Examples of using "Brian" in a sentence and their turkish translations:
Brian hüzünlü görünüyor.
Brian bazı güller aldı.
Brian Kate'i bekletti.
Bu Brian Rock.
Brian eşyalarını geride bıraktı.
Brian tepenin üzerinde yaşıyor.
Brian New York'a gitti.
Brian kapıyı açık bıraktı.
Brian Kate'in ellerini tutuyor.
Brian Boitano ne yapardı?
Brian bu gezi için İngilizce çalıştı.
Brian Kate ile okula gitti.
Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı.
Brian Kate için bir ruj satın aldı.
Brian, New York'a gitmek için yola çıktı.
Brian, Kate için bir ruj satın aldı.
Brian Kate için birkaç ruj satın aldı.
Brian'dan henüz bir haber almadık.
Brian ev ödevini annesine yaptırır.
Brian, sen İngilizcenin nasıl konuşulduğunu bilir misin?
Brian kullandığı parayı kesinlikle sınırlamak niyetinde.
Bir kart yazmak Brian'ın birkaç saatini aldı.
Ancak, onun kız arkadaşı bencil ve neredeyse Brian hakkında hiç endişelenmez.
Kate bir şemsiye ile okula gitti fakat Brian gitmedi.
Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
Tom büyük bir oyuncu olabilir ama Brian Boitano daha da büyüktür.
Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
Brian onunla bir ilişki başlattığına pişman ve ondan kaçmak istiyor.