Translation of "Lives" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Lives" in a sentence and their turkish translations:

Elvis lives!

Elvis yaşıyor!

- No one lives here.
- Nobody lives here.

Burada kimse yaşamıyor.

- He lives by himself.
- He lives alone.

O yalnız yaşıyor.

- Tom lives alone.
- Tom lives by himself.

- Tom tek başına yaşıyor.
- Tom yalnız yaşıyor.

- He lives by himself.
- She lives alone.
- She lives on her own.

- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.

- She lives in Yokohama.
- He lives in Yokohama.

O Yokohama'da yaşıyor.

- He lives in Kyoto.
- She lives in Kyoto.

O, Kyoto'da yaşıyor.

Nobody lives forever.

Hiç kimse sonsuza kadar yaşamaz.

Transplants save lives.

Nakiller hayat kurtarırlar.

Doctors save lives.

Doktorlar hayatlar kurtarır.

He lives frugally.

O tutumlu bir şekilde yaşıyor.

Nobody lives there.

Orada kimse yaşamıyor.

Tom lives nearby.

Tom yakında yaşıyor.

She lives nearby.

O yakında yaşıyor.

He lives comfortably.

O konfor içinde yaşamaktadır.

She lives here.

O burada yaşıyor.

Tom lives downtown.

Tom şehir merkezinde yaşıyor.

Tom lives here.

Tom burada yaşıyor.

Tom lives there.

Tom orada yaşıyor.

Who lives here?

Burada kim yaşıyor?

He lives here.

O burada yaşıyor.

She lives alone.

O yalnız yaşıyor.

He lives alone.

O yalnız yaşıyor.

Tom lives frugally.

Tom tutumlu bir şekilde yaşar.

We're saving lives.

Biz hayat kurtarıyoruz.

Our lives changed.

Hayatlarımız değişti.

He lives economically.

O ekonomik biçimde yaşar.

He lives thriftily.

O tutumlu bir şekilde yaşar.

Tom lives abroad.

Tom yurt dışında yaşamaktadır.

Sami lives alone.

Sami yalnız yaşıyor.

Sami lives downtown.

Sami şehir merkezinde yaşıyor.

Mennad lives here.

Mennad burada yaşıyor.

Jani lives above me and Mari lives below me.

Jani üst katımda ve Mari alt katımda yaşıyor.

- Tom lives all by himself.
- Tom lives all alone.

Tom tamamen tek başına yaşıyor.

Tom lives above me and Mary lives below me.

Tom benim üstümde ve Mary benim altımda yaşıyor.

- Tom lives in a RV.
- Tom lives in an RV.
- Tom lives in a trailer.

Tom bir karavanda yaşıyor.

- Tom lives in the country.
- Tom lives in a rural area.
- Tom lives in the village.

Tom kırsal bir alanda yaşıyor.

- He lives in the town.
- He lives in the city.

O, şehirde yaşıyor.

- He lives in a flat.
- He lives in an apartment.

O bir apartman dairesinde yaşıyor.

- Tom now lives in Boston.
- Tom lives in Boston now.

Tom şimdi Boston'da yaşıyor.

- He lives in an apartment.
- She lives in an apartment.

O, apartmanda yaşıyor.

- I know where he lives.
- I know where she lives.

Onun nerede yaşadığını biliyorum.

- He lives near the beach.
- She lives near the beach.

O, sahile yakın yaşıyor.

- His cousin lives in America.
- Her cousin lives in America.

Kuzeni Amerika'da yaşıyor.

- Tom lives on the floor above me.
- Tom lives upstairs.

Tom benim üzerimdeki katta yaşıyor.

- She lives in New York.
- He lives in New York.

O, New York'ta yaşar.

- He lives beyond his means.
- She lives beyond her means.

O, kazandığından çok para harcıyor.

Tom's mother lives in Boston. His father lives in Chicago.

Tom'un annesi Boston'da yaşıyor. Babası Şikago'da yaşıyor.

- Currently, Tom lives in Boston.
- Tom currently lives in Boston.

Tom şu anda Boston'da yaşıyor.

- Tom lives with his mother.
- Tom lives with his mom.

Tom annesi ile birlikte yaşıyor.

- He lives an ascetic lifestyle.
- She lives an ascetic lifestyle.

O sofu bir yaşam tarzı yaşar.

- Tom lives in Boston, too.
- Tom also lives in Boston.

Tom da Boston'da yaşıyor.

- Tom lives in a caravan.
- Tom lives in a camper.

Tom bir kamp arabasında yaşıyor.

A reader lives a thousand lives before he dies. A man who never reads lives only one.

Kitap okuyan biri hayatı boyunca bin farklı hayat yaşarken, hiç kitap okumayan biri sadece tek bir hayat yaşar.

- She lives in a huge house.
- She lives in a large house.
- He lives in a big house.
- He lives in a huge house.

O, büyük bir evde yaşıyor.

And even save lives.

ve hatta hayat kurtarabilir.

And can cost lives.

can kaybına sebep olabiliyor.

And he lives there

Ve orada can veriyor

He lives above me.

O benim üst katımda yaşıyor.

Yana lives in London.

Yana Londra'da yaşıyor.

Tony lives in Kobe.

Tony Kobe'de yaşıyor.

They had wonderful lives.

Onların harika hayatları vardı.

He lives in luxury.

O lüks içinde yaşıyor.

He lives by begging.

O dilenerek yaşıyor.

He lives in Boston.

- Boston'da yaşıyor.
- O, Boston City'de yaşıyor.

He lives near here.

Buraya yakın yaşıyor.

He lives off campus.

O kampüs dışından yaşıyor.

Unfortunately, she lives abroad.

Ne yazık ki o yurt dışında yaşıyor.

He lives in Cardiff.

O Cardiff'te yaşar.

He lives in Morocco.

O, Fas'ta yaşıyor.

Tom lives in Wales.

Tom Galler'de yaşıyor.

He lives by himself.

- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.

Nobody lives with me.

Kimse benimle yaşamıyor.

Tom lives in Detroit.

Tom Detroit'te yaşar.

Tom lives in Boston.

- Tom Boston'da yaşıyor.
- Tom Boston'da yaşar.

Laurie lives in Melbourne.

Laurie Melbourne'da yaşıyor.

Casey lives in Tver.

Casey, Tiver'de yaşıyor.

He lives in Tokyo.

O, Tokyo'da yaşıyor.

He lives in Nagasaki.

O, Nagasaki'de yaşıyor.

Tom lives in Gangnam.

Tom Gangnam'da yaşıyor.

Cats have nine lives.

Kediler dokuz canlıdır.

You saved our lives.

Hayatlarımızı kurtardın.

In brief, Sherlock lives.

Kısacası, Sherlock yaşıyor.

Tom lives on welfare.

- Tom refah yaşıyor.
- Tom refah içinde yaşıyor.

Tom lives above me.

Tom üst katımda yaşıyor.

Tom lives close by.

Tom yakında yaşıyor.

Tom lives off campus.

Tom geçimini kampüsten sağlıyor.

Leanne lives in Leicester.

Leanne Leicester'de yaşıyor.

Santa lives in Rovaniemi.

- Santa Rovaniemi'de yaşıyor.
- Noel Rovaniemi'de yaşıyor.

It saved our lives.

O hayatlarımızı kurtardı.