Translation of "Above" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Above" in a sentence and their turkish translations:

See above.

Yukarıya bakın.

- See above.
- Supra.

Yukarıya bakın.

Duty above all.

Her şeyden önce görev.

He lives above me.

O benim üst katımda yaşıyor.

He is above suspicion.

Ondan şüphe edilemez.

Health is above wealth.

- Sağlık zenginliğin üstündedir.
- En büyük servet sağlıktır.

A bird soared above.

Bir kuş yukarıda süzüldü.

Above all, be patient.

Her şeyden önce, sabırlı olun.

I'm above telling lies.

Ben yalan söylemeyi aştım.

Tom lives above me.

Tom üst katımda yaşıyor.

It's right above you.

O tam senin üzerinde.

Above all, don't panic!

Her şeyden önce, panik yok!

This is above me.

Bu beni aşar.

Sign above this line.

- Bu çizginin üstünü imzalayın.
- Bu satırın üstüne imza atınız.
- Bu satırın üstüne imza atın.

Tom is above suspicion.

- Tom şüphe götürmez.
- Tom şüphe edilmez.

Tom is above criticism.

Tom eleştiri götürmez.

Airplanes fly above us.

Uçaklar üzerimizde uçar.

- We are flying above the clouds.
- We're flying above the clouds.

Biz bulutların üstünde uçuyoruz.

- Everyone thinks they are above average.
- Everyone thinks they're above average.

Herkes kendini ortalamanın üzerinde görür.

Possible size 7 and above

olası büyüklük 7 ve üzeri

People above 18 may drive.

18 yaşından büyük insanlar araba kullanabilir.

I live above my means.

İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.

She values health above wealth.

O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.

His conduct is above suspicion.

Onun davranışı şüphe üzerinedir.

The clouds above moved fast.

Yukarıdaki bulutlar hızlı ilerledi.

Her bedroom is just above.

Onun yatak odası tam yukarıda.

He likes swimming above all.

O, yüzmeyi her şeyden çok sever.

You're not above the law.

Sen hukukun üstünde değilsin.

A rock fell from above.

Yukarıdan bir kaya düştü.

Don't go above five rubles.

Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.

Tom is above average height.

Tom ortalama boyun üzerinde.

All wisdom comes from above.

Tüm bilgelik yukarıdan geliyor.

My grades are above average.

Benim notlarım ortalamanın üzerindedir.

The lecture was above me.

Ders beni aşıyordu.

She spoke above her breath.

O yüksek sesle konuştu.

See the example given above.

Yukarıda verilen örneğe bak.

Above all, don't tell Tom.

Her şeyden önce, Tom'a söyleme.

This book is above me.

Bu kitap beni aşar.

Please ignore my comments above.

Lütfen yukarıdaki yorumlarımı önemseme.

Above all, children need love.

Hepsinden öte, çocuklar sevgiye muhtaçtır.

I flew above the clouds.

Ben bulutların üzerinde uçtum.

She is certainly above forty.

O kesinlikle kırkın yukarısındadır.

He is directly above me.

O doğrudan benim üstümdedir.

No one was above suspicion.

Hiç kimse şüphe edilemez değildir.

The helicopter is circling above.

Helikopter yukarıda dolaşıyor.

Tom married above his station.

Tom kendisinden daha yüksek statüde biriyle evlendi.

- The plane flew above the clouds.
- The airplane was flying above the clouds.

Uçak bulutların üzerinden uçtu.

- The islet stands out above the water.
- The islet protrudes above the water.

Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.

That sees above and beyond profits.

ve kâr dışındaki şeyleri de temsil eden bir kitaba.

The bridge is one mile above.

Köprü bir mil yukarıda.

We heard a cry from above.

Yukarıdan bir çığlık duyduk.

Above all, we must be healthy.

Her şeyden önce sağlıklı olmalıyız.

Above all, take care of yourself.

Her şeyden önce kendine iyi bak.

I love this book above all.

Bu kitabı her şeyden fazla seviyorum.

The moon was above the horizon.

Ay, ufkun üzerindeydi.

The old man is above ninety.

Yaşlı adam doksanın üzerindedir.

The peak rises above the clouds.

Zirve bulutların üstüne kadar yükseliyor.

The town lies just above London.

- Kasaba, Londra'nın hemen yukarısında yer alır.
- Kasaba, Londra'nın hemen kuzeyinde yer alır.

He values honor above anything else.

O, onura her şeyden daha çok değer verir.

A major is above a captain.

Binbaşı yüzbaşının üstündedir.

Don't go above the speed limit.

Hız limitinin üzerinde gitme.

Above all, don't tell a lie.

Her şeyden önce, yalan söyleme.

A captain is above a sergeant.

Bir yüzbaşı bir astsubayın üstündedir.

My grade is above the average.

Benim derecem ortalamanın üstündedir.

Keep your hands above the table.

Ellerini masanın üstünde tut.

The bullet entered above the knee.

Mermi dizin üzerine girdi.

Apes rank above dogs in intelligence.

Maymunlar zeka olarak köpeklerden üstündür.

No one is above the law.

- Hiç kimse hukukun üstünde değil.
- Kimse yasalardan üstün değildir.

All good things come from above.

Tüm iyi şeyler yukarıdan gelir.

Above all, logic requires precise definitions.

Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.

Her dress is above the knee.

Elbisesi diz üstünde.

The clock is above the fireplace.

Saat şöminenin üzerindedir.

Put your hands above your head.

Ellerini başının üstüne koy.

The moon rose above the clouds.

Ay bulutların üzerinde kaldı.

John kept his head above water.

John kafasını suyun üzerinde tuttu.

The temperature is above freezing today.

Bugün sıcaklık donma noktasının üzerinde.

They lifted her above their heads.

Onu kafalarının üstüne kaldırdılar.

Vultures circled above the dead body.

- Akbabalar ölü beden üzerinde çember şeklinde hareket ettiler.
- Akbabalar leşin üzerinde daire çiziyordu.

But isn't he above the law?

Fakat o hukukun üstünde değil mi?

Mt. Fuji was above the clouds.

Fuji Dağı bulutların üzerindeydi.

Stars shine above in the sky.

Yıldızlar gökyüzünde parıldıyorlar.

Tom is an above-average student.

Tom ortalamanın üzerinde bir öğrenci.

The temperature is just above freezing.

Sıcaklık sadece donma noktasının üzerinde.

They live on the floor above.

Onlar yukarıdaki katta yaşıyor.

This book is above my understanding.

Bu kitap benim anlayışımın üzerindedir.

This book is quite above me.

Bu kitap beni oldukça aşar.

This book is far above me.

Bu kitap benim çok üzerimde.

This technical journal is above me.

Bu teknik dergi benim üzerimdedir.

The sky is above the earth.

Gökyüzü dünyanın üstündedir.

We saw clouds above the mountain.

Dağın üstünde bulutlar gördük.