlar on üç sayısının kötü şans getirdiğine inanırlar.
Seni Boston'a getiren nedir?
Bilim, uçak ve gökdelenler inşa eder ama iman onları bir araya getirir.
Onun gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur verir.
İlki, açıkçası korkunç, aileme utanç veriyor
Bu iş onu ayda ekstra 60.000 yen getiriyor.
Günlük gazete dünya'nın sorunlarını kahvaltı masasına getirir.
O, bana her gece çiçek getiren çok romantik bir erkek arkadaş.
Amcam her ne zaman gelse, o bizim için bazı güzel şeyler getirir.
açısından daha iyi olan ikinci numarayla karşılaştırmak istiyorum.
Almanya, 1,5 milyon Türk'ten dünya çapında futbolcu yetiştiriyor da
o sopanın sahibi onu getirinceye kadar bir kuyu kazarsın
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
O hikaye New York'ta tanıştığım kişiyi akla getiriyor.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
- Bu şarkı o kadar dokunaklı ki gözlerimi yaşarttı.
Benim vergimi ne yaptın diye parlamento hesap sorar.
ötürü zarar gördü. Eğer Amazon rekabeti fiziksel dünyaya da taşırsa
Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
Bu bizi Erdoğan’ın darbe sonrası liderligini izleyen referanduma götürüyor.
Tom yılda bir ya da iki kez çocuklarını yanında işe getirir.
O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
Tom bu şarkıyı ne zaman duysa Boston'daki günleri hatırına gelir.
Kaybettiği parayı geri getiren kim olursa olsun ödül verilecek.
Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.