Translation of "Valt" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Valt" in a sentence and their turkish translations:

Hij valt.

O düşüyor.

De boom valt.

Ağaç düşüyor.

...valt hij ze aan.

...hamlesini yapar.

Het valt op zondag.

Pazar günü yağar.

Hier valt zelden sneeuw.

Biz burada nadiren kar görürüz.

Het valt wel mee.

O, o kadar kötü değil.

Tom valt in slaap.

Tom uyuyor.

Uw hemdknoopje valt af.

Gömleğinin düğmesi düşüyor.

Het valt best mee.

Çok da kötü değil.

...voordat de nacht opnieuw valt.

...güneşin sıcağının tadını çıkarma vakti.

Wat valt er te bespreken?

Tartışacak ne var?

Het land valt uit elkaar.

Ülke parçalara ayrılıyor.

- Er valt bijna een knoop van je bloes af.
- Uw hemdknoopje valt af.

Gömleğinin düğmesi düşüyor.

Er valt hier iets te leren.

Burada öğrenilecek bir şey var.

- Het wordt donker.
- De duisternis valt.

Karanlık çöküyor.

Pas op dat ge niet valt!

- Düşmemeye dikkat et.
- Düşmemek için dikkatli ol.

Kerstmis valt dit jaar op zondag.

Noel bu yıl Pazar gününe denk geliyor.

Er valt niets meer te zeggen.

Daha fazla söyleyecek bir şey yok.

Over smaak valt niet te twisten.

Zevkler üzerine tartışmanın hiçbir anlamı yok.

Wat meer valt er te weten?

Bilmemiz gereken başka ne var?

Kerstmis valt dit jaar op maandag.

Noel bu yıl pazartesi gününe rastlıyor.

Het leven valt niet altijd mee.

Hayat her zaman parktaki bir yürüyüş değildir.

Het valt ook onder de categorie kunst.

sanat dalının çatısı altında.

Die rechter valt niet om te kopen.

O hakimi satın alamazsın.

Valentijnsdag valt dit jaar op een zondag.

Bu yıl sevgililer günü pazar günü.

Op deze plaats valt bijna geen sneeuw.

Burada nadiren kar yağar.

Met Tom valt er niet te discussiëren.

Tom'la hiç tartışma yok.

Gemotiveerd gedrag valt uiteen in twee algemene categorieën:

Motive edilmiş davranışlar iki genel kategoriye ayrılır:

...maar de neushoorn anticipeert, draait, en valt aan.

Fakat gergedan ne yapacağını anlıyor, dönüp saldırıyor.

Zonder vluchtweg, valt de lenige indringer opnieuw aan.

Kaçamayan çevik istilacı tekrar atağa geçiyor.

De appel valt niet ver van de boom.

- Armut dalının dibine düşer.
- Çocuklar atalarına çeker.

- Dat is ongeneesbaar.
- Dat valt niet te genezen.

Bu tedavi edilemez.

Het onderwijs in deze wereld valt me tegen.

Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.

In de winter valt er hier veel sneeuw.

Kışın burada çok kar olur.

- Dit valt mee.
- Dit is beter dan verwacht.

Bu beklenenden daha iyi.

Vaak valt hun paartijd samen met de volle maan.

Çoğu zaman dolunaya denk gelecek şekilde ürerler.

Dus ze valt af en verliest enorm veel kracht.

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

Mijn vader valt vaak in slaap voor de tv.

Babam TV izlerken sık sık uykuya dalar.

Volgens hem valt zijn armoede te wijten aan pech.

Fakirliğini kötü şansına bağlıyor.

Het valt te betwijfelen of deze methode zal werken.

Bu metodun işe yarayıp yaramayacağı şüpheli.

Mijn vaders verjaardag valt dit jaar op een zondag.

Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.

In het gevecht valt het Ware Kruis in moslims handen.

Yakın dövüşte Gerçek Haç Müslümanlara düşer eller.

Nog één stap en je valt van de klif af.

Bir tek adım ve uçurumun üzerine düşeceksin.

- Engels spreken is niet makkelijk.
- Engels spreken valt niet mee.

İngilizce konuşmak kolay değildir.

En als de nacht valt, daalt de temperatuur tot -16 graden.

Gece olunca da eksi 16 derecelere kadar düşüyor.

- Dit plan is onmogelijk te verwezenlijken.
- Dit plan valt niet te verwezenlijken.

Bu planı gerçekleştirmek imkansız.

Hier valt een neushoorn een Indiase dorpeling aan... ...die door een rijstveld loopt.

Bu karşılaşmada, saldıran gergedan pirinç tarlasından geçen Hintli bir köylüyü hedef alıyor.

Deze vakantie valt echt tegen - we kunnen net zo goed naar huis gaan.

Bu tatil çok eğlenceli değil - eve yönelebiliriz.

- Ge valt in mijn smaak.
- Ik vind je leuk.
- Ik vind jou leuk.

- Senden hoşlanıyorum.
- Ben senden hoşlanıyorum.

Een moederpoema en haar vier welpjes genieten van de warmte voor de nacht valt.

Anne puma ile dört küçük yavrusu gece gelmeden sıcağın tadını çıkarıyor.

- Er is nog veel meer te ontdekken.
- Er valt nog veel meer te ontdekken.

Keşfedecek daha çok şey var.

Je moet van onderaf duwen. Beweeg hem voorzichtig zodat de kluit niet uit elkaar valt.

Önemli olan, alttan kaldırıp nazikçe tutmak, böylece toprak dağılmaz.

Alles valt hier uit elkaar. Maar het is de perfecte plek om op beestjes te jagen.

Bakın, buradaki her şey dağılıyor. Ama börtü böcek aramak için mükemmel bir yer.

- Het regent pijpenstelen.
- Het regent dat het giet.
- De regen valt met bakken uit de hemel.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Sağanak şeklinde yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.

- Het leven gaat niet altijd over rozen.
- Het leven is niet makkelijk.
- Het leven valt niet mee.

Hayat kolay değil.

Maar als de bijl valt, trekt hij zijn hoofd achterover ... en de vallende bijl snijdt de handen af ​​van

saçlarımda endişe değilim”diyor kafa kesimi devam edebilir. " Ama balta düşerken başını geriye doğru çeker… ve düşen balta

- Wie weet, misschien is Kerstmis in Boston toch niet zo slecht.
- Wie weet, misschien valt Kerst in Boston wel mee.

Kim bilir, belki Boston'daki noel yine de o kadar da kötü olmayacaktır.

- Het regent dat het giet.
- Het hoost.
- De regen valt met bakken naar beneden.
- Het regent keihard.
- Het is hard aan het regenen.
- Het regent enorm.

Şiddetli yağmur yağıyor.