Translation of "Lies" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Lies" in a sentence and their turkish translations:

Lies beget lies.

Yalanlar yalanlara neden olur.

Lies beget more lies.

Yalanlar daha fazla yalanlara sebep olur.

- Don't tell lies.
- Don't tell lies!

Yalan söyleme!

There are three kinds of lies: lies, damned lies, and statistics.

Üç çeşit yalan vardır: yalanlar, lanetli yalanlar ve istatistikler.

Little lies

küçük yalanlar

Everybody lies.

Herkes yalan söyler.

Tom lies.

- Tom yalan söylüyor.
- Tom yalan söyler.

- Tom never lies.
- Tom never tells lies.

Tom asla yalan söylemez.

- He lies all the time.
- He always lies.

O hep yalan söyler.

Tom never lies.

Tom asla yalan söylemez.

Tom despises lies.

Tom yalanları küçümsüyor.

Tom always lies.

Tom hep yalan söyler.

She never lies.

- O asla yalan söylemez.
- Asla yalan söylemez.

Never tell lies.

Asla yalan söylemeyin.

lies between your ears.

kulaklarınızın arasında yatıyor.

He told deliberate lies.

O, kasıtlı yalanlar söyledi

He never tells lies.

O asla yalan söylemez.

- She's lying.
- She lies.

O yalan söylüyor.

I'm above telling lies.

Ben yalan söylemeyi aştım.

The blame lies elsewhere.

Suçlama başka bir yerde yatıyor.

Therein lies the problem.

Sorun orada yatıyor.

He really hates lies.

Yalandan tiksinir.

Everyone lies to me.

Herkes bana yalan söylüyor.

You're telling lies again.

Yine yalanlar söylüyorsun.

This boy never lies.

Bu oğlan asla yalan söylemez.

You've been telling lies.

Yalanlar söylüyorsun.

These are all lies!

- Bunların hepsi yalan!
- Bunlar tamamen yalan!
- Bunlar hep yalan!

Your lies pain me.

Senin yalanların beni üzüyor.

All dreams are lies.

Tüm hayaller yalandır.

Freedom lies in simplicity.

Özgürlük sadelikte yatar.

Tom never tells lies.

Tom asla yalan söylemez.

Tom lies a lot.

Tom çok yalan söyler.

Enough of your lies!

- Yalanların yetti!
- Yalanların yeter!

- It is wrong to tell lies.
- It's wrong to tell lies.

Yalan söylemek yanlıştır.

- He always tells the truth.
- He never tells lies.
- He never lies.

- O, asla yalan söylemez.
- O asla yalan söylemez.

Fred is always telling lies.

- Fred her zaman yalan söylüyor.
- Fred hep yalan söylüyor.

She lies ill in bed.

O, yatakta hasta yatıyor.

He kept on telling lies.

O, yalanlar söylemeye devam etti.

He tends to tell lies.

O yalan söyleme eğilimindedir.

The patient lies in bed.

Hasta yatakta yatar.

That's where the problem lies.

İşte sorun burada yatmaktadır.

Tom often lies to Mary.

Tom sık sık Mary'ye yalan söylüyor.

She lies here beside me.

O burada yanımda yatıyor.

Cologne lies on the Rhine.

Köln, Ren üzerinde yer alır.

Small secrets make big lies.

Küçük sırlar büyük yalanlar yapar.

Tom has been telling lies.

Tom yalanlar söylüyor.

Tom always lies to me.

Tom her zaman bana yalan söyler.

A hero lies within you.

Bir kahraman senin içinde yatıyor.

Tom never lies to Mary.

Tom, Mary'ye asla yalan söylemez.

We're sick of your lies.

Biz yalanlarından bıktık.

Tom lies without any inhibition.

Tom, hiç çekinmeden yalan söyler.

Why do people tell lies?

Niçin insanlar yalan söylerler.

I knew that he lies.

Onun yalan söylediğini biliyordum.

Tom kept on telling lies.

Tom yalanlar söylemeye devam etti.

She lies all the time.

- O her zaman yalan söyler.
- O daima yalan söyler.

Tom lies all the time.

Tom her zaman yalan söylüyor.

Don't tell lies to people.

İnsanlara yalan söyleme.

Tom lies like a eulogy.

Tom afili yalanlar söylüyor.

Tom lies in this grave.

Tom bu mezarda yatıyor.

- Tom says that Mary lies a lot.
- Tom says Mary lies a lot.

Tom Mary'nin çok yalan söylediğini söylüyor.

- He lies to me all the time.
- She lies to me all the time.

O her zaman bana yalan söylüyor.

As he lies on the fields

Tarlalarda yatarken

Full of historical superstitions and lies

bize tarihi hurafeler ve yalanlarla dolu bir şekilde

You know where the problem lies.

Sorunun nerede uzandığını bilirsin.

The town lies just above London.

- Kasaba, Londra'nın hemen yukarısında yer alır.
- Kasaba, Londra'nın hemen kuzeyinde yer alır.

The city lies east of London.

Şehir Londra'nın doğusunda yer almaktadır.

A great future lies before her.

Onun önünde büyük bir gelecek uzanıyor.

He is ashamed of telling lies.

O yalan söylemekten utanıyor.

He knows how to tell lies.

O nasıl yalan söyleyeceğini biliyor.

Don't believe her; she tells lies.

Ona inanmayın, o yalan söyler.

Women love lies, men love lying.

Kadınlar yalanları, erkekler yalan söylemeyi sever.

I think telling lies is wrong.

Yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.

The greatest happiness lies in freedom.

En büyük mutluluk, özgürlükte yatar.

The truth lies in the middle.

Gerçek ortada yatıyor.

Don't tell me any more lies.

Bana artık yalan söyleme.

The school lies in that direction.

Okul o yönde bulunuyor.

Nagoya lies between Tokyo and Osaka.

Nagoya Tokyo ve Osaka arasında yer almaktadır.

I'm tired of all these lies.

Bütün bu yalanlardan bıktım.

Life lies in front of you.

Hayat senin önünde uzanıyor.

Tom often lies about his age.

Tom yaşı hakkında sık sık yalan söyler.

Tom almost never lies to Mary.

Tom neredeyse Mary'ye hiç yalan söylemez.

Tom is adept at telling lies.

Tom yalan söylemekte ustadır.

That book is full of lies.

O kitap yalanlarla dolu.

I detest people who tell lies.

Yalan söyleyen insanlardan iğrenirim.

Police confronted Layla with her lies.

Polis, Leyla'nın yalanlarını ortaya çıkardı.

Sami started telling so many lies.

Sami pek çok yalan anlatmaya başladı.

He often lies about his age.

Yaşı konusunda çoğu zaman yalan söyler.

Tom tells a lot of lies.

Tom çok yalan söyler.

Truth is bitter; lies are sweet.

Gerçekler acı, yalanlar tatlıdır.

- Ask no questions and hear no lies.
- Ask me no questions, I'll tell you no lies.

- Üzümü ye bağını sorma.
- Beni yalan söylemek zorunda bırakma.
- Yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın.