Translation of "Tears" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Tears" in a sentence and their turkish translations:

- She answered with tears.
- She answered in tears.

O, gözyaşları içinde yanıtladı.

- Tom wiped away Mary's tears.
- Tom wiped Mary's tears away.
- Tom dried Mary's tears.

Tom, Mary'nin gözyaşlarını sildi.

Wipe your tears.

Gözyaşlarınızı silin.

Tom shed tears.

Tom gözyaşı döktü.

- They're tears of joy.
- They are tears of joy.

Onlar sevinç gözyaşları.

- The girl burst into tears.
- The girl broke into tears.
- The girl melted into tears.

Kız gözyaşlarına boğuldu.

- Tom was almost in tears.
- Tom was close to tears.

Tom neredeyse gözyaşlarına gömülmüştü..

- Tears filled her eyes.
- Her eyes were flooded with tears.

Onun gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

- Tom wiped away Mary's tears.
- Tom wiped Mary's tears away.

Tom, Mary'nin gözyaşlarını sildi.

But beyond the tears,

Ama gözyaşlarımın ötesinde

She shed bitter tears.

O acı gözyaşları döktü.

Her tears perplexed him.

Onun göz yaşları onun aklını karıştırdı.

Tom burst into tears.

Tom gözyaşlarına boğuldu.

He burst into tears.

Gözyaşlarına boğuldu.

They burst into tears.

Onlar gözyaşlarına boğuldu.

Women's tears dry quickly.

Kadın gözyaşları çabuk kurur.

My tears are cold.

Gözyaşlarım soğuk.

Tears filled her eyes.

Gözlerini gözyaşları doldurdu.

She dried her tears.

O gözyaşlarını kuruladı.

Tears filled Mary's eyes.

Gözyaşları Mary'nin gözlerini doldurdu.

He answered in tears.

O, gözyaşları içinde cevap verdi.

Tom was in tears.

Tom gözyaşları içindeydi.

He was in tears.

O, gözyaşları içindeydi.

This cloth tears easily.

Bu kumaş kolay yırtılır.

Those tears are artificial.

O gözyaşları sahte.

Tears filled his eyes.

Gözleri yaşla doldu.

She answered with tears.

O gözyaşları ile cevap verdi.

They're only crocodile tears.

Onlar sadece timsah gözyaşları.

She answered through tears.

O direkt gözyaşları ile cevap verdi.

She controlled her tears.

O gözyaşlarını kontrol etti.

Mary collapsed in tears.

Mary gözyaşları içinde çöktü

Why are tears salty?

Gözyaşları neden tuzludur?

Deep laughter brings tears.

Derin kahkaha gözyaşları getirir.

His tears were real.

Gözyaşları gerçekti.

Sami burst in tears.

Sami gözyaşlarına boğuldu.

Tom left in tears.

Tom ağlayarak çıktı.

- She could not refrain from tears.
- She couldn't stop the tears.

O, gözyaşlarını durduramadı.

- Tom's eyes were full of tears.
- Tom's eyes were brimming with tears.

Tom'un gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

- She cried.
- She shed tears.
- She was crying.
- She was in tears.

O ağladı.

My wife burst into tears.

Karım gözyaşlarına boğuldu.

We were moved to tears.

Biz gözyaşlarına boğulduk.

Tears are a child's weapon.

Gözyaşları çocukların silahlarıdır.

Suddenly, Hiroko burst into tears.

Aniden Hiroko gözyaşlarına boğuldu.

She wiped away her tears.

O, gözyaşlarını sildi.

These are the last tears.

Bunlar son gözyaşlarıdır.

Tears rolled down his cheeks.

Göz yaşları onun yanaklarından aşağı yuvarlandı.

He was brought to tears.

O, gözyaşlarına boğuldu.

Tears ran down Alice's cheeks.

Gözyaşları Alice'in yanaklarından aşağı aktı.

Tom cried tears of rage.

Tom öfke gözyaşlarıyla ağladı.

Tom couldn't stop the tears.

Tom gözyaşlarını tutamadı.

Tears came to my eyes.

Gözlerimden yaşlar geldi.

The girl broke into tears.

Kız gözyaşlarına boğuldu.

Her eyes filled with tears.

Gözleri doldu.

Tears ran down my face.

Gözyaşları yüzümden aşağı süzüldü.

Tom wiped away his tears.

Tom gözyaşlarını sildi.

Tears poured from her eyes.

Gözlerinden yaşlar döküldü.

My eyes filled with tears.

Gözlerim yaşlarla doldu.

It moved me to tears.

- Bu beni çok duygulandırdı.
- Bu beni göz yaşlarına boğdu.

Tears streamed down her cheeks.

Gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.

Tears gushed from her eyes.

Gözlerinden yaş fışkırdı.

Tears rolled down my cheeks.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu.

I couldn't control my tears.

Gözyaşlarıma engel olamadım.

Tom wiped Mary's tears away.

Tom, Mary'nin gözyaşlarını sildi.

Your tears tear my heart!

Gözyaşların kalbimi paralıyor.

Tom wiped his tears away.

Tom gözyaşlarını sildi.

Tears fell from his eyes.

Onun gözlerinden yaşlar süzülüyor.

Tears coursed down her cheeks.

Gözyaşları yanaklarına doğru süzüldü.

Tears shimmered in her eyes.

Gözyaşları onun gözlerinde pırıldadı.

These are tears of joy.

Bunlar sevinç gözyaşları.

His eyes filled with tears.

Onun gözleri gözyaşlarıyla doldu.

She was moved to tears.

O gözyaşlarına boğuldu.

My mother was in tears.

Annem gözyaşları içindeydi.

Tears ran down my cheeks.

Yanaklarımdan gözyaşları döküldü.

He was moved to tears.

O gözyaşlarına boğuldu.

Tom was close to tears.

- Tom neredeyse ağlayacak noktaya gelmişti.
- Tom neredeyse ağlayacaktı.

A woman's tears are worthless.

Bir kadının gözyaşları değersizdir.

Tom's eyes filled with tears.

Tom'un gözleri gözyaşlarıyla doldu.

She was brought to tears.

O gözyaşlarına boğuldu.

- He could not hold back his tears.
- He couldn't hold back his tears.

O, gözyaşlarını tutamadı.

- She could not refrain from tears.
- She couldn't keep from crying.
- She couldn't help but cry.
- She couldn't stop the tears.
- She could not hold back her tears.
- He could not hold back his tears.
- She couldn't hold back her tears.
- He couldn't hold back his tears.

O gözyaşlarını tutamadı.

Hot tears ran down her cheeks.

Yanaklarından sıcak terler akıyordu.

The little girl burst into tears.

Küçük kız gözyaşlarına boğuldu.

The young girl burst into tears.

Genç kız gözyaşlarına boğuldu.

The movie moved her to tears.

Film onu ağlattı.

Two tears fell down her cheeks.

İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.

She told her story in tears.

O gözyaşları içinde hikayesini anlattı.

Her eyes were filled with tears.

Onun gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

His words moved her to tears.

Sözleri onu gözyaşlarına boğdu.

She kissed away the boy's tears.

O, çocuğun gözyaşlarını öperek geçirdi.

I saw tears in her eyes.

Onun gözlerinin içinde gözyaşları gördüm.

His speech moved them to tears.

Onun konuşması onları gözyaşlarına boğdu.

His eyes are bathed in tears.

Gözleri gözyaşlarıyla yıkanmış.

She is easily moved to tears.

O, kolayca gözyaşlarına boğulur.

I saw tears in his eyes.

Onun gözlerinde gözyaşı gördüm.